15 Ekim 2024

Öcalan’dan mektup getiren akademisyen Özcan: Devlet Öcalan’la görüşse de bu akılla sonuç çıkmaz; biri Japonca diğeri İspanyolca konuşuyor

Ufukta yeni anayasa meselesi var… Acaba AKP, Erdoğan’ı yeniden aday yapacak ya da 50+1’i aşağıya çekecek yeni anayasada DEM’i yanına mı çekmek istiyor?

Aynı nehirde iki kez yıkanamayacağı gibi,  ‘ne oluyor’ sorusunu sordurtan gelişmelerin 2013-2015 Çözüm Süreci’nin aynısı olmayacağı kesin.

Cari siyasetin hafızasına kazınmış malum sözle ifade edersem ‘Hiçbir şey olmadıysa da kesinlikle bir şeyler oluyor” diyelim…

O zaman olan ne?

Olanların/ olacakların aktörlerinden birinin MHP lideri Devlet Bahçeli olması rastlantısal mı?

Bahçeli’nin “Biz durduk yere, anlık dürtü ve keyfe keder el vermeyiz” sözleri bir aklın, devlet aklının olduğuna işaret ediyor.

Ama kimin ya da neyin aklı?

Çözüm Süreci’nden farklı bir süreç yaşanıyor.  Dönem o dönem gibi değil. Tek benzerlik Abdullah Öcalan’ın ana aktör olduğuna dair vurgunun öne çıkarılması…

Hatırlayacaksınız, Çözüm Süreci öncesinde cezaevlerinde yaygın ve uzun süren bir açlık grevleri vardı ve taleplerden biri Abdullah Öcalan’a yönelik tecritin kaldırılmasıydı. Öcalan’la görüşüldü ve açlık grevleri sona erdi, görüşmeler başladı.

Yine hatırlayacaksınız, Öcalan’ın yargılandığı süreçte idam cezasının kaldıran iktidarın ortaklarından biri MHP’ydi…

El sıkma hamlesinin milliyetçiliğin ideolojik partisi/taşıyıcısı MHP’nin liderinden gelmesi de tesadüf olmasa gerek.

Toplumu son sekiz yıldır kutuplaştıran siyaseti, milliyetçiliğin pompalandığı iklimin yaratıcılarını düşündüğümüzde olası olacaklar konusunda toplumu ikna edebilecek aktörler üç aşağı belli…

Gazeteci Amberin Zaman’ın ”Öcalan-Kandil görüştü” haberinin yarattığı etki bir yana, görüşmeden çok  bir hareketliliğin olduğu açık. Yıllardır ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmeyen Öcalan’ın ailesi ya da vasisi ile görüştürülmesi yeni bir şey söyleyecek gelişmelere dair.  

Tarafların “yoğurdu üfleyerek yeme” temkinliliği olsa da gelişmelerin Kürt meselesinde daralan siyaset alanına genişleme imkanı sunduğu açık.

En azından DEM için, CHP için…

Bu gelişmeleri, iddiaları ihtimalleri, 2019 yerel seçimlerinde İstanbul’da tekrarlanan seçim öncesi iktidar ya da devlet tarafından Öcalan’dan mektup alması için İmralı’ya gönderilen, akademik tezi PKK üzerine olan Prof. Ali Kemal Özcan’a sordum.

Özcan’ın yorumu şu…

“Devlet ve Öcalan arasında bir görüşme olduğuna inanıyorum. Fakat Öcalan İspanyolca, devlet Japonca konuşuyor. Birbirlerini anlamıyorlar. Dolayısıyla görüşmelerin bir sonuca ulaşması mümkün görünmüyor. Öteden beri söylüyorum. Bu sorun Türk-Kürt ilişkisi sorunudur. 1924 Anayasası’nda vatandaşlık tanımı (Vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür) ile başladı bu sorun… Kürtleri inkâr o zaman başladı. Ben şimdi İngiltere vatandaşı olsam İngiliz mi olacağım! “

Öcalan’ın mektubunun etkisinin olmamasında dönemin devlet yetkililerinin de sorumluluğu olduğunu savunan Özcan’ın anlattıkları devlet içindeki farklı yaklaşımlara, taraflara işaret eder nitelikte…

“İmralı’da iki günlük görüşmeden sonra artık vedalaşıyoruz. Ben ayaktayken devlet görevlisi üç kişi tokalaştı. Öcalan’ın kamuoyuna dönük açıklamasının (mektup) bir kopyasını bana verdiler. Öcalan’a dedim ki avukatlar cevap vermezse ben ne yapayım?  Diğer devlet görevlileri de şahit. Öcalan ‘nasıl cevap vermezler, yoksa azlederim. Avukatlarımdan birini sağına, diğerini soluna alıp konuşursun’ dedi. Ben yine ikna olmadım. Yine sordum. ‘Başkanım avukatlar cevap vermezse telefonuma ben yine de açıklamayı yapayım mı?’ diye… Benim dediğimi anladı.

