24 Nisan 2011

Türkçe radyo dönemleri

“Nerede kalmıştık?” diye başlayayım. Zira söz tutulur, tarihe atılır gazetecilik raconunda; geçen pazarki yazımın bitiş cümlesine atfen.

“Nerede kalmıştık?” diye başlayayım. Zira söz tutulur, tarihe atılır gazetecilik raconunda; geçen pazarki yazımın bitiş cümlesine atfen.  


Bu hafta sizlere çok dilli radyoculuk deneyimini 35 yıldır yaşatan 5EBI Radyosu’nun Türkçe yayınlarla ilgili dönemini, o yayınlarda emeği geçmiş bir kişinin ağzından;  Ayşen Kaplan’ın anlatılarından aktaracağım;


41 yıl önce Avustralya’ya Kıbrıs’tan göç eden, genç yaşta evli bir kadın ve anne olmanın bütün zorluklarını yaşayan,  erkeklerin dünyasına inat 40 yaşında torun sahibi iken üniversite bitiren, kaybettiği yıllara nispet edercesine üstüne bir de “master” ekleyen, kendi tarifiyle “100 çeşit işte” çalışan, bir kadın; göçmen bir kadın olarak toplumsal alanda yaptığı çalışmaları kitaplaştırmayı hedefleyen, derdi, geçerken şu dünyadan bir iz bırakmak olan Ayşen Kaplan’la Türkçe yayınların son dönemlerini konuştuk, aslında onun yetiştiği dönemleri. Kaplan,  90’larda tanışır 5EBI’ın Türkçe yayınlarıyla. Yine onun aktarımıyla, çok insan el verir bu yayınlara.


Kendinden önceki kuşağın başlattığı Türkçe yayınlar, her etnik grubun temsiliyeti ilkesi üzerine hayata geçer. Yani elini kolunu sallayan herkes “ben şu dilde yayın yapacağım” diyemiyor. Yayın teklifi yapan kişi, grup ya da kurumun toplumsal temsiliyet sıfatı olması gerekiyor ki bunun o etnik grubun ortak talebi olduğu kanıtlansın. O dönemlerde bu şartların yerine getirilmesinin ardından İngilizce deyimle “reasonable” yani “makul” ölçülerde para verilerek yayınlar başlar. Yayın hakkı için verilen paranın bir kısmı da zaten hükümetin fonlarından karşılanır.


Her Pazar akşamı 8 ile 9 arasında yapılan yayınların içeriğini sorduğumuzda Kaplan şöyle anlatıyor:”İletişim olanakları daha sınırlıydı. Radyo dört gözle beklenirdi. 1 saatlik yayın diliminde haberler verirdik, istek parçaları alırdık. Ara ara Kıbrıs’tan da haberler geçerdik. “


Haberler, SBS(Buranın TRT’si) Türkçe haberler servisinden geçilen haberlerdir. Avustralya’da yaşayan herkesi ilgilendiren haberler, Türkiye’den haberler, toplum içinden haberler diye kategorilere ayrılır. Zaman zaman stüdyoya konuklar alınır. Gerçi o dönemlerde Avustralya kıtası özelinde söylemek gerekirse, coğrafyanın en kuş uçmaz kervan geçmez eyaleti Güney Avustralya’ya ziyaret edenlerin sayısı sınırlı olduğu için alınan konukların sayısı da limitlidir. Dönemin Canberra Büyükelçisi Bilal Şimşir, bir festival için gelen Mevlana felsefesinin takipçileri radyonun konuklarından bazılarıdır.


“Melbourne’deki kardeşlerim Hale, Lale ve Jale için istiyorum” cümleleri de buralara yabancı değildir. İbrahim Tatlıses, Zeki Müren, Cem Karaca çok istek alan müzisyenlerdendir. İstekler müzik arşivinin sınırlarına tabidir.

İlk dönemlerde band yayın olarak yapılan yayınlar, son yıllarda canlı formatına dönüşür. Dinleyicilerle canlı telefon bağlantıları, anında geri bildirimler, görüş alış verişleri radyonun işlevini daha da bir canlı kılar. Zaman zaman Radyo Tone adı altında radyoyu yaşatmak için “pamuk eller cebe” programları yapılır. Dinleyici, izleyici, okuyucu her yerde aynı dedirten “o kelime öyle okunmaz, yanlış telaffuz ediyorsunuz, biraz yayın öncesi çalışın” eleştirileri de eksik olmaz tabii ki.


Kadınlar da sık sık görev alır bu yayınlarda. Hatta bir dönem Alman bir kadın, bildiği kadar Türkçesiyle “yayınlar devam etsin” desteğiyle mikrofonun başına geçer.


Belki de 3’üncü kuşağın yetiştiği 90’ların sonunda 1998’de radyo yayınları miadını doldurur. Ayşen Kaplan’ın cümleleriyle, internetin, mobil iletişimin, uydu yayınlarının olduğu bir yerde radyo işlevini yitirir.


Fakat 5 EBI 47 dilde yayınına devam ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Suna’nın Kızları: Gitmediğimiz, görmediğimiz o köylerde kız çocukları hem okusun hem güçlensin diye…

Eğitimi bir süreç, bir güçlenme, birey olabilme gibi geniş perspektiften gören Suna’nın Kızları açtığı yeni pencereyle eşitsizlikleri, güçlendirmeyle aşabilmenin yollarını arıyor

Barış Vakfı ‘Türkiye’ masası kurdu: Otoriterlik ve çözüm bir arada olabilir mi?

Mümtazer Türköne: Kürt-Türk ittifakı kuruluyor İran’a karşı, bu reel politiğe dayanıyor

İstanbul'daki Suriyeliler anlatıyor: Dönmek istiyorlar mı, ne zaman?

Konuştuğum Suriyeliler için ÖSO ya da HTŞ ayrımı yok, onlar Esad’a karşı savaşan muhalifler…

"
"