15 Eylül 2024

Emrah Şener: Şarkılarımı yazdığım dönem müzik sanatı daha samimi, daha içten, yenilikçi, ilerici bir dönemindeydi

"Şarkılarımı üretirken, ilk motivasyonum kendi hissiyatım oluyor elbette. Gerçekten samimi duygularla oluştular"

Emrah Şener

90'lı yılların efsane mekânları Kemancı, Roxy, Hayal Kahvesi'nde, "Köpek", "Kapsül", "Denizkızı", "Galactica" gibi dönemin popüler gruplarıyla gitarıyla sahnede yer almış Emrah Şener, aradan yıllar geçtikten sonra yayınladığı solo albümüyle karşımızda. Monoplay Records etiketiyle çıkan "Bugün" adlı EP, Emrah Şener'in geldiği yere yüz çevirmediğinin birer ispatı olan beş şarkıdan oluşuyor. Berke Özgümüş (Redd), Metin Türkcan (Pentagram, Şebnem Ferah, Metoboy), Batur Yurtsever (Mavi Sakal, Foma), Ceren Tügen Akdeniz (Şebnem Ferah), Arda Algül, Salih Korkut Peker, Can Turgay, Barış Şam, Dorukhan Yaldız gibi işinin ehli müzisyenlerin Şener'e eşlik ettiği albümü, 90'ların naif atmosferini, Emrah Şener'in bildiği yoldan devam ettirdiği müzikal yolculuğunu konuştuk.

- 90'lar, Hayal Kahvesi, Roxy, Kemancı… Neler geliyor gözünüzün önüne?

Özellikle günümüzden baktığımda, hayatımızdaki en güzel dönemlerdenmiş gerçekten. Dünyadaki müzikal devrimin Türkiye'deki yansımalarına, uzantılarına birebir şahit olduğum için fazlasıyla şanslı olduğumu artık biliyorum. Günümüzün icon isimlerinin başlangıç hikâyelerini biliyor olmak, onlarla aynı dönemde sahnelerde yan yana, peş peşe çıkabilmiş, çalabilmiş olmak harika.

- Müzik haricinde nasıl bir ortam?

Gerçek gençlik dönemimi doyasıya yaşayabildiğim, büyük büyük hayaller kurabildiğim, bu hayallere inanabildiğim, her şeyin aslında mümkün olabileceğine dair sözler ettiğim, şimdi baktığımda oldukça "naif ", ama her türlü muhteşem olarak tanımlayabileceğim bir dönemdi.

- Bildiğim kadarıyla en son "Galactica" ve "Denizkızı" gruplarında çaldınız. Aradaki boşlukta neler oldu?

Üniversite zamanlarımdan itibaren gruplarda çalıyordum ama aynı zamanda iş hayatına da başlamıştım. Uzun yıllar akşamları sahnede gündüz vakti işte olmak epey yorucuydu ve bir noktada iş hayatını seçmek durumunda hissettim ve kendi ajansımı kurdum. Kısacası aradan geçen bunca süre müziğe uzaktan eşlik ettim diyebilirim.

- Onca yıldan sonra tekrar müziğe dönme sebebiniz neydi?

Gerçek sebep her zaman, müziğin sizi gıdıklıyor olması. Bir şeylerle tam olarak vedalaşamamak veya bir görevinizi yerine getirememiş olma hissi çok ağır ve rahatsız edici. Elbet bir gün kaydederim şarkılarımı diye diye yıllar geçip gidiyor.

Canım kızım Peri'nin dünyaya gelmesi beni tetikledi diyebilirim. İleride babasının bu yönünü de bilmesini, anlatmaktan öte, duymasını görmesini çok istedim. Hatta belki ona örnek olabilir, yol açabilirim diye düşündüm. Yani asıl sebep, biricik Peri'm.

- Çok sağlam bir EP'yle geri dönüş yaptınız. Sound, sözler, size eşlik eden efsane isimler… Biraz albümün çıkış sürecinden bahseder misiniz?

