21 Aralık 2023

Almanak 2023 makroekonomik göstergeler: Türkiye ekonomisinde neler yaşandı?

Rasyonel politikalara dönüşün, KKM üzerinde de önemli etkileri oldu. KKM, Türkiye Ekonomi Modeli denemesinin yarattığı kur atakları sonucunda dolarizasyonu frenlemek amacıyla yaratılan bir enstrümandı

2023’ü geride bırakmaya sayılı günler kala, makro çerçevede son büyüme, enflasyon, dış ticaret, cari açık ve finansmanı ile bütçe, borçlanma verilerinin bize ne anlattığını, bütün bir yıl ekonomide neler yaşandığını değerlendireceğim. Bir sonraki yazım ise ücretler, istihdam, gelir dağılımı, yoksulluk ekseninde 2023’ün sosyal göstergeleri üzerine olacak.

Önce enflasyon ve büyüme verisi ile başlayalım. Hem enflasyon hem de büyüme tarafındaki veriler karşımıza, geçtiğimiz iki yıldaki gibi bir görünüm ortaya çıkarıyor.

2022 ekim ayında yüzde 85,5’e ulaşan enflasyon 2023’ün ilk aylarında baz etkisiyle gerilerken, mayıs ayındaki bedava doğalgaz ile düşüş trendini sürdürdü. Ancak temmuz ve ağustos aylarında KDV ile akaryakıttaki ÖTV’nin muazzam artış enflasyonu tekrar yükseliş trendine soktu.

Şimdi kış aylarındayız ve doğal gaz kullanımı artarken bedava doğalgazın Mayıs 2023’teki gibi enflasyonu düşürücü etkisi azalmaya başlayacak. Üstelik hizmet enflasyonu katılığını sürdürüyor. Çekirdek enflasyonda kısmi gerileme başlasa da gıda, sağlık ve eğitim enflasyonu manşet enflasyonun çok üzerinde seyrediyor. Tüketim malı ithalatı canlılığını koruyor. Kasım 2023 enflasyonu yüzde 62 ve aralık ayında da aylık artış seyrini devam ettireceğinden, yıl sonu enflasyonu yüzde 65’e yaklaşacak.

Enflasyonla mücadele elzem olsa da ekonomi yönetimince ve siyasi karar alıcılarca büyüme her zaman öncelenmişti. 2023’ün ikinci yarısında enflasyonla mücadele kararı alındı ama büyüme yine öncelendi. Enflasyon ise yukarıda bahsettiğim gibi kalıcı hale geldi.

2023 yılında Türkiye ekonomisi büyümeye devam etti, Eylül’de açıklanan OVP’ye göre yüzde 4,4 büyüyeceği tahmin ediliyor. 6 Şubat 2023’te çok büyük bir afet ile sarsılan ekonomiye rağmen büyüdük. Ekonomistlerin bir kısmı, depremin ekonomik küçülmeye yol açacağını bir kısmı da tam tersine yeniden imar ve yapılanma nedeniyle ekonominin büyüyeceği konusunda ikiye ayrıldılar.

Geçtiğimiz günlerde açıklanan üçüncü çeyrek büyüme verisine göre inşaat sektörü bir önceki çeyreğe göre yüzde 8,1 büyüdü ve üçüncü çeyrek büyüme oranı geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde 5,9, bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,3 oldu. Depremin yıktığı çok geniş coğrafyanın yeniden imarı çabasıyla inşaat sektörü büyürken ekonomik büyümeyi pozitif etkiledi.   

Büyümede önemli bir unsur olan hanehalkı tüketimi ivme kaybetti ama mal ithalatı iç talebi desteklemeye devam etti. Ayrıca hem 2023 seçimleri hem de yaklaşan yerel seçimlerin de etkisiyle kamuda harcamacı yapı sürüyor.

Enflasyon oranını 1997’den sonra en yüksek düzeye çıkaran, dış ticaret açığı ve cari açığı büyüten, riskleri arttıran, 2021 son çeyrekten 2023 haziran ayına kadar denenen Türkiye Ekonomi Modeli 2023 seçimlerinin ardından terk edildi. TCMB ile Hazine ve Maliye Bakanlığı yönetimi değişti. Seçimi kazanan aynı yönetimdi ama model tamamen farklılaşmıştı. Düşük faizli krediler, gevşek para politikası ile rekabetçi kur üzerinden cari fazla verilmesi ve bu yolla enflasyonun düşürülmesi denemesinden sonra üçüncü çeyrekte rasyonel politikalara dönüldü. Yine de kademeli sıkılaşmayla hem büyüyeceğimiz hem de enflasyonla mücadele edeceğimiz açıklandı.

Rasyonel politikaların özünde sıkı para (ve maliye politikası) yer alıyor. Haziran ayında sıkılaşmaya başlayan para politikasını, yaz döneminde KDV ve ÖTV artışlarıyla sıkılaşan maliye politikasını gördük. Bu vergi artışlarıyla talebi baskılamak, bütçe açığını daraltmak hedeflense de ilk etkisi enflasyonistti.

