30 Haziran 2021

Elmalı davasına etkisiz tepkisellik

Sosyal Hizmet Uzmanı Dr. Pınar Özdemir: Mağdur çocukların resimleri onlara ait, paylaşılamaz!

Tepki nasıl etkili hale getirilebilir?

"Bu resimler siz paylaşasınız diye değil, uzman ile çocuk arasında kurulan terapötik güven ilişkisinde çocuğun iç dünyasını anlamak için çizdiriliyor. Çocukların iç dünyasıdır, profesyonel meslek elemanı ile çocuk arasındaki güven ilişkisidir ortalığa saçtığınız!.."

7 ve 10 yaşındaki kardeşlerin yaşadığı istismar, Elmalı Davası olarak biliyoruz bunu ve ülke bununla ilgili çalkalandı gün boyu. Tüm bunlar konuşulup paylaşılırken şaşırdığım şeylerden biri ise, bu resimlerin nasıl bu kadar kolay paylaşıldığıydı. Herkes çocukların başına gelen bu durumla ilgili atıp tutuyordu ama başka bir tarafta da bambaşka bir açık vardı. İşte tüm bunları ve daha fazlasını, "Kimliği Kaybolanlar – Ensest" kitabının da yazarı olan, Sosyal Hizmet Uzmanı Dr. Pınar Özdemir, ile konuştuk.

  • Elmalı Davası Türkiye'nin gündemine bomba gibi düşmüş gibi göründü ama yeni bir olay değil. Bomba çoktan, yani geçen sene patlamıştı aslında. Sosyal hizmet uzmanısın ve çocuk istismarı konusunda çok çalışmaların var, özellikle ensestte. Bu olay sosyal medyada çok konuşulup paylaşılınca ilk ne düşündün? Ve çok merak ediyorum halkın tepkisini nasıl bulduğunu?

Pınar Özdemir: Evet gündem olan dava eski bir dava, fakat toplumumuzun genel tutumu bu, sadece medyaya düşünce ve sansasyonel bir olay olunca çocuk istismarı vakaları ve ensest vakalarını hatırlıyorlar. He bu hatırlama da kalıcı değil, yalnızca aynı gün yağmur gibi yağan mesajlar, lanet okumalar, serzenişler… Sonra, sonrası yok esasında. Hemen unutulup gidiyor. Açıkçası ben toplumumuzda gelişen bu içi boş tepkiselliğin de araştırılması gerektiğini düşünüyorum. Peki neden içi boş? Normalde sağır olan kulaklar bir haber çıkınca duyuyor, görmez olan gözler görüyor, içi boşluk da buradan geliyor. Bu çok derin bir toplumsal sorun. Yani ensest ve çocuk istismarı. Üstelik geçmişten beri vardı ve bu zihniyetle üzgünüm ki hep var olacak. Bu öyle herkesin üzerine ahkam keseceği, analizler yapacağı bir konu değil, evet kamu vicdanı olarak bundan rahatsız olabilirsin, hicap duyabilirsin ancak bu vakalar yılın 365 günü oluyor, peki yıllardır bu alanda çalışan bir sosyal hizmet uzmanı olarak soruyorum, sadece olay medyatik olunca mı aklınıza gelecek bu toplumsal sorun? Normalde duymaya bile tahammül edemeyen, aklının ucuna bu sorun gelip tek bir gün bile bundan kaygı duymayan herkes çocuk hakları savunucusu, uzman oluyor. Bu ülkede bu soruna çözüm arayan, bu alanda çalışan birçok profesyonel var gerçekten desteklenmesi gereken. Bu bir serzeniştir aslında ve kamuoyuna bir bilgilendirme! Sadece bir gün değil, 365 gün kaygı duyun bundan acı çeken her çocuk için...

  • Nasıl bir eleştiri yaparsın? Sosyal medya olmasaydı bu davalarda alınan kararları insanlar sokaklara çıkıp protesto ederler miydi mesela? Hayır ise, inandırıcı bulmuyor musun verilen tepkileri?

