27 Kasım 2011

Alo! Münasip bir eş arıyorum!

Evlilik ilanları, çöpçatanlık şirket ve siteleri, izdivaç programları...

Evlilik ilanları, çöpçatanlık şirket ve siteleri, izdivaç programları... ‘Aşk her şeyi affeder’  ezberine sığındığı için pazarlama gücünü ‘masumiyetten’ alan, ancak kapitalist yasa; ‘her hizmetin bedeli var’dan dolaylı ya da doğrudan nasiplenen, hayatın ‘korolarından” tek tek kopan ‘solo’ hayatlara dönük pazar, her yerde. Çemberin içinde ise azınsanmayacak bir potansiyel var. Zira zamanı çok yönlü çalınan herkesin uğrayacağı bir sanal mahallesi internet ve kapitalist modernitenin mabedi şirketler, ‘münasip bir eş için’ devrede.


O şirketlerden biri de, 1975’ten bu yana heteroseksüel çiftler için (zira sorduğumda eşcinsellere dönük böyle bir hizmet verilmediği söylendi) ‘matchmaking/çöpçatanlık’ yapan Sincere Introductions şirketi. Derdim günümüz ilişki anlayışının ekonomi-politiğini biraz sorgulamak, hangi değerlerin öne çıktığını, ilişki denilen edimin kendiliğindencilik özelliğini nasıl ‘aracı’lara bıraktığını anlamaktı. Şirket sahibi Simeon Vigönd, T24’e konuştu.


Şirket  yaptığı işi ‘birbirini tanımayanları tanıştırmak’ olarak tanımlıyor. Kendi şirket ilkelerine göre, gecelik birlikteliklere değil, kalıcı olanlara evlilik ya da uzun süreli ilişkilere aracılık ediyor. Ailenin devamı şart!  Cv’lere indirgenen tanıştırılmada, yaş aralığı 18 ile 89 arasında değişiyor. Müşteri demek yanlış olmasa gerek, zira şirkete başvuran belirli bir ücret ödüyor. Farklı hizmet servislerine göre fiyat değişiyor. Asgari hizmet yıllık 220 dolardan başlıyor. Haftalık tanıştırılma hizmeti istiyorsanız bu fiyat yükseliyor. ‘Aşkın’ ekonomisi!  Ne kadar ekmek o kadar köfte.

Başvuranların kadın ve erkeğe göre dağılımı arasında çok fark yok. Meslek skalası ise oldukça geniş; doktorlar, inşaatçılar, avukatlar, ticaret yapanlar vs.


İnsanı meslek, yaş, ilgi alanı, gelir durumuna sıkıştıran yöntemde, önce hizmet alan kişi ile görüşmeler yapılıyor. Benzer özellikler arayanlar teorik olarak eşleştiriliyor ve şirket o kişiye seçenekleri sunuyor. Kişinin fiziksel özellikleri hariç, kendisine dair verdiği bilginin doğru olup olmadığını ise ‘tecrübe’ ile sınıyorlar. Şirkete elaman alır gibi ön elemeler geçildikten sonra haftada 300-400 kişi, tanışma seanslarına katılıyor.


Hesap basit: Yıllık en az 220 dolar harcıyorsun, karşılığında belki 20-30 yıllık bir birliktelik kazanıyorsun! Bu şirketin akıl yürütmesi tabii ki.


Dün anneler babalar seçiyordu kiminle birlikte olacağınızı bugün şirketler! Bir mahkumiyetten başka bir mahkumiyete.


Kaba elekten geçirme yönteminin kriterlerine bir örnek; futbol fanatiği bir erkek ya da kadın, yeşil sahalara hiç ilgi duymayan biri ile tanıştırılmıyor. Kararı kim veriyor peki: Aracı şirketiniz. Müşteri memnuniyetinin klişe kıstasları.


Solo hayatların temel motivasyonlarından biri olan ‘daha iyisi’ söylemi bu şirketler tarafından da kullanılıyor. Ne kadar çok tanışma o kadar çok seçme şansı ve belki da daha iyisi!


Çöpçatanlık piyasası, doğası gereği rekabete de sahne oluyor. İnternet siteleri ile şirketlerin yarışı tüm hızıyla sürüyor. Her ne kadar, ‘biz sorumluluk alıyoruz” deseler de sanal alemin sunduğu hız ve erişim kolaylılığı, sanal kimlikler yaratma kaçışına, sorumsuzluğa fırsat vermesi, bu yarışı siteler lehine döndüren faktörler.  


Simeon Vigönd, yaptığı işi sevmiyor hatta nefret ediyor. Ekmek parası deyip geçiştiriyor.  Müşterileri arasında Türkler de var.

Bereket ‘aşk garantili çöpçatanlık’ iddiası daha duyulmuş, seslendirilmiş değil. Hala ‘solo’ hayatlara tanınan iradi bir alan var. Zaman-mekan-bireysel ve toplumsal var oluş arasında koşuştururken, asgari insani temasların, rasyonelleştirilerek müşteri-hizmet ikiliğine dönüştürülmesi, aşırılıklar çağının normali:”İnsanlar dişi ağrıyorsa dişçiye, başı ağrıyorsa doktora gidiyor. İlişki kurmak istiyorsa da bu tarz sevislerden hizmet alıyor.”

Türkiye’de de kurulan benzeri şirketler Avrupa ve ABD’de çok yaygın. Twitter gibi 140 vuruşa sıkıştırılan insan, burda da zip programı uygulanmış profile indirgeniyor. Anahtar cümle ise; “mümkün olduğunca çok benzerlik, gerektiği kadar zıtlık”. Yani zengin erkekle fakir kızın karşılaşma ihtimali artık hiç yok.


Yazarın Diğer Yazıları

Suna’nın Kızları: Gitmediğimiz, görmediğimiz o köylerde kız çocukları hem okusun hem güçlensin diye…

Eğitimi bir süreç, bir güçlenme, birey olabilme gibi geniş perspektiften gören Suna’nın Kızları açtığı yeni pencereyle eşitsizlikleri, güçlendirmeyle aşabilmenin yollarını arıyor

Barış Vakfı ‘Türkiye’ masası kurdu: Otoriterlik ve çözüm bir arada olabilir mi?

Mümtazer Türköne: Kürt-Türk ittifakı kuruluyor İran’a karşı, bu reel politiğe dayanıyor

İstanbul'daki Suriyeliler anlatıyor: Dönmek istiyorlar mı, ne zaman?

Konuştuğum Suriyeliler için ÖSO ya da HTŞ ayrımı yok, onlar Esad’a karşı savaşan muhalifler…

"
"