Meryem Gültabak ve Cihan Çalışkantürk’ün kaleme aldığı dizinin yönetmeni Şenol Sönmez
“Bunlar senin için değil” diyor sevişmek üzere olduğu erkek, çekmeceden çıkan kelepçeleri elinde tutan Ceren’e. “Onlar tek gecelik misafirler için. Sen benim için özelsin.” “Özel kadınlara seks oyuncağı yok yani? Ya ben seviyorsam?” diye soruyor Ceren, ama istediği cevabı alamayacağını çoktan anlamış. Bundan sonrası bir sorudan çok bir had bildirme. “Sen öyle bir kadın değilsin” diyor, kadınları öyle kadınlar ve böyle kadınlar olarak ayırmasının bir lütuf olduğunu sanan erkek. “Ben tam da öyle bir kadınım” diyor Ceren. “Ayrıca fantezi seven kadınlarla ilgili söylediklerin hiç hoşuma gitmedi!” ve basıp gidiyor.
Bu sahne Türkiye televizyonlarında izlediğim en seks pozitif sahnelerden biri ve beni Esas Oğlan’ a bağlayıveriyor. Hepimiz biliyoruz, eğer seks işçisi veya “metres” değilse, yerli dizilerde aktif cinsel hayatı olan bekar bir kadın görmek zordur. Orta yaşa gelmiş kadınlar bile partnerleriyle evlenmeden yatmaz, kadınlar evlenip boşandıktan sonra dahi eski kocalarına sadık kalır, o kadınlarla ancak eline erkek eli değmemişse tekrar barışılır. Bir kadının cinsellikten haz alması veya daha kokutucusu, haz almadığı için bir ilişkiyi sonlandırması senaryo dışıdır, haşa kabul edilemez. Aktif cinsel hayatı olan veya cinsellikten haz alan kadınları aşağılama ve utandırma çabası (ki buna slut-shaming deniyor) yerli hayatımızın en kara kısımlarından biri, yerli televizyonun ise en sevdiği hikâye pazarlama yöntemlerindendir. Bu sahne ise sadece slut-shame değil kink-shame, yani insanları cinsellikte ilgi duydukları objeler, eylemler veya Ceren’in deyimiyle “fanteziler” için aşağılamaya geçit vermemesiyle takdiri hak ediyor.
Ceren’i canlandıran Hadise de takdiri hak ediyor. Hem bu ilk oyunculuk tecrübesinin altından son derece tatlı ve kendini izleten bir performansla kalktığı için, hem de kariyeri boyunca seks-pozitif bir pop-star olmaktan hiç utanmadığı ve ahlak bekçilerine had bildirmekten bıkmadığı için. Ceren’in ondan taban tabana zıt arkadaşı Selma’yı canlandıran Seda Bakan da aynı mertlik ve beceriyle kalkıyor rolünün altından. İki kadının gerçek hayatta da çok yakın arkadaş olduklarını, ekrana yansıyan kimyalarından anlamak da zor değil. Kendi adıma bu kimyayı Seda Bakan’ın içinde yaşadığını düşündüğüm Jim Carrey enerjisini göstereceği ve Hadise’nin de oyunculukta ısrar edeceği bir komedide görmeyi isterim.
Esas Oğlan, isminin aksine, işte bu esas kızların dostluğunu anlatıyor. İlk tanıtımda Ceren’in Selma’ya söylediği bir cümle özetliyor ana temayı: “Benim esas oğlanım senmişsin…” Oysa birbirinden geceyle gündüz kadar farklı iki karakter Ceren ve Selma. Ceren soft, Selma sert; Ceren şarkıcı, Selma risk analisti; Ceren romantik, Selma didaktik…Ceren’in evi kırmızı duvarlı, panter nevresimli, kristal avizeli; Selma’nınki bej eşyalı, modern tasarımlı, beyaz yakalı. Ceren yeni terk edilmiş, Selma henüz birine gönlünü kaptırıvermiş. Önce komşu, sonra arkadaş olacak ve sonra da yaşayan her dört kişiden ikisinin yaptığı gibi bir podcast kaydedecekler. Format ilişkiler ve seks üstüne: Birbirlerinin seçtiği adaylarla buluşup başlarından geçenleri anlatacaklar. Yani “esas oğlan” aranacak, bulurken veya bulamazken yaşananlar dizimize konu olacak.
