Bundan 6 yıl önce 30.8.2018 tarihli 53 sayılı Cumhurbaşkanı kararı ile TL mevduat ve katılım bankalarının katılma hesapları karşılığında ödenen kâr paylarına uygulanan stopaj oranlarında 3 ay süreyle sınırlı indirim başlarken DTH'da (döviz tevdiat hesapları) vergi yükü artmıştı.
2018 Ağustos'undaki düzenlemeyle 6 aya kadar (6 ay dahil) vadeli TL mevduat hesaplarında faiz gelirinden yüzde 15'lik gelir vergisi stopajı yüzde 5'e, 1 yıla kadar (1 yıl dahil) vadeli TL mevduat hesaplarında yüzde 12'den yüzde 3'e inerken, 1 yıldan uzun vadeli hesaplarda ise yüzde 10'dan yüzde 0'a inmişti. Ayrıca katılım bankalarının katılma hesapları karşılığı ödediği kâr paylarına vadesine göre uygulanacak stopaj oranları TL mevduattakiyle aynı olmuştu. DTH'da ise vadesine göre yüzde 20'ye kadar yükselmişti.
Çünkü 2018 yaz döneminde kur atakları yaşanıyordu, dolarizasyon hız kazanmıştı. O günden sonra bazen aylık çoğunlukla üç aylık aralıklarla stopaj indirimlerinde süre uzatımı devam etti.
2021 sonbaharında başlayan politika faizinin düşürülme sürecinde TL'den kaçış başladı, dolarizasyon zirve yaptı. Liralaşma stratejisi kapsamında TL mevduat faiz gelirleri ve diğerlerinde indirimli stopaj oranları uygulanmaya devam etti. Ardından KKM enstrümanı yaratıldı ve stopaj oranı "0" olarak ilan edildi.
Ekonomi modeli denemesinde TL'nin değersiz halinin ortaya çıkardığı maliyetlerin, tasarruf araçlarına sunulan indirim/avantaj ile vergi gelirlerinden yapılacak fedakârlıktan çok daha yüksek olduğu anlaşılmış oldu.
Stopaj oranındaki indirimler ile söz konusu tasarruf araçlarında dolaylı yoldan faiz geliri artarken, kur riskinin önüne geçilmesi beklendi. Tam olarak beklendiği gibi olmadı. KKM'nin çözülme süreci zorlayıcılığını korudu.
Söz konusu tasarruf araçlarındaki vergisel düzenlemelere bir yenisi eklendi. 30 Nisan 2024 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 8434 sayılı CB Kararıyla GVK Geçici Madde 67'de yer alan tevkifat (stopaj) oranlarında değişiklik yapıldı. Bazı gelirlerdeki stopaj oranlarında süre uzatımına gidilirken, bazı gelirlerde oranlar yükseltildi.
31 Temmuz 2024'e kadar geçerli olacak düzenlemeler şöyle;
a) Mevduat (TL) faizleri ve katılım bankalarınca TL cinsi katılma hesabı karşılığı ödenen kâr paylarında;
- Vadesiz ve ihbarlı hesaplar ile 6 aya kadar (6 ay dahil) vadeli hesaplarda yüzde 7,5 (önceki yüzde 5),
- 1 yıla kadar (1 yıl dahil) vadeli hesaplarda yüzde 5 (önceki yüzde 3),
- 1 yıldan uzun vadeli hesaplarda yüzde 2,5 (önceki yüzde 0) oldu.
- Enflasyon oranına bağlı olarak değişken faiz oranı uygulanan 1 yıldan uzun vadeli hesaplarda yüzde 0 devam etti.
Bir örnek vereyim; 100.000 TL'lik mevduata 6 aylık yüzde 40 faiz oranıyla, brüt faiz geliri 20.109 TL, yüzde 7,5 stopaj oranı ile ödenecek vergi 1.508 TL ve vergi sonrası net faiz geliri 18.601 TL olacak. Altı yıldır devam eden stopaj indirimi yüzde 5 olarak devam etseydi ödenecek gelir vergisi 503 TL daha düşük olacak, net faiz geliri bu tutar kadar artacaktı.
Bu basit hesaplamanın anlamı, TL mevduatta stopaj oranının yükseltilmesi "dolaylı faiz indirimi"dir. Bankaların maliyetine girmeyen, vergi oranı artışıyla ortaya çıkan bir faiz indirimidir bu.
- KKM'de stopajın yüzde 0 olmasına devam edildi.
Zaten KKM (döviz, altın dönüşümlü), yaratıldıkları 21 Aralık 2021 gününden bu yana hep vergi dışı kaldı. Üstelik TL'den KKM'ye dönenlerin getirileri bütçeden, döviz dönüşümlülerinki merkez bankasından ödendi. Ağustos 2023'ten itibaren hepsinin ödemesi merkez bankasında ve merkez bankasının nisan ayında açıklanan zararında KKM'nin payı çok büyük.
b) 1.5.2024 – 31.7.2024 tarihleri arasında iktisap edilen (öncekiler hariç), bankaların ihraç ettiği tahvil/bono gelirleri ile kira sertifikalarından elde edilen gelir ve kazançlara uygulanacak stopaj oranları da yine yukarıdaki mevduat ve kâr payları için uygulanan stopaj oranları ile aynı oldu.
c) Ek olarak bu enstrümanların elde çıkarılmasıyla ilgili uygulanacak stopaj oranları ise şöyle oldu:
- 6 aydan az süreyle (6 ay dahil) elde tutanların elden çıkarılmasından doğan kazançlardan yüzde 7,5,
- 1 yıldan az süreyle (1 yıl dahil) elde tutanların elden çıkarılmasından doğan kazançlardan yüzde 5,
- 1 yıldan uzun süre elde tutanların elden çıkarılmasından doğan kazançlardan yüzde 2,5.
