16 Ocak 2024

Kadınlarla, kadınlar için, kadınlara dair

Mor Dayanışma'nın kuruluşunun onuncu yılında ilkini gerçekleştirdiği Enternasyonal Feminist Mücadele Deneyimleri Sempozyumu, bağımsız feminist kadın örgütlenmelerinin sesini dünyanın farklı yerlerinden yaklaşımlarla duyurabilen kadının toplum, aile, iş yaşamındaki haklarının kazanımı ve korunması, sosyal ve siyasal alandaki yeri ve temsilinin geleceğine dair ortak bir yol haritası belirlenmesi açısından önemli oldu

Mor Dayanışma Enternasyonal Feminist Mücadele Deneyimleri Sempozyumu

Gezi direnişi ve kürtaj protestoları sürecinde 2013'te Antakya'da kurularak ülke çapında ses bulan feminist kadın örgütlenmesi "Mor Dayanışma" 14 Ocak 2024'te ilk Enternasyonal Feminist Mücadele Deneyimleri Sempozyumu'nu Kadıköy Müze Gazhane'de gerçekleştirdi.

Çoğunluğunu genç kadınların oluşturduğu salonun coşkusu, organizasyondaki özen, farklı şehirlerden günübirlik gelen katılımcıların azmi, yerli ve yabancı kadın temsilcilerin deneyim aktarımıyla; savaşların, kadın cinayetlerinin ve artan faşizmin cenderesinde başlayan 2024 için tecrübe edilen ve aşılan zorlukları hatırlatarak feminist kadın mücadelesinin geleceğine dair yolu aydınlatan bir etkinlik oldu.

İki oturumdan oluşan sempozyum genelindeki konuşmalar, bütünsel sistem dönüşümün gerekliliğini vurgular nitelikteydi. Toplumun en küçük biriminden iktidara sirayet eden ataerkil, ayrımcı ve sömürgeci yapı karşısında dünya genelindeki feminist kadın hareketleri arasındaki dayanışma, eylemlilik ve etkileşimin önemi vurgulandı.

Daraj'ın kurucusu Lübnanlı feminist Gazeteci Diana Moukalled konuşmasında, Lübnan ekonomik krizinin gölgesinde geçen başkansız bir yılı, Filistin'e uygulanan çifte standardı ve patriyarkanın adaletsiz sistem mekanizmasından ayrı tutulmaması gerekliliğinden söz etti. Düşük politik katılım, kadın bakan sayısının azlığı ve devlet feminizminin neden olduğu cam tavan sorununa paralel olarak 1952 gibi erken sayılabilecek bir tarihte, kadınların oy hakkı edindiği Lübnan'da, bugün kadınların aktif siyasal varlığının eksikliğini vurguladı.

Etkinliğe İran'dan katılan Avukat Fatima Babakhan, devlet destekli olmayan 15 kişi kapasiteli Mehre Shams Afarid Kadın Sığınağıyla sürdürdüğü hareketin yardıma gereksinimi olan 5000 kadın ve çocuğa ulaştığını ve ülke çapında uyguladıkları hibrit farkındalık eğitim modelini anlattı. Yerel yönetimler, milletvekilleri, parlamento ve başkan yardımcılarıyla kurulan diyaloğun sürekliliğinin ataerkiye karşı etkisine değindi.

İç krizlerdeki toplumsal reform potansiyelinin, yerel ve ulusal karar alma mekanizmalarında kadının siyasete girmesi için destek ve teşvik ihtiyacının altını çizdi. Başörtüsü yasağının İran'da yasal dayanağı olmadığını vurgulayan Babakhan din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı olamayan eşitlik anlayışı ihtiyacını ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin her düzeyde değerlendirilmesinin önemini dile getirdi.

