HDP’li kardeşlerimin ya gözaltına alındığı veya tutuklandığı, binalarının gerçek bölücü alçaklar tarafından yakıldığı bir ortamda çok tereddüt ettim. Yine de yazmaya karar verdim.
HDP milletvekili Kadri Yıldırım’ın sözlerinden bahsedeceğim. Bu konuda yazacağım çünkü “Ya Parti zarar görürse!” yaklaşımı çok büyük zarar veriyor. Kaldı ki, korkunç bir baskı altında olan AKP milletvekillerinin içinden bile mevcut durumları görüp konuşanlar var.
İçlerinden en cesuru Cemil Çiçek çıktı: "Bu ülke, siyaseten ve dinen kandırılmışlar ülkesi. 150 sene sonra hâlâ iki cihanda bizi kurtaracak tek adamlar arıyoruz. Milletvekilinin kişiliğini ortadan kaldıran faşist bir model, katı bir disiplin var" dedikten sonra, “Yeni anayasa teklifinde ‘Şunu eksik görüyorum’ dediğiniz bir şey var mı?” sorusuna şöyle cevap verdi: "Bunları söylerim, fakat korkarım muhalefet benim üzerimden partimi vurmaya çalışır”. Ama hiç olmazsa, Tek Adam rejiminin bir felaket getireceğini söylemiş oldu.
***
HDP’yi A’den Z’ye destekleyen, milletvekillerinin çoğuyla tanış hatta arkadaş biriyim. Türkiye’nin barış ve bekasını HDP’nin başarısına bağlı gören bir Türk’üm. Bu niteliklerimle, bu çekingenlik durumundan rahatsızım. Adalet bakanı iken özellikle TCK Md. 301 konusunda büyük günahlar işlemiş olan Cemil Çiçek bile konuştuysa, benim gibiler de Kadri Yıldırım’ın sözlerini rahatsız edici bulduklarını açıkça söylemeliler.
***
Kadri Yıldırım şunları dedi:
“Anadilde eğitim hakkı ve üniter yapı içerisinde kalmak kaydıyla Kürtlere bir statü hakkı. Eğer bu iki temel hak verilirse güvenceye alınırsa ve şu anda da görüşülmekte olan anayasada da bir şekilde yerini alırsa, bizim böyle bir anayasaya ve bu anayasa gereği belki de oluşacak olan bir başkanlık sistemine hayır dememiz için hiçbir neden yoktur"
Daha önce de partili arkadaşlarına LGBTİ’yi destekledikleri için karşı çıkmıştı. Fezlekesi olan 55 HDP milletvekilinden bir tek o gidip ifade vermişti. Ama bu sefer durum daha tatsız. Bunlar epey vahim sözler. Hem mantık, hem teori, hem siyaset açısından.
***
Mantıken vahim çünkü ‘eğer şöyle olur da eğer böyle olursa’ dediğinden de belli ki, halamın amcam olması için ne lazım geldiği fıkrasından bahsediyoruz. Erdoğan’ın istediği başkanlık sisteminde Tek Adam’dan başka kimsenin veya kurumun esamisi okunmayacak ki Kürtlerin esamisi okunsun.
Diğer yandan, düşünebiliyor musunuz, Tek Adam rejimi Türkiye’nin tamamını gık diyemez hale getirecek ama Kürtleri memnun-mesut edecek bir ortam yaratacak. Bu nasıl bir mantık?
***
Teori açısından vahim çünkü “üniter yapı içinde kalarak bir statü” yani Kürtlere en azından özerklik istiyor. Bir halka farklı statü ancak federal sistemde veya İspanya gibi resmen federal ilan edilmemiş federal-benzeri bir “ara form”da olur. Erdoğan verecek bunu, öyle mi?
Acaba, ‘Her TC vatandaşı eşittir, Kürtler daha eşittir’ mi denecek? Yoksa Gayrimüslimler gibi bir tür “azınlık statüsü” mü verilecek? Ben bunca yıllık mürekkep yalamışlığımla anlamadım.
***
Siyaseten vahim, çünkü HDP’den nefret edenler bu sözleri ‘Hah, zokayı yuttular, işte elimizi öpmeye başladılar’ diye alacak, HDP’yi destekleyen Türkiyeliler de ‘Cülus bahşişi alırlarsa Kürtler bizi satabilir’ diye alacak ve soğuyacak.
Çünkü böyle bir endişe zaten var. İşlerin çivisi çıkmadan önce yani Şubat 2013’te Apo’nun söyledikleri insanların belleğinde henüz duruyor: “Başkanlık sistemi düşünülebilir. Biz Tayyip Bey’in başkanlığını destekleriz. Biz AKP ile bu temelde bir başkanlık ittifakına girebiliriz”.
Aslında Apo derhal ilave etmişti: “Yalnız, Başkanlık ABD’deki gibi olmalı; devlet meclisi gibi bir senato, bir de halklar meclisi. Bunun adı demokratik meclis de olabilir. Bu da ABD’deki gibi temsilciler meclisi gibi olabilir, Rusya’daki alt Duma gibi olabilir."
Açıkça, adı konmamış bir federal sistemden bahsediyordu Apo. Verdiği iki örnek de (ABD ve Rusya) federal idi. Ama insanlar bir kere ürpermişlerdi. Şimdi işler cehenneme doğru giderken, yedek milletvekilli kukla bir Meclis söz konusu iken insanlar ‘Apo da başkanlığı destekleriz demişti’ diye hatırlayabilirler.
***