Teşekkür ederim. Yavuz İmre ve Metin Türkcan ile yine bir akşam sofra sohbetimizde Metin'e konuyu açtım. Şarkılarımı tekrar bir dinlesek mi, belki üstünden geçilir, beğendiklerin olur. Evde vs. sen çalarsın, ben söylerim, kaydederiz ne dersin dedim. Gecenin 3'ünde, üçümüz bana geldik, o kafayla bir iki tur dinledik. Yavuz; "Bunlar olmuşlar zaten," dedi, Metin'in de içine sindi ve o gece dedik ki yarın başlayalım.

Bu cümle maalesef 2018 Mayıs'ında kurulmuştu. Arada tüm dünya pandemiyi yaşadık. Ama her şeyin bir zamanı var olduğuna inancım tamdı.

Ne şanslıyım ki tüm ortak dostlarımız destek oldular. Sevgili Murat İlkan'dan şan dersi aldım. Sanırım en tembel öğrencisiydim ama nazımla oynadı sağ olsun. Metin'le stüdyoda onun sıkılmadan çaldığı, benim de canhıraş söylemeye çalıştığım bir dönemin sonunda sevgili dostum Arda Algül'e gittik. Stüdyosunda, onun prodüktörlüğünde, çok yetenekli iki kardeşimin Dorukhan Yaldız ve Can Turgay aranjeleri ile şarkıları çalıştık, kaydettik, okuduk. Hiçbir müzisyen dostum yardımını esirgemedi, hepsi sağ olsun var olsun.

- Bana gelen basın bülteninde şarkıların sizin aktif müzik yaptığınız dönemde yazıldığı belirtiliyor. Bu çok uzun bir süre. Şarkıların "eskimemiş" olmasının, "zamansız", "sınırsız" olmalarıyla ilgili olduğunu düşünüyorum açıkçası. Zira bültende o ifadeyle karşılaşmasam, parçaları solo kariyerinize özel, yakın zamanda kaydettiğinizi sanırdım. Siz neler söylemek istersiniz?

Şarkılarımı yazdığım dönem müzik sanatı daha, samimi daha içten, yenilikçi, ilerici bir dönemindeydi sanırım. O dönem müzisyenleri hep yeni şeyler üretmeye, hep içlerinden geleni yapmaya çalıştılar. 90'lar gerçekten önemli bir zamandı müzik için. Şarkı sözlerinde, bestecilikte oldukça özeniliyordu diye hatırlıyorum. O dönemde üretilmiş eserleri "klasik" olarak tanımlamamız bu sayededir bence.

- Yukarıdaki soruyla alakalı olarak sizi o zaman dinleyen biriyle, şimdi dinleyecek birinin aynı hisleri paylaşması sizin üzerinizde nasıl bir etki bırakıyor? Bir önceki soruda "eskimemiş", "zamansız" ve "sınırsız" nitelemelerini bu yüzden kullandım…

Şarkılarımı üretirken, ilk motivasyonum kendi hissiyatım oluyor elbette. Tutsun diye yapılmamış olmaları en büyük sebep olmalı. Gerçekten samimi duygularla oluştular. Dinleyen herkese kendilerince bir anlam, his yaşatabilmek ne hoş. Bu beni çok mutlu eder. Ama bu şarkıları "zamanında" sunabilmiş olmayı çok isterdim. 

- "Sizin zamanınızda…" diye başlayabilecek bir süreden bahsediyoruz. Bugün yapılan müzikle, var olan müzik ortamıyla sizin zamanınızda yapılan müziğin ve o dönemin müzik ortamını karşılaştırmanızı istesem neleri sıralardınız? Bu soruyu bana sorsanız cevabım "samimiyet farkı" olurdu misal…

Müzik sanatı elbette zamanın akışı içerisinde kendince yollar arayacaktır, bulacaktır. Beğenmeyip başka yollara gidecektir, rahatsız olup evrilecektir, değişecektir, gelişecektir. Ama ilkel insanın elindeki sopayı ağaca vurarak bir yandan bağırması ile çıkan ürün veya günümüzdeki yapay zekâ teknolojisinin ürettiği ürün, en azından amacı itibariyle benzerdir bence. Her zamanın kendi ruhuna saygı duymak gerekir. Ancak bu durum "Ahh eskiler daha güzeldi be!" deme hakkımı elimden almıyor.

