15 Ocak 2012

Gülen okullarını araştıran akademisyen

Sözü edilen akademisyen David Tittensor, Monash Üniversitesi’nde doktorasını yaparken hazırlamış tezini

Din sosyolojisi konusunda Türkiye topraklarının yetiştirdiği güçlü isimlerden Prof.Şerif Mardin’in Neşe Düzel’e verdiği röportajın link’ini gönderen T24’ten Hazal Özvarış,  bir paragrafın altını çizmişti. O paragrafta Mardin, Fethullah Gülen hareketiyle ilgili sorulardan birinde şöyle diyordu:
“Bu, sosyo-ekonomik bir olaydır. Ve o sosyo-ekonomik olayı incelemek bir hayli zordur. Çünkü İslamcı kuruluşlarla ilgili her zaman ortaya çıkan bir şey var. Bakın, orada masanın üzerinde bir doktora tezi var. Avustralya’da bir çocuk nötr bir şekilde Fethullah Gülen cemaatini incelemek istemiş. Bazı detayları ortaya çıkarmış ama yüzlerce detay ortada yok. Ancak yüzlerce detayla birlikte incelendiğinde hakiki bir doktora tezi olacak o.”

Tek ipucu buydu, bu kıta. Merak, gazeteciliğin amentüsüdür diyerek başladım araştırmaya, sözü edilen akademisyene ulaşmak için çabalamaya. Avustralya Katolik Üniversitesi Fethullah Gülen Kürsüsü Başkanı Prof. İsmail Albayrak’ın bilebileceğini tahmin ederek, bir e-mail gönderdim ve tahminlerim doğru çıktı. Sözü edilen akademisyen David Tittensor, Monash Üniversitesi’nde doktorasını yaparken hazırlamış tezini. Adı: “The Gulen Movement: Muslim Educational Activism in Turkey and Abroad”. Şu anda ise La Trobe Üniversitesi’nde ders veriyor.

Türk-İslam sentezci,  Müslüman dünyaya “ılımlı İslam” modelinin idelojik taşıyıcısı, uluslararası alanda gönüllü eğitimci ordusuna sahip Gülen Hareketi’nin okullarını inceleyen, bu konuda Türkiye’de alan çalışması yapan David Tittensor’a sözü bırakalım. Ama önce küçük bir bilgi.  Prof. Şerif Mardin, David Tittensor’un tezini değerlendiren hocalar arasındaki isimlerden biri. Tittensor, Türkçe biliyor ve 13 ay Bilkent Üniversitesi’nde dersler alır.  Siyasal İslam üzerine dersler alırken sadece Hizbullah, Hizb-u Tahrir, El Kaide, Hamas gibi örnekleri n ele alınmasından rahatsız olur. İşte bu süreçte Gülen Hareketi ile tanışır.  

Tittensor, siyaseti farklı tanımlıyor olsa gerek, siyasal bir hareket olarak değerlendirmiyor Gülen Hareketi’ni.  Okulları ise kompleks buluyor: laik müfredat, dindar eğitimciler. Bu eğitim kurumlarının bulunduğu ülkenin milli müfredatını takip ettiğini, ülke politikalarıyla çatışmadığını, uyumlu çalıştığını, şu ana kadar 125 ülkede var olduğunu söylüyor Tittensor. 4 yıl süren tezini hazırlarken, Türkiye’deki bazı okulları geziyor, 44 kişi ile görüşüyor. Bunlardan 20’si okullarda eğitim veren gönüllü öğretmenler, 19’u mezun olan öğrenciler(aralarında Endonezya’dan, Orta Asya’dan, Güney Afrika’dan öğrenciler de var), geri kalanları ise Cemaat’in yayınevinden,  Zaman Gazetesi’nden bazı isimler, İstanbul İl Milli Eğitim’den bir yetkili ve AKP’den bir milletvekili.  Öğrenciler arasında Afganistan ve Orta Asya’dan gelenlerin iyi Türkçe konuştuğunu(zira okullarda Türkçe ders de veriliyor)  Güney Afrika’lı öğrencilerin ise daha başlangıç düzeyinde olduğunu belirtiyor.