Özdemir: Halkın tepkisini çok net istikrarsız, riyakar ve sağlıksız buluyorum. Linçler, çocuğun bilgilerini paylaşarak ona iyilik yaptığını düşünenler, lanet okuyup yaygara koparanlar, bu işin peşini bırakmayacağız diyenler…. Sayısız sağlıksız tepkisel tutumlar. Öncelikle bir istismarı şiddet zinciri ile çözmeye çalışmak! Çocukların mahrem bilgilerini onlara ilişkin onlara ait olan çizimleri paylaşarak yardım ettiğini düşünenler! Çocukların bilgileri kendine özeldir, çocuklar bir bireydir, onlardan izinsiz hiçbir bilgisi paylaşılamaz, kaldı ki paylaşılan bilgiler delildir, paylaşılması suçtur! Ortada tepkisini bile doğru koyamayan bir toplum… Linç girişimleri ve içi boş kabaran medyatik tepkisellikle çocuk istismarını çözemeyiz, çocukların resim ve bilgilerini umarsızca paylaşamayız! Çocukları ikincil örselemedir bu, sırf medyada kendimi göstereceğim diye çocukları alet etmektir bu! Bu, çocukları yine yeniden istismar etmektir. Çok tehlikeli bir tepkisellik bu ve ciddi anlamda beni korkutuyor. Çocuk istismarını önlemek için sağlıklı tutumlar ve bakış açıları lazım bize. Buradan herkese soruyorum, neden sadece medyada gündem olunca aklınıza geliyor bu sorun, neden diğer günlerde kaygı gütmüyorsunuz mesela? Neden sorunun çözümü için gönüllü çalışmalara katılmayıp neden uzmanların dediklerini dikkate almıyorsunuz?

"Cehenneme giden yol iyi niyet taşları ile örülüdür"

  • Ben, elinde çocuk istismarına dair dosya olan avukatlarla konuştuğumda ve Çocuk İzlem Merkezi'nde (ÇİM) yaptığım görüşmelerde de bana bu resimleri gösteremeyeceklerini söylemişlerdi. Ancak çocukların yaşadıkları istismarı anlattıkları bu resimler çarşaf çarşaf her yerde. Bu, ne ifade ediyor?

Özdemir: Çocukların çizdiği resimler onlara aittir. Bunu paylaşırken çocuklara sordunuz mu, onlardan izin aldınız mı? Hayır. Çünkü üzücü olan şu, bunu paylaşmak çocuğu ikinci kez istismar etmek demek ve toplum bunu bilmiyor ya da umursamıyor. Herkes uzman, herkes konuya hakim, herkes çocukların iyiliğini düşünüyor! Maalesef cehenneme giden yol iyi niyet taşları ile örülüdür. Yanlış tutumlarla toplumsal sorunları çözemezsiniz. Ensest, çocukları derinden yaralayan ve niteliği itibari ile uzun yıllar devam eden ve gizli kalan bir istismar türüdür. Tek bir vaka olması halinde bir çocuk için felaket ve çok derin bir travmadır. Pervasızca üzerine konuşulacak ve altyapısı olmayan öneriler sunulacak bir sorun değildir. Üzerine çok düşünülmesi gereken, bilimsel araştırmalar ve önleyici hizmetler ile ele alınacak bir sorundur. Çoklu meslek profesyonellerinin müdahale etmesi gereken bir sorundur. Medyada çıkan haberler olmasa insanların akıllarına geliyor mu? Bu konuda neler yapıyorlar, hangi kaynakları okuyorlar, hangi uzmana danışıyorlar mesela? Ama gerek yok değil mi? Çünkü bizde herkes uzman, herkes bilgili. Yalnız, sadece sosyal medya mecralarından klavye üzerinden boş sözlerle çözülmez bu sorun? Kaçınız ciddi anlamda ensestin ne olduğunu, belirtilerinin ne olduğunu buna maruz kalan bir çocuğa nasıl yardım edileceğini biliyorsunuz? Çok basit haliyle, kaçınız bu dertle dertleniyorsunuz? Davanın peşini bırakmayacağız naraları var ve çözüm bu da değil, çözüm o olaylar olmadan çocukları korumak yani önleyici ve tespit edici hizmetler lazım. Alanda çalışan sahaya inen uzmanlar, okul sosyal hizmeti ve aile eğitimleri, çocuklara beden koruması eğitimi lazım ve her şeyden önce bilinçli bir toplum ve sağlıklı tepkiler lazım.

  • Elmalı olayı 3 sanıklı bir dava. Yani olayın içinde 13 yaşında da bir dayı var. Çocukların dayısı. Bu neden pek konuşulmuyor? Türkiye bunu şimdi böyle katmerli konuşuyor ama sen geçen seneden beri bu davayı takip ediyorsun, neler söylersin?