Parmağını hem bana hem devlet yetkililerine kaldırarak, ‘Sakın ha sakın, avukatsız okursan ters teper, seni komplocu ilan ederler. Nitekim de öyle oldu. Avukatsız okumama sebep oldular.  Hatta yetkililerden biri bana ‘Hocam endişelisiniz galiba’ dedi. Benim endişem kendimle ilgili değil, sonuçlardan siz sorumlusunuz dedim. Öcalan’ı benimle birlikte dinlemelerine rağmen neden bu açıklamayı yaptılar, sonuçları ortada… Neden avukatsız okuttular. O avukatı getirme imkanları yok muydu, bal gibi vardı. Niyetlerini okuyamam ama anlıyoruz ki bu meseleyi, Öcalan’ı bilmiyorlar. Ben devlette Erdoğan kanadının çözüm istediğine inanıyorum. Ama Erdoğan’ın etrafındaki kadrolardan bu meseleyi okuyan, çalışan, Öcalan’ın örgütle ilişkisini bilen kadro yok maalesef. Çözüm konuşulmadan Öcalan’la görüşülse ne olacak. Bu sorun Türk-Kürt ortak beka sorunudur.”

Şimdi rivayetler, okumalar, yorumlar, analizler farklı…

Ufukta yeni anayasa meselesi var… Acaba AKP, Erdoğan’ı yeniden aday yapacak ya da 50+1’i aşağıya çekecek yeni anayasada DEM’i yanına mı çekmek istiyor?

Acaba bu gelişmeler CHP’ye son seçimlerde dolaylı destek veren DEM Partisi ile CHP arasını açmak için mi? Ya da CHP’nin olası tepkilerinin DEM seçmeni üzerinde alerji yaratmasına zeminini hazırlamak için mi?

Acaba İran’ın bölgede Kürtlerle gelişen ilişkisinin yarattığı rahatsızlık mı?

İsrail-İran geriliminin olası sonuçlarına karşı ön almak için mi? Ya da Kürtlerin uzatılan ele temkinliliğinin karşıt siyasetini üretmek için mi?

Acaba gerçekten bir barış imkânı yaratılmak mı isteniyor?

Öyle bir zemin ki her şey mümkün…

Candan Yıldız kimdir?

Candan Yıldız, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu.

Gazeteciliğe HBB'de On'da On Haber program editörlüğü ile başladı.

Kanal D, TV 8, Birgün Gazetesi, CNNTürk, İMC TV, Halk TV'de muhabirlik, editörlük, ana haber editörlüğü ve haber program koordinatörlüğü yaptı.

Haber kanallarında çeşitli program formatları yarattı. Radyo ve Gazetecilik Ödülleri En İyi Program Ödülü/(1997), Çağdaş Gazeteciler Derneği En İyi Haber Program Ödülü/ (2002) ödülünü aldı.

Avustralya'da SBS Türkçe Radyo Haberler servisine haber yaptı.

"Öteki Sesler" isimli belgesel yaptı. "Dicle'nin Göz Yaşları" ile "Şiddete Karşı Anlatılar-Ayakta Kalma ve Dayanışma Deneyimleri" ortak çalışmalarda yazarlık yaptı.

T24'le birlikte internet gazeteciliğine adım attı.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

“AMK küfürü çok yaygın, uyarınca erkekler bize femi-nazi diyor”| İkbal ve Ayşenur için seslerini duyurmaya çalışan liseli genç kızlar anlattı

“Bir erkek arkadaşımız Ayşenur ve İkbal’in fotoğrafını yakamıza takmayı heves olarak gördü!”

Ayşenur Halil’in abileri, T24'e konuştu: Kardeşim içine kapanık biriydi; neden gitti, tehdit mi edildi, şantaj mı yapıldı?

Semih Çelik, 112’ye kendisi ihbarda bulunmuş: Ceset içeride, anahtar kapının üzerinde

"
"