Alanla ilgili çalışmalarını İtalya ve Polonya'da sürdüren Lucia Amorossi ve Zuzzanna Dorota Karcz, kürtaj yasağının yükselişi ve seçim kampanyaları sürecindeki rolü üzerinde dururken, lise öğrencilerinin kritik karar alma konusunda eğitimi, sosyal medyanın ve "influencer"ların önemi vurgulanan başlıklar arasındaydı.

"Transgender, nonbinary, kuir hakları, sosyalist liberal solun kimlik odaklı hareket noktası, ücret eşitliği ve göçmen meselesi" gibi başlıklara vurgu yaparken Fransız katılımcı Arya Meroni; maskülen retorik, transfobi ve islamafobinin artışı ve ırkçılığa karşı Sarı Yelekliler hareketi dayanışmasının önemine değindi.

Mor Dayanışma'nın kurucularından da olan DEM Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca'yla Diyarbakır Milletvekili ve Rosa Kadın Derneği Başkanı Adalet Kaya da sempozyumda konuşmalarıyla yer aldı. Koca, kadın STK oluşumları ve dayanışmasına ilişkin deneyimlerini aktarırken Kaya, Kürt Kadın Hareketi'nin tarihsel sürecini aktardı. Kadınların, faşizmin kurumsallaşması karşısında, barış ve çözüm süreçlerinde rolünün yadsınmaz önemi vurgulandı.

Üniversitelerde aktif olarak örgütlenmesi olan Kampüs Cadıları adına konuşmacı Rozana Urkun, genç kadınların öznelleşmesi yerine aile içine hapsedilmesini ön gören sistemsel yapının unsurlarına değinerek, kredi ve bursların yetersizliğini, ataerkil yurt yönetimleri ve yurt mücadelesini, az sayıdaki üniversite bünyesinde yer alan "cinsel tacizi önleme birimleri"nin işlevsizleştirilmesi sorununu gündeme getirdi. Yargı sürecinde, Pınar Gültekin duruşmalarında örgütlü bulunmalarının kadın yaşamı üzerinden yapılan savunma ve karar mekanizması üzerindeki etkisinden söz etti.

Konuşma aralarında Mozambik, Brezilya ve Avusturya gibi ülkelerden kadın örgütleri temsilcilerinin deneyimlerinin aktarıldığı kısa video mesajlar paylaşıldı. Gaye Su Akyol kadın varoluşunun ötekileştirilen doğasına ilişkin kısa bir katkı sundu.

Kadınlar Birlikte Güçlü Platformu'ndan Selin Top, kadın örgütlenmeleri arasındaki kalıcı yerel bağlantılar ve uluslararası ortaklıkların gerekliliğini belirterek ulus devlet kıskacından sıyrılan yatay yapılanmayı ve yoldaşlık anlayışını önceleyen yeni bir siyaset yapma biçiminin oluşması gereğini belirtti.

Feminist mücadelenin sendikal örgütlenmesiyle ilgili konuşan Mor Liste'den Ayşecan Ay, teorinin pratikle birleşimi ve kadın dayanışmasının kesintisiz örgütlü kazanımına dair umut verici paylaşımlarda bulundu. Sendikal temsilde, eşitlik ilkesinin sendikaların geleceği açısından hayatiliğini vurgulayan Ay, tüzük değil paradigma ve emek tanımın değişmesinin önemine değindi. Ev içi çalışma ve bakım hizmetlerinin kurumsallaşması için örgütlü etkinliğin gereğinin, Türkiye'de son 10 yılda çalışan kadın sayısındaki artışa rağmen kadın sendikal üyelik oranının dörtte bir oranında azalmasının altını çizdi.

Etkinlik boyunca Şule Çet, Pınar Gültekin, Gülistan Doku, Mahsa Amini, Armita Garavand ve kadın olduğu için, hak ve özgürlük mücadelesinde öldürülen nice isimle birlikte halen kadın, doğa, barış, eşit hak ve cinsiyet mücadelesini yılmadan sürdüren kadınlar anıldı.