Özdemir: Olay çok yönlü değerlendirilmeli, ensest olaylarında aile örüntüleri normal yapıya sahip değildir, ailedeki roller normal süreçlere sahip değildir. Çocuğun yaşadığı istismar artık dayanılmaz hale geldiğinde çocuk susmaktan vazgeçer ve konuşur. Burada da çocukların ifadesi ÇİM'de profesyonel bir biçimde alınmıştır. Bu konuda müdahale edilecek en profesyonel ifade biçimi orada uygulanmaktadır. Boşanmış aile olması başlı başına ensest için parametre değildir, ensest çok çeşitli sosyo ekonomik düzeyde görülen toplumsal bir sorundur. Bu vakada da ensest sebebiyle istismara maruz kalan çocuklar söz konusudur. Enseste maruz kalan kişi ensest uygular diye araştırmalarda bir veri yok esasında, ensest sanığı kişiler her meslek grubundan, her eğitim düzeyinden, her sosyo-ekonomik yapıdan çıkıyor maalesef. Toplum içinde, sorunsuz sıradan sayılan insanlar bunlar… Profesyonel anlamda uzmanlar çocuklar ile görüşmeye başlamadan aralarında bir güven bağı kurulur ve gizlilik anlamında çocukla uzman arasında bir sözleşme yapılır, bu sözleşme mesleki bir terimdir ve çocukla uzman arasındaki güven bağını ortaya koyar. Çocuk kendisini nasıl ifade etmek isterse uzman buna imkan ve onun kendini güvende rahat hissetmesi için uygun bir ortam sağlar. Bu olayda da çocuklar kendisini resim çizerek ifade etmiştir. Biz asla çocukla olayı konuşmayız, her profesyonel de bilir ki çocuğa yaşadığı olay anlattırılmaz. Burada çocuğun kendi iç dünyasını açtığı, kendisini açtığı resimler çarşaf çarşaf medyada. İnanılmaz tehlikeli bir durum. Yaptıkları tek şey, o resimleri paylaşarak çocuğu ikincil örselemeye maruz bırakmak ve gizlilik hakkını ihlal etmek, uzmanın çocuğa temin ettiği gizlilik ve güven ilişkisini bozmaktır sadece. O çocukların geleceği var. Herhangi bir yerde çocukların bu paylaşılamlarla karşılaşma ihtimalini düşünsenize, tam bir facia. Daha beteri de var. Çocukların fotoğraflarını, bilgilerini paylaşanlar var, nasıl bir yardım amaçlıyor insanlar bununla? Beden bütünlüğü bozulan ve istismara maruz kalan çocuğu bir de toplum istismar ediyor.

  • Boşanmış bir aile bu aile. Küçük olan çocuk kız ve büyüğü abi. Ancak kız annede erkek de babada kalıyor. Sonra anne, oğlunu da ara ara eve getiriyor, istismar erkek çocuğa da yapılmaya başladıktan sonra cinsel şiddet ve dayak böylece gün yüzüne çıkıyor. Nasıl bir güçle bu çocuklar bunu anlayabilmişler? Neler biliyorsun?

Özdemir: Boşanmış aile olması, ebeveynlerin çocukları üzerinde denetimsizlik yaratan bir husus, ancak bu başlı başına bir parametre değildir. Ensest yaşanan aileler dışardan çok normal görünürken ilişki örüntüleri açısından çok karmaşık ve çarpıktır. Ensestin ortaya çıkışında pik yapan sebepler olabilir, çocuğun büyümesi, dış dünyaya açılması sebebiyle ortaya çıkabilir. Burada çocuklar açısından dayanılmaz bir hal alan durum söz konusu ve bu da çocukların olayı itirafına yeterli olabilir.

"Resimlerin paylaşılması çocuklara zarar vermekten başka bir şey değildir"

  • Medyanın çocuk istismarına dair haber dilini ve haberi veriş şeklini nasıl değerlendirirsin?

Özdemir: Resimlerin paylaşılması çocuklara zarar vermekten başka bir şey değildir. Medyanın da çok hassas davranması lazımdır, bu tip bilgiler asla basında yer almamalıdır. Çocukla ilgili yapılan her haberin çok büyük hassasiyetle ele alınması gerekir. Kullanılan dil, verilen mesaj, ortaya konulan bilgiler çok dikkatli değerlendirilmeli. Bu anlamdaki haberlerin şiddet dili, gizliliği ihlal, bilgisiz paylaşımlar, nefret söylemi, çocukları ifşa etme, bir sorunu anlatırken başka bir alanı karalamak bunlar ciddi sorunlardır. Çocuğa ilişkin haberlerde medyanın kullandığı dil için eğitim verilebilir, toplumu bilgilendirici eğitimler konferanslar ve söyleşiler düzenlenebilir belli ki toplum olarak buna çok ihtiyacımız var. Çünkü bilmiyoruz ve bilmeden her konuda ve pervasızca fikir yürütüyoruz.

