22 Ekim 2015

Sevgili Çetin Abi...

Çok sevdim onları. Ama çok da kızdım. Onlara hayrandım. Ama onlarla kavga da ettim.

Çetin Abi...
O da yok artık.
Hayat böyle, bir varsın bir yoksun.
Bilinmez bir diyara göç etti gitti Çetin Abi de...
Doğan Bey gibi...
İlhan Abi gibi...
Yaşar Abi gibi...
İlhami Abi gibi...
Benim için bu abiler başka abilerdi.
Ben onlarla büyüdüm.
Siyasete onlarla gözümü açtım.
Ben onlarla solcu oldum.
Komünist oldum.
Ben onlarla devrimci oldum.
Atatürkçü oldum.
Darbeci oldum.
Ve ben bu abilerimle koca dünyaya kafa tutmayı öğrendim.
Ben onlarla isyan nedir öğrendim.
Ben onlarla düzene meydan okumayı öğrendim.
Benim kafama onlarla özgürlük düşüncesi girdi.
Çok sevdim onları.

İlhami Soysal, İlhan Selçuk, Doğan Avcıoğlu, Yaşar Kemal
Ama çok da kızdım.
Onlara hayrandım.
Ama onlarla kavga da ettim.
Çok sevdiğim o abilerimle hayatın, belki daha doğru deyişle, siyasetin neredeyse tüm çelişkilerini yaşadım bu topraklarda.
Üstelik kendi kendimle hesaplaşmaları, hiç bıkmadığım geçmiş muhasebesini, yalnız şifahi değil yazılı olarak da yaptım.
Şimdi aklıma geldi.
Özal Hikayesi adını taşıyan kitabım yeni çıkmıştı. Rahmetli Cumhurbaşkanı Özal’la karşılaştık, rahatsızdı.
Çetin Abi imdadıma yetişmişti:
“Ama efendim unutmayın, Hasan düşüncelerini kitapla, yazılı olarak anlattı.”
Sevgili Çetin Abi ‘yazı’yı çok ama çok  önemserdi.
Sadece ‘yazı’yla yaşadı.
Yazıdan başka birşey yapmadı hayatı boyunca.
Bu yüzden başına gelmeyen kalmadı, bizim hoyrat dünyamızda.
Mahkemeler...
Hapishaneler...
Meclis çatısı altında saldırılar, linç girişimleri...
Ama o kalemini hiç bırakmadı elinden.
Kalemini hep dik tuttu.
Doğru bildiğini yazdı.
Bunun için Çetin Abi’yi çok özleyeceğim.
Şimdi geriye dönüp bakıyorum.
Ve uzun bir çizgi çekiyorum.
İyi ki bütün bu abilerim olmuş diyorum.
İyi ki onları yakından tanımışım diyorum.
Ne kadar şanslıymışım diyorum.
O abiler olmasaydı, hayatım yavan olurdu.
Onlarsız hayat renksiz olurdu.
Ve de amaçsız olurdu.
Yıllar çabuk çabuk geçtikçe söylüyorum.
İnsan gitgide yalnızlaşıyor.
Etrafı boşalıyor.
Issız adam’laşıyor.
Çetin Abi’nin ölüm haberiyle bu duygu yine içimde kıpırdadı, içimi acıttı.

88 yaşında, bugün hayatını kaybeden Çetin Altan'ın Enseyi Karartmayın kitabının kapağından...

Çetin Abi de yok artık.
Benden de koca bir parça koptu gitti.
Çetin Abi’yle kopup giden o parçayı bir daha yerine koyamayacağım ki.
Benim kişisel tarihimdeki Çetin Abi’nin yerini bir daha onunla konuşma fırsatım olmayacak ki.
Bu da çok acı.
Boğazımda bi şeyler düğümleniyor.
İlk gençliğimde, daha lise çağındayken Akşam gazetesinin ikinci sayfasındaki köşe yazılarıyla tanımaya başlamıştım Çetin Abi’yi...
Rahmetli babam kıs kıs güler, “Bak bizim oğlan Çetin Altan okuyor, komünist olacak” derdi anneme...
Hatıralar dipsiz bir kuyu, beni içine çekiyor.
Çetin Abi için en güzel yazıyı yazmak isterdim.
Ama güzel yazı, o kadar zor ki...
Ayrıca, tek yazıyla olmaz Çetin Abi...
Bu satırları sıcağı sıcağına yazıyorum, bir görevi yerine getirir gibi...
Sevgili Çetin Abi;
O telefonlarını özleyeceğim.
O gümbür gümbür sesinle, “Hasan Cemal ne güzel yazmışsın bugün” diyen mesajını alınca, o gün dünyalar benim olurdu.
Hocasından takdirname almış öğrenci gibi sevinir, havalanırdım.
Sevgili Çetin Abi;
Kalın, derin bir iz bırakarak veda ediyorsun bu dünyaya.
Seni çok özleyeceğim.

Yazarın Diğer Yazıları

Özgür Özel'in Erdoğan'la diyalog talebini neden önemsiyorum?

31 Mart penceresini açan CHP, hem kendisini hem Türkiye'yi bundan sonra büyütmek istiyorsa, bunun için siyaset meydanına bir büyük uzlaşma projesi, dört dörtlük bir demokratik anayasa önerisi sunmalıdır

Taksim Meydanı 1 Mayıs'lara açılmadıkça, cezaevleri boşalmadıkça...

Bu ülkede demokrasiden, hukuk ve adaletten, özgürlükten söz edilemez

Ermeni kardeşlerimin 24 Nisan soykırım acısını, Hrant Dink'in "23,5 Nisan" yazısıyla paylaşıyorum

"Kim nasıl anlayabilir bunu bilemiyorum ama hem Ermeni olmak, hem Türkiyeli; hem 23 Nisan'ı yaşamak bütün coşkusuyla ve ertesi günün bir parçası olmak bütün hüznüyle..."