Politika faizinin arttırılmasıyla kredi faizlerinde yaşanan artış, ekonomiyi soğutucu dozda. Aylık faiz oranları ihtiyaç kredilerinde yüzde 4’ün, taşıt kredilerinde yüzde 5’in üstünde. Krediye erişim zor, maliyet yüksek. Bu şekilde yüksek kredi faizleri, kredileri yüzdürülen ve yeni kredi olanaklarına ulaşamayan şirketler için iflas riski anlamına geliyor. TCMB’nin selektif kredileri mevcut ama bu kredilerin yüksek miktarda yatırımı olan ve yüksek teknoloji, savunma sanayi yatırımlarına yönelen şirketlere yönelik olması, büyüme ve istihdama katkısını sınırlıyor.  

TCMB politika faizini kademeli bir şekilde arttırırken TL’nin reel olarak değerlenme sürecine girmesi, kontrollü kur sistemi ile $/TL’nin enflasyon kadar artmaması, CDS primini düşürerek yabancının ilgisini Türkiye’ye çekmeye başladı. Aralık ayının ilk haftasında hisse ve tahvil piyasasına yaklaşık 1,4 milyar $ düzeyinde yabancı girişi gerçekleşti. CDS’nin gerilemesiyle finansal ve finansal olmayan kuruluşların yurt dışı tahvil ve kredi olanakları da arttı.

Rasyonel politikalara dönüşün, KKM üzerinde de önemli etkileri oldu. KKM, Türkiye Ekonomi Modeli denemesinin yarattığı kur atakları sonucunda dolarizasyonu frenlemek amacıyla yaratılan bir enstrümandı.

KKM hesaplarına ödenen kur farklarının ilk günden itibaren Hazine ve TCMB üzerinden topluma maliyeti oldu. TL’den dönen KKM için hazine, dövizden dönen KKM için ise TCMB kur farkı ödemelerini üstlendi. Kur riski kamu sektörü üzerinde artmaya başladı. Seçim sonrası TCMB her iki ödemeyi üstlendiğini açıkladı. Hazinenin KKM kur farkı ödemeleri mart 2022-temmuz 2023 arasında 152 milyar TL’ye ulaştı, TCMB’ninkini bilmiyoruz. Aslında KKM hesaplarının ne kadarının TL ne kadarının dövizden dönen olduğunu da bilmiyoruz, o konuda bir açıklama gelmiyor.

Yüksek mevduat faizi ve pozitif reel faiz teklifleri ile KKM’de çözülme hedeflendi. BDDK verilerine göre KKM’de ilk başta haftalık ortalama 75 milyar TL’lik azalış olurken, ardından yavaşladı ve kasım ayının son iki haftasında azalış ortalama 25 milyar TL’ye geriledi. Aralık ayının iki haftasında da ortalama 13 milyar TL’lik azalış gerçekleşti.

Dolarizasyon 2023 yılında da devam etti. KKM’yi dışarıda bıraktığımızda yabancı para ve TL mevduat hacmi hemen hemen eşit. Ancak KKM döviz türevi ve onu yabancı para mevduata eklediğimizde toplam mevduat içinde yabancı paranın payı yüzde 60’ı aşıyor.

Görüldüğü gibi sıkı para politikası ile birden fazla amaca ulaşılmaya çalışılıyor. TL’nin hızla değer kaybettiği uzun dönemde, getiri vadediyor diye eski bir bakanın işaret ettiği borsa, faiz revaçta olunca sıklıkla güne kayıpla başlıyor.

Türkiye ekonomisine dışarıdan güven duyulması her zamankinden daha önemli. Döviz ihtiyacı hala yüksek. Hem dış borç ödeme projeksiyonlarının görünümü hem de kısa vadeli dış borç stokunun geçen yıla göre yüzde 15 düzeyinde artmış olması, döviz ihtiyacının bir kısmını oluşturuyor. TCMB’nin net döviz rezervleri ise ekside.

Cari açık 2022 Ocak Ekim döneminde 39 milyar $’dı, 2023 Ocak-Ekim döneminde 40,7 milyar $ olarak gerçekleşti. 2022’de cari açığın neredeyse yarısı net hata ve noksan ile finanse edilmişti. 2023’te seçim öncesinde dışarı çıkan dövizin ülkeye girdiği net hata ve noksandan görülmekte ve bu süreç tersine dönmüş durumda.  

2023 Ocak-Ekim döneminde dış ticaret açığı, ihracat ve ithalat rakamları, geçen yılın aynı dönemine göre bir farklılık göstermedi. 2021 son çeyrekten itibaren rekabetçi kur yaratılarak beklenen ihracat mucizesi ortaya çıkmadı, 2023’teki kontrollü kur sisteminin ihracat üzerinde etkisi olumlu olmadı. Öte yandan ihracatın ithalatı karşılama oranı geçen yılki yüzde 69,7’den bu yıl yüzde 69,1’e azalış gösterdi.