  • Çocukların çizdikleri resimler ortalıkta dolaşıyor dedik. Bunu gören başka çocuklar da bu resimleri taklit ederlerse eğer, gerçek ve yalan nasıl ayırt edilecek? 

Özdemir: Çocukların mahremiyetini ihlal ediyorsunuz bu tür bilgileri paylaşarak! İstismarı kin kusarak, medyada koca koca laflar ederek önleyemezsiniz! Çocukların resimlerini yalnızca profesyoneller yorumlayabilir! Kafanıza göre yorumlamayın! Çocukların resimlerini paylaşmak onların taklit etmesinden çok, uzman ve çocuk arasındaki güven ilişkisini yok eder. Biz görüşmelere, çocuklarla paylaşılan her şey gizli kalacağı taahhüdünü vererek başlarız. O resimleri çocukların iç dünyasını, duygularını, düşüncelerini anlamak için çizdiririz, uzman ile güven ilişkisinin yerle bir edilmesidir o resimlerin yayınlanması ve dağıltılması. Ayrıca o resimleri yorumlamak sadece uzman kişilerin işidir, öyle üzerine atılıp tutulacak bir durum değildir! Kaçı resim yorumlamayı biliyor bu insanların, kaçı çocuk psikolojisinden anlıyor? Bu ahkam kesenlerin kaçı travma çalışmış? Bu resimlerin paylaşılması, istismar mağduru bir çocuğun bir uzmana güvenini kaybetmesine ve yardıma ihtiyaç duyan bir çocuğun bir daha kendisini bir uzmana, adli makamlara açmamasına sebep olur. Hepsi bu ve bu bizim için vahim bir şey!

  • Çocuk istismarı vakalarında fiziki delil olur mu bu şart mı? 

Özdemir: Çocuk istismarı ve özellikle ensest vakalarında fiziki bulgular çoğu zaman olmaz. Çünkü istismarcı çocuk üzerinde olabildiğince fiziki bulgu bırakacak düzeyde istismar eyleminden kaçınır istismara devam etmek için! Bu nedenle fiziki bulgu aramak gerçekçi değildir bu vakalarda, çocuğun beyanı esastır. Eğer bu vakalarda fiziki bulgu aranırsa çocuğun beyanını yok saymış olursunuz, ki bu da birçok vakanın ortaya çıkmamasına neden olur. İstismarı söylemeye zar zor cesaret eden çoçuğun cesaretini yerle bir eder. Kuvvetli şüphe, delil bulunması her zaman mümkün olmaz bu vakalarda ve bu çok mümkün ve gerçekçi değildir. Ensest ve çocuk istismarı vakaları niteliği gereği belli etmeden gizli devam etmesi üzerine istismarcı tarafından kurnazca vuku bulan bir olaydır. E fiziki delil o halde yok mu sayılacak? tabi ki mümkün değil... Bu süreç her zaman, çocuklara inanmakla başlar. Çocuk hisleri ve gördüğü baskı sebebiyle ifadesini geri çeker, yalan söyledim der, buna çok sık rastlarız. Bu bile çocuğa inanışı zedeliyor çocuk istismarının özünü anlamayanlar için.

  • Bu resimlerin ortaya çıkması hangi noktada eksiklik olduğunu gösteriyor ve ne yapılmalı?

Özdemir: Bir gizlilik ihlali olduğu çok açık. Resimlerin ortaya çıkması kadar yayılması ve insanlar tarafından umarsızca paylaşması da ayrı sorun. Toplum olarak çocuğu birey olarak görmemek, hakları olduğunu görmezden gelmekle ilgili. Bizim mahremiyet algımız çocuklar olunca yok oluyor sanırım.

"Dinlemesini bilene çocuklar susmaz"

  • "Çocuklar Susar" sloganı ne kadar doğru, katılıyor musun?