Mor Dayanışma'nın kuruluşunun onuncu yılında ilkini gerçekleştirdiği Enternasyonal Feminist Mücadele Deneyimleri Sempozyumu, bağımsız feminist kadın örgütlenmelerinin sesini dünyanın farklı yerlerinden yaklaşımlarla duyurabilen kadının toplum, aile, iş yaşamındaki haklarının kazanımı ve korunması, sosyal ve siyasal alandaki yeri ve temsilinin geleceğine dair ortak bir yol haritası belirlenmesi açısından önemli oldu.

Kadınlarla, kadınlar için, kadınlara dair seslerin duyulduğu, fikirlerin ve paylaşımların aydınlattığı sempozyumun yolunun açık olması temennisiyle, Perihan Koca'nın andığı gibi, öldürüldüğü günün yıldönümü 15 Ocak olan, savaş karşıtı devrimci Rosa Luxemburg'dan bir alıntıyla noktalıyorum:

"Devrim gerçekleşmeden önce imkansız olarak algılanır; gerçekleştikten sonra ise kaçınılmaz olduğu görülür."

Bengi Başaran kimdir?

Bengi Başaran 1982’de Adana’da doğdu. Tarsus Amerikan Koleji’nden 2000 yılında mezun oldu. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünü bitirdi.

Yüksek Lisans eğitimlerini Marmara İletişim Bilişim, İstanbul Teknik Üniversitesi Bilim, Teknoloji ve Toplum ve Maastricht Üniversitesi’nde ’yirminci yüzyıl sanatında teknoloji algısını’ inceleyen teziyle tamamladı. İTÜ Sanat Tarihi’nden doktora derecesiyle mezun oldu.

Stüdyo İmge/ Era yayıncılık bünyesinde yayıncılığa başladı. Yeditepe Üniversitesi GSF Sanat Yönetimi bölümünde araştırma görevlisi olarak çalıştı. Çağdaş sanatın küratoryel süreçleri, yerli ve uluslararası kültürel ağları, çağdaş sanat yazını alanlarında yer aldı.

Kadın ve cinsiyet çalışmaları eksenli yazıları ve akademik makaleleri, çeşitli mecralarda yayınlandı. Kadın İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği, Toplum Gönüllüleri Vakfı, BAYETAV, İstanbul Kent Konseyi, Kadın Meclisleri gibi sivil toplum kuruluşlarıyla ortak çalışmalarını sürdürmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları

Asırlık mutfağın fısıldadıkları: “Bereketli İmparatorluk: Osmanlı Mutfağı Tarihi”

Araştırmacı yazar Priscilla Mary Işın, Berekeketli İmparatorluk’ta, Orta Asya’dan Anadolu’ya yüzyıllara yayılan yemek alışkanlıklarımıza özenle ışık tutarak değişenlere, değişmeyenlere, öyle sandıklarımıza, aldıklarımıza, benimsediklerimize, mal ettiklerimize, farklılıklarımıza ve ortak paydalarımıza dair nitelikli bir kaynak sunuyor

Göç ekseninde liminal gastronomi

Atilla Heilbronn göçmen bir ailenin, göçmen şefi, tarih öncesi liman Klazomenai’den mübadeleye, tarihi göçlerle şekillenen Urla’da, yeni nesil göçebeleri ağırlıyor. Hayatlarımızda göçün anlamı değişiyor, makro ölçekten mikroya

“Boşluktaki Bedenler”: Ötanazi, kürtaj ve tüp bebek hakları

Boşluktaki bedenler, Türkiye’de hukuk çerçevesinde haklarla korunan kürtajın, uygulamada karşılaştığı güçlükler hali hazırda mevcutken konunun hukuk, inanç ve etik eksenindeki zorluğunun, Avrupa Birliği ülkelerindeki kadınlar için de ne denli derin olduğunu çok net ortaya koymuş

"
"