2023’te bütçe açığı öngörüsü, bütçe giderlerinde tasarruf ve vergi sisteminde dolaylı vergilerin hakimiyeti bolca konuşuldu, yazıldı. 2023 yılında dolaylı vergilerin vergi gelirleri içindeki payı yüzde 69 ile yılı tamamlamak üzere. Bütçe açığı 2023 bütçesi için öngörülen 659,4 milyar TL'lik bütçe açığına yakın ama OVP'deki 1,633 milyar TL'den uzak. Mali disiplin açısından önemli bir gösterge olan faiz dışı fazlanın elde edilmesi ise bütçedeki artan faiz yükü nedeniyle zor.

Hazine’nin iç ve dış borç stokundaki artış 2023 yılında da devam etti. Brüt dış borç stokunun ana bileşeni 2023 yılında da özel sektör olmaya devam etti. Brüt dış borç stokunun milli gelire oranı yüzde 49 seviyesinde. 2023 yılında iç borç stoku da hızla arttı. Hatta stokun ikiye katlanma süresi iki yıla indi. İç borçlanmadaki görünüme göre döviz riski azaltılmaya çalışılsa da döviz cinsi tahviller üzerinden devam ediyor. Vadesi 12 ay içerisinde dolacak borcun stoktaki payı yüzde 25’in üzerinde ve giderek artıyor. Özellikle düşük faizli DİBS’lerin yüksek faiz ortamında oluşturacağı risklere de dikkat etmek gerekiyor.  

Peki elde ne var: Henüz enflasyonda düşüş trendine girilmedi. Hatta 2024’ün ilk yarısında yüzde 70’leri bulacak. OVP’ye göre 2024 büyüme tahmini yüzde 4, enflasyon tahmini ise yüzde 33. 2024 yılında bu yıldan daha düşük bir büyüme oranına razı olunacağı anlaşılıyor. Büyümeden ufak da olsa bir fedakarlığın nedeni, umarım enflasyonla mücadeledeki kararlılıktır.

Üretici ve tüketicilerin genel ekonomik duruma ilişkin değerlendirme, beklenti ve eğilimlerini gösteren Ekonomik güven endeksi 2023’ün başında 99 değerini aldı ve seçime kadar 103,7 ile tepe noktasını gördü. Ancak yılı 95 seviyesinde tamamlıyor. Bu endeks bir bileşik endekstir. Hizmet, perakende, reel kesim ve inşaat sektörü güven endekslerini kapsar. İnşaat sektörü güven endeksi görece iyileşirken, ekonomik güven endeksindeki düşüş reel kesim, perakende ticaret sektörü ve hizmet sektörü güven endeksinden geldi.

Binhan Elif Yılmaz kimdir?

Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz, lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümünde, Yüksek Lisans ve Doktora eğitimlerini İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Maliye Teorisi Ana Bilim Dalında tamamladı.

Akademik hayatına 1997 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü Maliye Teorisi Ana Bilim Dalında Araştırma Görevlisi olarak başlayan Binhan Elif Yılmaz, aynı Ana Bilim Dalında 2003 yılında Yardımcı Doçent, 2008 yılında Doçent, 2014 yılında Profesör oldu.

"Devlet Borçları ve Türkiye'de Borç Çıkmazı", "Türk Vergi Sistemi", "Maliye", "Küresel Kriz ve Avrupa'da Borç Çıkmazı", "Sosyal Güvenlik Ekonomisi" isimli başlıca kitaplarının yanında 100'ü aşkın akademik çalışması, ulusal ve uluslararası kongre bildirileri var.

Binhan Elif Yılmaz, Kamu Maliyesi, Maliye Politikası, Türk Vergi Sistemi, Devlet Borçları, Kamu Borç Yönetimi ve Uluslararası Borç Krizleri derslerini vermekte, TÜBİTAK, BAP destekli projeleri yürütüyor.

Çeşitli TV programlarında ekonomi yorumculuğu yapmakta olan ve Mayıs 2023'de T24'te yazmaya başlayan Binhan Elif Yılmaz, halen İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümünde profesör olarak görev yapıyor

Yazarın Diğer Yazıları

ABD başkanlık seçimleri, Trump etkisi ve finans kapitalde canlanma

Trump’ın zaferi öncesinde artmaya başlayan tahvil faizlerinde seçim sonrasında da canlılık devam etti. Seçim sonrasında hisse senedi piyasalarındaki ilk yansıma, Trump döneminde kimlerin kazanacağını ya da kazanamayacağını göstermiş oldu

Gizli kamu borçları (5): Gizli borçlarla mücadelede şeffaflığın önemi

Şeffaf ve hesap verilebilir bir kamu borç yönetimi amaçlanırken, varlık-yükümlülük perspektifinden yola çıkılmalıdır. Toplam yükümlülükleri ve bu yükümlülükleri karşılayabilme gücü net bir şekilde ortaya çıkarılmalıdır

Gizli kamu borçları (4): Gizli kamu borçlarının büyüklüğünü ölçmek mümkün mü?

Bilginin simetrik değil asimetrik dağılımı ya da diğer adıyla asimetrik bilgi, borcun sürdürülebilirliği açısından büyük sorun yaratmaya devam ediyor. Bu bilinmezlik, düzensiz ve uzun süren bir temerrütten kaçınma konusunda önlerinde büyük bir engel

"
"