Cemaat bir misyoner örgütü ama diğer misyoner örgütlerinden farklı davranış gösteriyor: “ Örneğin Hristiyan misyonerler elde İncil, sürekli propaganda yapar. Bu Cemaat’ten kişiler ise İslam hakkında sürekli konuşmak istemiyor.  “Örnek Müslüman nasıl olunur “asıl dertleri. Asıl hedefleri Müslümanlar, Hristiyanları Müslümanlaştırmak istemiyorlar.  Kültürel, sembolik motifleri kullanıyorlar. “

11 Eylül’den sonra İslam’ın şiddetle özdeşleştirilmesinin ardından, Cemaat’in Batı’ya,  Müslümanların hem dindar hem çağdaş hem de entegre olabileceğini göstermeyi amaçladığını ve bu okullarında bu misyonu taşıdığını tespit ediyor. Gizli gündemleri olup olmadığı konusunda bazı ülkelerde soruşturma açıldığını; Tataristan, Rusya ve Hollanda’da, ancak bir sonuç çıkmadığını anlatıyor.

Neden Afrika’lı bir öğrenciye Türkçe öğretiler ki diye sorduğumda ise bunu, “gayri resmi büyükelçilik”  görevi ile açıklıyor. 

Öğretmenler yüksek eğitimli(master ya da doktoralı)  dindar ve düşük maaşa çalışan gönüllü kişiler. Kuruluş aşamasında okullarda Cemaat’ten öğretmenler çalışıyor, sonrasında yerelden hocalar da ders verebiliyor ücret karşılığı. Ancak ilk başlarda sınavla aınmış ve burslu okutulmuş öğrenciler. Sonrasında ise değişiyor; okullara giriş için ücret politikası: zenginden fazla, yoksuldan az almak. Tittensor, Cemaat’in, Nobel Ödüllü Muhammed Yunus’un sosyal ticaret sisteminden etkilendiğini, düşük kar güttüklerine inanıyor.

Okulların nasıl finanse edildiğini sorduğumda ise üç kaynaktan bahsediyor Davit Tittensor:  Ticaret(esnaftan bağış), zekat, ve okulların kendi döner sermayesi.

Okul açılacak ülkeler, Müslüman nüfusun olup olmamasına göre seçiliyor.  Mezun olan öğrencilerin bir kısmı Cemaat’e katılıyor, bazıları ise katılmıyor: “Okullarda mahalle baskısı görmedim ama yurtlarda sosyal baskı olabilir. Ama devlet yurtlarında da benzer şeyler olabiliyor.”

Türkiye genelinde Hareket’in 8 -10 milyon taraftarı olduğu, resmi üye sayısının ise 200 bin civarında olduğunu tahmin ediyor. Said-i Nursi’nin hayatını kaybetmesinden sonra hareketin parçalandığını söyleyen Tittensor,  bundan ders çıkarıldığını, bu nedenle Fethullah Gülen’in ölümünün ardından Hareket’in Gülen’e en yakın 4-5 kişiden oluşan bir konsey tarafından yönetilebileceğini tahmin ediyor.  Yani lider olmayacak.

Dünyada benzer bir hareketin Hindistan’da ve adının Tablighi Jamaat olduğundan bahsediyor.

Son sözü yine Şerif Mardin’e verelim: “Fakat şimdiye kadar bu organizasyonun hakiki içini bilmiyoruz. Ne kadar fazla çalışma yapılırsa, hakiki içinin ne olduğu daha iyi anlaşılacak.”

Yazarın Diğer Yazıları

Suna’nın Kızları: Gitmediğimiz, görmediğimiz o köylerde kız çocukları hem okusun hem güçlensin diye…

Eğitimi bir süreç, bir güçlenme, birey olabilme gibi geniş perspektiften gören Suna’nın Kızları açtığı yeni pencereyle eşitsizlikleri, güçlendirmeyle aşabilmenin yollarını arıyor

Barış Vakfı ‘Türkiye’ masası kurdu: Otoriterlik ve çözüm bir arada olabilir mi?

Mümtazer Türköne: Kürt-Türk ittifakı kuruluyor İran’a karşı, bu reel politiğe dayanıyor

İstanbul'daki Suriyeliler anlatıyor: Dönmek istiyorlar mı, ne zaman?

Konuştuğum Suriyeliler için ÖSO ya da HTŞ ayrımı yok, onlar Esad’a karşı savaşan muhalifler…

"
"