Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” özdeyişindeki kafiye durumlarını burada aramayın boşuna.
“Uysa da yazdım uymasa da yazdım” diye değil. Tam tersi bir durum var da ondan yazdım:
Yurtta: Ciddi bir muhalefet partisinin yokluğunda, ülkeyi Anayasa’ya aykırı KHK’lerle yöneten bir iktidar. En basit köşe yazısını hapisle, en basit protesto eylemini de gaz ve copla dağıtan bir Tek Adam yönetimi. Veli’nin ve Semih’in annelerini sokakta yerlerde sürükleyen bir polis devleti.
Yani, bizzat devletin polisini cebir unsuru olarak kullanarak Anayasa’yı cebren ihlal eden bir OHAL rejimi.
Cihanda: Elalemin ülkesini Rusya-ABD rekabetinden yararlanarak işgal etmek için sürekli savaş propagandası yapan bir cumhurbaşkanı.
Türkiye’nin Ağustos 2000’de imzaladığı ve Haziran 2003’te (AKP döneminde) onadığı BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 20. maddesi “Her türlü savaş propagandası”nı yasaklanmış durumda. Yani burada da Anayasa’yı açık ihlal var. Bu Sözleşme, Mayıs 2004’te (AKP döneminde) getirilen Anayasa Md. 90/5 gereği T.C. yasalarına bile üstün.
***
“Yurtta”ki durum o kadar da dert değil canım; alışık sayılırız: Bugünkü kadar olamasa da, 12 Mart ve 12 Eylül askerî diktatörlüklerinde yaşadık bu baskıyı. Sabır, metanet ve mücadeleyle bugün değilse de yarın üstesinden geleceğiz ve tam anlamıyla aşılanmış olacağız.
Ama, “Cihanda”ki durum o kadar basit değil.
Basit değil, çünkü askere gidecek oğulları olmayanların veya oğulları askerlik yapmamış olanların, ‘Şehit olacaksınız yaw, daha ne istersiniz!’ der gibi, gariban halkın evlatlarını Ortadoğu bataklığında ölmeye yollamaları söz konusu.
Üstelik, vatanı işgalden kurtarmak için değil, tam tersine, başkalarının vatanını işgal etmek için.
Basit değil, çünkü T.C. bugüne kadar Ortadoğu’yu ve Arapları hep küçümsemişti ama, ülkelerini işgale yeltenmemişti.
Basit değil, çünkü Filistinlilere saldıran İsrail’den farkımız kalmadı.
Basit değil, çünkü T.C. eski dönemlerde süpergüçlerle çok sürtüşmüştü ama, hiçbirini, “toprağa gömmek”le tehdit edip, böylesine fütursuzca karşısına almamıştı.
Şimdi birini değil, ikisini birden karşısına alıyor: YPG nedeniyle ABD’yi, Esad rejiminin kuzeye ilerlemesi nedeniyle de Rusya’yı.
Basit değil, çünkü T.C. bugüne kadar Kürtlerin çok ahını almıştı, “Dağ Türkleri” diye çok istiskal etmişti (aşağılamıştı) ama, hiçbir zaman “Afedersin kıçı kirli” diye ağzını bozmamıştı.
Bana ki ağzı bozuk derler, en tiksinilecek kişiler için bile hayatımda kirletmedim ağzımı böyle. “Kıç” yerine g’yle başlayan başka bir 3 harfli ismi, “kirli” yerine de b’yle başlayan başka bir 5 harfli sıfatı insanların zihninde çağrıştırmaya tevessül etmedim (yeltenmedim) hiç.
Üstelik ben bir emekliden ibaretim, sözünü ettiğimiz bir Cumhurbaşkanıdır.
***
Burada da kalsa, öpüp başımıza koyacağız. Çünkü dış politikada çok fazla sıkışan bir ülkenin çılgın şeyler yaptığı görülmedik şey değildir.
Ama bütün bunların dış politikayla ve dış politikada sıkışmakla hiçbir ilgisi yok.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bütün bu söyledikleri, her şey ama her şey, yerli ve milli tribünler için.
Tek ama tek ortak paydası Kürt düşmanlığı olan ve bazı şeyleri örtbas etmesinde Tek Adam yönetimine koltuk değnekliği yapan 4’lü Koalisyon’u, Mahşerin 4 Atlısı’nı aç bırakmamak için:
İslamcı AKP + Irkçı MHP + Ergenekon + Ulusolcu klik.
***
‘Efendim, güney sınırımızda bir Kürt devleti kuruluyor da onu önlemeye çalışıyoruz!’
Sınırlarımızda Kürt devletini önlemeye çalışıyor isek, niye Kürt devleti olmaya en yakın oluşumu, Barzani yönetimini sittin sene bağrımıza bastık? Mesela Kasım 2013’te Diyarbakırlılara meydanlarda Kürtçe hitap eden Şivan Perwer’li ve asimile Kürt İbrahim Tatlıses’li düetlerle ağırladık?
O zaman mı hata yapıyorduk, yoksa şimdi mi?
***
Yurtta durumlar vahim. Devlet demek hukuk demektir, nereden baksan 700 yıllık olan şu devlette hukuk’un h’si kalmadı. Son olarak AYM kalktı, AİHM kendisini atlayıp da Şubat’ta doğrudan devreye girmesin diye hukuku uygulamaya mecburen soyundu, onu bile aşağılattınız alt mahkemelere. Pes!
Yurtta her şey, ama her şey, baskıyı artırmak için milliyetçi hisleri tahrik etmeye programlanmış. Cihanda durumlar daha bile vahim; müstakbel şehitlerimizle komşuyu işgale gidiyoruz.
Ne kafiyesi arıyorsunuz?