Özdemir: Dinlemesini bilene çocuklar susmaz aslında. Her zaman duygular sözlerle anlatılmaz, çocuk bazen tavırlarıyla bazen duygularıyla, bazen anlattıkları bazen anlamadıklarıyla, beden diliyle anlatır yaşadıklarını anlamasını bilene! Dillere pelesenk oldu ya bu slogan, bu da toplumun bir yetersizliğinin göstergesi aslında. Sen anne olarak anlayabiliyor musun? Sen baba olarak anlayabiliyor musun? Sustukları, susmadıkları çocukların söyledikleridir aslında yardım isteğidir, bilene? Neden genelde bir yabancıya söyler çocuklar bu tip istismarları hiç düşündük mü? Rehberlik öğretmenine anlatır, kendini yakın hissettiği bir yakına anlatır, hastaneye giderse doktora anlatır... Neden ailesi görmez, bilmez mesela veya ensestte neden gören duyan herkes susar yok sayar mesela? Evlenmek kolay ama anne baba olmak zor bir şeydir. Ebeveynlik becerisi kolay değildir. Bizde bunların hiçbiri için eğitim yok, kaçımız eş olmak için ders alıp, sayısız sınavdan geçiyoruz? Kaçımız anne baba olmak için eğitim ya da sınava tabi tutuluyoruz? En basit haliyle ehliyet alırken ki meşakkati düşünün. Eş olmak, çocuk sahibi olmak, anne baba olmak daha mı değersiz sizce bunların kaçı için zorunlu eğitim var!

  • Senin sunabileceğin bir çözüm var mı? Çözüm nerede? Sanırım bu soruyu yüzlerce kez sormuşuzdur ama maalesef dünya batana kadar soracak gibi de duruyoruz... Sen de elbette üzerine uzun uzun düşünmüşsündür ne dersin?

Özdemir: Açıkçası çocuk istismarının çözümü cezalar da değildir, kamu oyunda böyle yanlış bir yanılgı var. Çocuk istismarını cezaları artırarak çözmek, olaylar olduktan sonra kör dövüşü yapmaktır. İstismar edeni ve pedofiliyi hangi ceza oranı bu istismarı yapmaktan vazgeçirir? Ensest, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin kadını, çocuğu mal ve meta olarak gören zihniyetin ete kemiğe bürünmüş halidir. Çözüm çok başka yerlerdedir ceza da değil. Önleyici hizmetler ile bu sorun çözülür, aile eğitimlerinde, eş olma, ebeveynlik becerileri eğitimleri ile, çocuklara beden koruması eğitimi ile, saha araştırmaları ile, çocuklara verilecek hukuk okur-yazarlığı ile, okul sosyal hizmeti ile, aile ziyaretleri ile çözülür. Aile hekimleri gibi her aile ile ilgilenen sosyal hizmet uzmanları olmalı, ev ziyaretleri yaparak saha incelemeleri yapmalı. Ve böylelikle, bir ailenin tüm sorunları, tüm dinamiklerini tespit edilir. Kapatılan toplum merkezleri yeniden açılmalı her aileye ulaşmak için, çocuklara toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin dersler vermeli.

Cezayla çözülecek toplumsal bir sorun son evresindedir ve ölüme mahkumdur.

Bu röportajı yaptığım sıralarda sosyal medyada gördüğüm birkaç açıklamayı da buraya kaydetmek istiyorum.

Oyuncu Hafsanur Sancaktutan, Elmalı olayı sonrası, "İtiraf ediyorum! Dedem tarafından istismara uğradım. Pedofili bir adamın torunuydum. Kuzenlerim, komşularım, iş arkadaşım tarafından taciz edildim. Utanmıyoruz, korkmuyoruz. Yalnız olmadığımızı biliyorum" dedi.

Yine başka bir oyuncu Seray Kaya da, "Aileme anlatamayacak kadar çok korkmuştum ve sustum. Arkadaşımın babası tarafından defalarca uğradığım istismarın suçlusu ben değilim" diye bir açıklama yaptı... Herkes konuşsa, kafasını kaldıracak insan kalmaz!

Yazarın Diğer Yazıları

Londra Mektupları: 'Altın renkli Haliç'ten, Stoke Newington’a

Kelimelerin gücüne kalp mi dayanır, akıl mı dayanır arkadaş diyor ve uzaklara dalıp okuduklarımı kalbime indirmeye çalışıyorum…

Sistina Şapeli yolunda...

Michelangelo’nun, mermerin içinden söküp çıkardığı Davut heykelini konuşmamızın üzerinden biraz zaman geçmişti. Peki ya, Sistina Şapeli'nin tavanını tezyin ettiği günlere giden yol, yapılan diyaloglar, yaşadığı bedensel zorluklar ve sonuçta ortaya çıkan o inanılmaz ve seyretmeye doyamadığım görüntü…

Londra’da Dayanışma Kermesi ve Kurak Günler...

Buradaki insanlar da ellerinden geleni yapmayı sürdürüyor; içten, samimiyetle ve hissederek