Ben elimden geldiği ölçüde kendi bildiğim, hissettiğim şekilde ve samimi müzik üretmek durumundayım.

- Son olarak sizi sahnelerde görme imkânımız olacak mı?

Neden olmasın?

Burak Soyer kimdir?

1986 yılında Kütahya'da doğdu. 1992 yılında Çanakkale'ye yerleşti. 2004 yılında Marmara Üniversitesi Alman Dili Edebiyatı'nı kazandı. Aynı yıl okulu bıraktı. Bir süre garsonluk yaptı.

2005 yılında Radikal Gazetesi Kültür Sanat Servisi ve Kitap Eki'nde gazeteciliğe başladı. Aynı yıl Rolling Stone Türkiye'nin açılmasıyla birlikte Rolling Stone'a müzik yazıları yazdı. 2006-2008 yılları arasında Akşam Gazetesi Ekler Servisi'nde muhabir olarak görev yaptı. Daha sonra "memleketi" Çanakkale'ye dönüp Çanakkale Olay Gazetesi'nde çalıştı.

İnternethaber.com, Sözcü.com.tr, Toplumsal Haber gibi internet haber sitelerinde Siyaset, Gündem, Spor, Yurt Haberler, Kültür Sanat, Yaşam, Lifestyle servislerinde editör olarak çalıştı. Trend Medya'nın YouTube kanalı için kültür sanat ve spor programı hazırlayıp sundu. Son olarak İstanbul Karaköy MONO dergisinin editörlüğünü yapıyordu.

Şimdiye kadar Milliyet, Hürriyet, Hürriyet Kitap Sanat, BirGün, BirGün Pazar, BirGün Kitap, Taraf, Cumhuriyet Pazar, T24, Gazete Duvar, sendika.org, solhaber.org'a, siyaset, edebiyat, müzik, sinema, tiyatro yazıları yazdı. Halen T24 Haftalık, Bianet ve OT dergisine kültür sanat, K24, Edebiyathaber.net, Oggito, Ne Okuyorum?, Ajandakolik, Mahal Dergi, Romanoku internet sitelerine de edebiyat yazıları yazıyor.

2017 yılında ilk kitabı Zıvana Doğan Kitap etiketiyle yayımlandı. Zıvana'nın devamı olan Buji de 2019 yılında aynı yayınevinden çıktı. Son romanı Ring ise, geçtiğimiz Eylül ayında Karakarga Yayınları etiketiyle okuyucuyla buluştu. Ayrıca bir de kısa film senaryosu bulunmaktadır.

2015 yılında Anadolu Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun oldu. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Sanat Tarihi bölümündeki eğitimine devam etmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları

Hatice Hamarat: Tüm zarlar atıldı mı oyunda?

Hatice Hamarat, yeni teklisi “Manevra”nın hikâyesini "Kendimi aradığım ve bulunca bile tatmin olmadığım bir süreçte kendime yazdım ve kendime söyledim. Aslında büyük bir ironi bu parça benim için. Kendime attığım gol, ama pası da kendim veriyorum" ifadeleriyle anlattı

“Korkularını hayatının bir parçası olarak kabul ettikten sonra aydınlık ve anlam gelir”

Azerbaycanlı elektronik müzik ikilisi Call It, albüm çalışmalarından sonra Azerbaycan ve Türkiye'de sevenleriyle buluşacak

Kronik Leila’nın ikinci albümlerinden çıkan ilk tekli “Zordu” yayında

“Zordu” için Başak Tuncer şunları söylüyor: Kabulü öğrenmek kendimize verdiğimiz en büyük hediyelerden biri bence. Bu parça da kendimle sohbetlerimden biri oldu

"
"