Ama önce ahlak bekçilerini, internet trollerini ve RTÜK severleri aşmaları gerek. Zira Esas Oğlan, daha ilk tanıtımdan bekçilerinin düdüklerini çaldırdı. Fragman, Tiktok ’ta topluluk kurallarının “cinsel aktivite ve hizmetler” bölümünü ihlal ettiği gerekçesiyle yayından kaldırıldı. Diğer sosyal medya platformlarında ise “yasaklanmasını alkışladım,” “porno çekseydiniz daha iyiydi,” “RTÜK göreve” gibi yorumlarla karşılaştı. Fragmanda Seda Bakan’ı elinde kırbacı ve dominatrix kostümüyle, Hadise’yi ise çeşitli partnerlerle yakınlık sahnelerinde görüyoruz. Ama işin aslı ne fragmanlarda ne de ilk iki bölümde sırt dekoltesinin ötesinde bir çıplaklık veya +18 bir cinsel simülasyon sahnesi yok. Üstelik videonun yasaklandığı kategori, çıplaklığın da ötesinde bir kategori. Söz konusu videoların “seks partnerleri sunma veya isteme ya da cinsel eylemde bulunma” veya “cinsel ilişki ve eylemlerin belirgin tasvirlerini gösteren pornografik içerikler” barındırmasını gerektiriyor. Bu kategorinin seçilmiş olması ise bana yoğun ve kötü niyetli bir şikâyet bombardımanı yaşandığını düşündürtüyor.
Hadise de son derece üzgün. Şöyle diyor paylaşımında: “Kariyerime başladığımdan beri bir kadın olarak özgürce sahne almanın, klip çekmenin mücadelesini veriyorum. Eurovision döneminde klibimin erotik bulunarak yasaklanmasından, Sıfır Tolerans klibime kadar birçok engelle karşılaştım. Erkek sanatçılar kliplerinde öpüşüp sevişirken bu onlara yasak olmuyor ama kadınlar sarılmanın ötesine geçtiğinde 'ahlaksız' oluyor!” Seda Bakan ekliyor: “Umarım bir gün kadın oyuncular da, erkek oyuncular gibi ahlak bekçiliği ve mahalle baskısına kalmadan hayatlarına devam edebilirler.”
Esas Oğlan’ın ilk iki bölümü şimdi, yeni bölümleri her Cuma Gain’de
Sahi siz hiç erkek oyuncuların çektikleri diziler yüzünden müstehcenlikle veya ahlaksızlıkla suçlandığını gördünüz mü? Örneğin İlker Kaleli’nin oynadığı ve Esas Oğan’dan çok daha “açık” sahnelerin olduğu La Passion Turca (Türk Tutkusu) dizisi için yazılan yorumlara baktım. “İlker Kaleli efsane gözükmüyor mu?,” “İşte kalite!” gibi övgülerden gözümü alamadım. Esas Oğlan’da Hadise ve Seda Bakan’a eşlik eden Şükrü Özyıldız, Serhat Teoman, Cemal Hünal, Fırat Çelik, Gürgen Öz, Kubilay Aka, Rıza Kocaoğlu gibi erkek oyuncularınsa herhangi bir müstehcenlik eleştirisi aldığına şahit olmadım.
Esas Oğlan, daha iyi bir dizi olabilir mi, elbette olabilir: Örneğin, kadın karakterlere yapılmasına müsaade etmediği beden ve cinsellik konulu utandırmaları erkek karakterlere de yapmaması gerekir. Örneğin mekanları, sıkça başvurduğu grafik öğeleri, kostümleri, yani baştan aşağı görünümü daha taze ve modern olabilir; örneğin yan karakterler klişe romantik-komedi unsurlarının dışına çıkabilir. Ama Esas Oğlan tüm bunların ötesinde, ana akım bir dizide cinselliği hayatın olağan akışında yaşayan ve bunun için cezalandırılmayan kadın karakterleri ve onların birbirine desteğini resmetmesiyle yasakları değil, övgüyü hak ediyor, orası kesin.
Binnaz Saktanber kimdir?
Ankara'da doğdu. Tevfik Fikret Lisesi ve başarı bursuyla okuduğu Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nü bitirdi. Gazeteciliğe okul yıllarında Sabah Gazetesi ve Turkish Daily News'da çalışarak başladı.
Fulbright bursuyla gittiği ABD'de The City University of New York'ta siyaset bilimi üzerine lisansüstü eğitimini tamamladı. New York'ta yaşadığı yıllarda Türkiye'nin ilk bloglarından Loonybinsblog'u kurdu, Radikal İki, Birikim, Bant Mag. gibi yayınlarda yazı ve makaleleriyle yer aldı. Aynı zamanda The Museum of Modern Art, The Metropolitan Museum of Art, Film at Lincoln Center, Carnegie Hall gibi kurumlarla film, görsel sanatlar ve performans sanatları üzerine projeler geliştirdi ve yönetti.
2012'de Türkiye'ye dönüşünden itibaren politika ve kültür-sanat alanındaki yazılarıyla The Guardian, CNN International, Roar Magazine gibi uluslararası yayınlar için yazdı, Witte de With Review'un İstanbul temsilciliğini yaptı. Cumhuriyet ve Hürriyet gazetelerinde popüler kültür, televizyon ve sinema üzerine yazdı. 2021-2024 yılları arasında haftalık yazı ve röportajlarıyla Gazete Oksijen 'de yer aldı. Eylül 2024'te T24 ailesine katıldı.
|