Böylelikle TL mevduat ile para piyasası fonlarının vergi yükleri eşitlendi. Ancak fonlar 1 Mayıs 2024'ten itibaren alınırsa ve belirtilen vadelerde elde çıkarılırsa vergi olacak. Portföyde bulunan ve 30 Nisan 2024 öncesi alınan fonların elden çıkarılmasından elde edilen kazançlar vergiye tabi olmayacak.
Tüm bunların anlamı ne?
Tasarruf araçlarında vergi yükünün artmasıyla TL'yi özendirme çelişmiş durumda. Anlaşılan TCMB izlediği sıkı para politikasıyla kredibilitesinin sağlandığına inanıyor ki artan vergi yüküyle TL getirisinin düşüşüne izin verilmiş durumda.
TCMB'nin son PPK toplantısında şahin açıklamaları olsa da faiz kararını pas geçti. PPK toplantısının ardından zorunlu karşılıklara ödenecek faiz tavanı yükseltilerek bankalardan mevduata örtülü faiz artışı bekleniyor ama bankalar bunu mevduat faizine yansıtmayabiliyor.
Son düzenleme, TL'ye geçişin özendirilmesini sekteye uğratabilir belki ama sonuçta gelir vergisi hasılatında artış ortaya çıkacak. Gündemden düşen vergi artışları geri geldi. Oysaki maliye politikasının kamuda tasarruf ile sıkılaşması, vergi gelirlerinin de kayıt dışılıkla mücadele ile arttırılacağı planları vardı.
Maliye, vergi gelirlerini besleyip, kamuda tasarrufa ve kayıt dışılıkla mücadeleye yoğun bir şekilde gitmeden bütçe açığını azaltıcı bir yol mu arıyor? Öyleyse ve vergi artışları başlıyorsa, TL'yi tercih etme ve dövize yönelmeyi önleme amaçlı olarak maliyenin bir sonraki adımının BSMV'de artış olacağını düşünüyorum.
Ama tabi dövize yönelmenin vergisel yükü ile TL'de kalmanın vergisel yükü arasında sıkışmanın tezgah altı ve yastık altı sonuçları var.
Aslında olan şu; ekonomik istikrar, gelir dağılımında adalete tercih ediliyor. En başta vergide adaletin sağlanması için ödeme gücüne göre vergileme gerek. Yani faiz, kâr payı gibi getiri elde edip ödeme gücü artanların vergi yükünün artması kadar normal bir durum yok.
Ama gel gelelim enflasyonda kalıcı düşüş gerçekleşmiyor, beklentiler bozuk, dolarizasyon riski yüksek. Enflasyonun bizzat kendisi gelir dağılımında adaleti bozuyor. Son 3 yılın ekonomi politikalarındaki hatalar ile ortaya çıkan enflasyonun önünü kesmek için zaten gelir dağılımında adalet amacından uzaklaşılacağı bilinerek tasarruf araçlarından getiri sağlayanlar düşük vergilendiriliyordu.
Emekçi ücretinden yüzde 40'e varan oranlarda gelir vergisi öderken faiz, kâr payı elde edenin stopaj oranındaki 2,5 puanlık artışın TL'den uzaklaşma ve ekonomik istikrarı tehdit etme riski karşılaştırılmak durumunda kalınıyor.
Umut dünyası. Liralaşırsak, enflasyon beklentileri düzelirse, enflasyon düşerse sıra gelir dağılımında adaleti sağlayacak bir vergi politikasına gelir belki.
Binhan Elif Yılmaz kimdir?
Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz, lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümünde, Yüksek Lisans ve Doktora eğitimlerini İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Maliye Teorisi Ana Bilim Dalında tamamladı.
Akademik hayatına 1997 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü Maliye Teorisi Ana Bilim Dalında Araştırma Görevlisi olarak başlayan Binhan Elif Yılmaz, aynı Ana Bilim Dalında 2003 yılında Yardımcı Doçent, 2008 yılında Doçent, 2014 yılında Profesör oldu.
"Devlet Borçları ve Türkiye'de Borç Çıkmazı", "Türk Vergi Sistemi", "Maliye", "Küresel Kriz ve Avrupa'da Borç Çıkmazı", "Sosyal Güvenlik Ekonomisi", "Kamu Maliyesi" isimli başlıca kitaplarının yanında 100'ü aşkın akademik çalışması ve ulusal/uluslararası kongrelerde sunduğu bildirileri bulunmaktadır.
Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz Kamu Maliyesi, Maliye Politikası, Türk Vergi Sistemi, Devlet Borçları, Kamu Borç Yönetimi ve Uluslararası Borç Krizleri derslerini vermekte, TÜBİTAK, BAP destekli projeler yürütmektedir.
Çeşitli TV kanallarının ekonomi programlarına yorumlarıyla katılmakta olan Binhan Elif Yılmaz, halen İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümünde profesör olarak görev yapmaktadır.
|