Konut fiyatları enflasyonun altında arttığına göre aslında reel olarak geriliyor, bunun adı durgunluktur, diye yazmıştım T24’te.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) geçen hafta açıkladığı veriler, durgunluğun sürdüğüne, hatta derinleştiğine işaret ediyor: Ekim ayında yüzde 5,7 olarak gerçekleşen konut satışlarındaki düşüş, Kasım ayında hızlanarak yüzde 7,5’ye çıktı.
TÜİK verileri, ipotekli satışların (Yani banka kredisiyle alınan evlerin) bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 23,9 oranında azaldığını gösteriyor.
Konuttaki durgunluğun bir nedeni de zaten bu: Faizlerdeki yükseliş, kredili satışları vurmuş durumda. 300 bin lira kredi alıp bankaya 600 bin lira geri ödemek mantıksızlıktan başka bir şey değil. (Yüzde 1.35 faizli 300 bin liralık kredinin 10 yıllık maliyeti 600 bin lirayı geçiyor.)
“Türkiye inşaata dayalı büyüyor” cümlesini duymuş olmalısınız. Nitekim gerçekten de üçüncü çeyrekteki yüzde 11,1 büyümede inşaatın kallavi bir payı vardı.
İnşaatın durması, Türkiye'nin durması anlamına gelir. Seçimlere bir yıl kala böyle bir gelişmeyi iktidar partisi herhalde istemez.
Erdoğan’ın sık sık bankalara faizler üzerinden yüklenmesinin sebebini bilmem şimdi anlıyor musunuz? (Bunda dini hassasiyetlerin de etkisi vardır elbette ama faiz-inşaat-büyüme ilişkisi de ortada.)
Hal böyleyken Merkez Bankası'nın 15 Aralık’ta faizi (Kimilerinin beklediği gibi) 1 - 1.5 puan artırması mümkün değildi. Nitekim sıcak parayı ürkütme pahasına sadece yarım puan artışla yetindi.
Konut satışlarının canlanması için faizlerin inmesi gerek. Kritik eşik yüzde 1. Konut kredisinin faizi yüzde 1’in altına inince insanlar cesaretleniyor.
Fakat heyhat! Enflasyon yüzde 13'e dayanmışken bankalar faizi nasıl yüzde 1’in altına indirsin?
Yüksek faizle mevduat topladıkları için yüksek faizle kredi vermek zorundalar.
“Mevduata düşük faiz versinler” diyeceksiniz ama enflasyonun yüzde 13'e tırmandığı bir ülkede kim yüzde 9 faiz veren bir bankaya parasını yatırır ki? (Kamu kurumları dışında hiç kimse.)
Kısacası enflasyonun yüzde 13’e çıkması bir çuval inciri berbat etmiş durumda!
Tabii bir de şu var: Konut fiyatlarının roket gibi çıktığı günlerde kimse faizin nerede olduğuna pek dikkat etmiyordu. Fiyatlar o kadar hızlı yükseliyordu ki, bankalara yüksek faiz ödense de, alınan evin fiyatı kredi maliyetinden daha yüksek seviyeye çıkacağından günün sonunda kâr ediliyordu.
İnsanların havadan para kazandığı o güzel günler artık geride kaldı. Konut fiyatları, bilhassa İstanbul'da bırakın artmayı, bir süredir reel olarak geriliyor.
Emlak fiyatlarını izleyen REIDIN Endeksi'nin Kasım verileri geçenlerde açıklandı. Türkiye genelinde 68 ili kapsayan Endeks’e göre Kasım ayında konut fiyatlarında, bir önceki aya göre yüzde 0.89 oranında artış yaşandı. Markalı konutların artış oranı daha düşüktü: Yüzde 0.17.
Aynı ay enflasyon (TÜFE) yüzde 1.49 arttı. Yani konut fiyatlarındaki artış enflasyonun altında kaldı.
Bu şu demek: Konut fiyatları Kasım’da aslında düştü.
Bütün bu verileri “Konutta alarm zili çalıyor” şeklinde yorumlayabiliriz. Ama buna “kriz” demek için henüz çok erken.
Çünkü Türkiye genç bir ülke. Her yıl yaklaşık 600 bin çift evleniyor. 125 bin çift de boşanıyor. Her evlilik ve her boşanma yeni ev gereksinimi demek.
Evlenip boşananlara, taşınanları, yatırım amaçlı konut alanları vs'yi de eklediğimizde yıllık 1 milyon adetlik konut satışına ulaşıyoruz ki, bu rakam, sektörü ayakta tutmaya yetiyor.
Konut satışları iki aydır düşüyor. Düşüşün devam edip etmeyeceğini, hızlanarak krize çevirip çevirmeyeceğini bilmiyoruz.
Yukarıda gördüğümüz gibi bu sorunun cevabı, faize bağlı.
İktidarın, yaklaşan seçimleri hesap ederek faizleri ne yapıp edip düşürmeye çalışacağını tahmin etmek güç değil.
Fakat enflasyon yüzde 13'lerde gezinirken bunu nasıl yapacak?
Önümüzdeki seçimlerin sonucu biraz da bu bilmecede saklı.