"Doların yükselişi sonsuz değil, trene son vagondan binmeyin." 30 Ekim'de, henüz Berat Albayrak istifa etmeden ve Merkez Bankası Başkanı değişmeden yazdığım yazının başlığı böyleydi.
Ciddi kuruluşlar, TL'nin haddinden fazla değer yitirdiğine, "reel efektif kur"un tarihin en düşük seviyelerine indiğine dikkat çeken raporlar yayımlayarak uyarıyordu. (Reel efektif kur TL'nin, Türkiye'nin dış ticaretinde önemli paya sahip ülkelerdeki göreli fiyat ve maliyet farklarından arındırılmış değerini gösterir.) Ama bunu küçük yatırımcıya anlat, anlatabilirsen... Büyük çoğunluk uyarılara aldırış etmeyip trene son vagondan binmeyi, en tepe noktadan dolar almayı tercih etti. Bunda YouTube'da, "Dolar 10 lira, 15 lira olacak" diye üfüren yorumcuların da payı var. Ama asıl neden sanırım sürü psikolojisi. Daha önce Bitcoin rekor hızla yükseldiğinde de böyle olmuş, insanlar kredi çekip tepe seviyeden kripto paralara yatırım yapmıştı. Bitcoin yükseldiği hızla düşünce büyük bir hüsrana uğradılar.
Aynı döngü borsada da sık sık yaşanıyor: Endeks dip seviyede, hisseler kelepirken dönüp bakmayanlar, şu veya bu rüzgarla tırmanış başlayınca üç kuruş birikimlerini götürüp en tepe noktadan, en spekülatif hisselere yatırıyor. Sonra da büyük hüsrana uğruyorlar. Daha önce yazmıştım, kabahat senin, demeğe de dilim varmıyor ama, kabahatın çoğu senin, canım kardeşim...
Acaba dolarda da böyle mi olacak? Timur Selçuk'un Pireli Şarkısı'ndaki gibi bu düzen böyle mi sürecek, pireler yine filleri mi yutacak? 8.50'den dolar alanlar yine hüsrana mı uğrayacak?
Merkez Bankası'nın son faiz artırımından sonra birçok uzman doların daha da düşeceğini, kısa vadede 7 TL'ye, hatta 6.85'e kadar gerileyeceğini söylemeye başladı. Kısa vadeyi öngörmek teknik analistlerin işi, haklı olabilirler. Ama orta ve uzun vade için teknik analize değil Türkiye'nin siyasi ve makroekonomik dinamiklerine bakmak gerek. Türkiye sürprize yer olmayan, hayatın can sıkıcı tempoda aktığı bir İskandinavya ülkesi değil. Daha geçen hafta AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, aralık ayındaki liderler zirvesinde Türkiye'ye yaptırımların gündeme gelebileceğini söyledi. AB'nin yaptırım koyup koymayacağını, ABD'nin yeni başkanı Joe Biden'la bir maraz çıkıp çıkmayacağını, Türkiye'nin müdahil olduğu coğrafyalarda, Suriye'de, Libya'da, Karabağ'da bir çatışma yaşanıp yaşanmayacağını biliyor muyuz? Hayır, bilmiyoruz. Bunlara "jeopolitik risk" deniyor. Uluslararası yatırım bankası Goldman Sachs'ın Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın son faiz artırımından sonra yayımladığı rapordan okuyalım:
"Çeşitli nedenlerden ötürü TL'nin daha fazla değer kazanma imkanının sınırlı olduğunu düşünüyoruz. Yetkililer Türkiye'nin ticaret dengesini olumsuz etkileyeceği için TL'nin daha fazla değer kazanmasını istemiyor olabilir. Ayrıca jeopolitik riskler yerinde duruyor. Rezervleri negatife düşen Merkez Bankası da döviz piyasasına müdahale etmeyi (döviz alımı yapmayı, BS) tercih edebilir."
Goldman Sachs'ın sözünü ettiği jeopolitik risklerin neler olduğunu yukarıda gördük. Tek başına Türkiye'nin kontrolünde olmayan, karşı tarafın atacağı adımlara da bağlı riskler bunlar. Bir kıvılcıma bakar…
Goldman Sachs'ın sözünü ettiği negatif rezerv meselesi ayrı konu... Bundan önceki yazımda Ankara'daki bir kaynağım şöyle diyordu: "(Merkez Bankası'nın rezerv oluşturmak için) Döviz alımına başladığı noktadan itibaren kur artık düşmez..."
Tabii bir de enflasyon belası var. Dolar bu yıl TL karşısında yaklaşık yüzde 30 değer kazandı. Bu artışın büyük bölümü henüz enflasyona yansımadı. Oysa araştırmalar, dövizdeki artıştan enflasyona geçişkenlik olduğunu tartışmaya yer kalmayacak şekilde ortaya koyuyor. Ne kadar? Dövizdeki artışın yaklaşık yüzde 20'si kadar. Yani TÜİK eğer bir kalem oyunu yapmazsa, enflasyondaki yükseliş sürecek. Nereye kadar? Goldman Sachs, 2021'nin ilk çeyreğinde yüzde 14.1'e yükselmesini bekliyor.
İşte "burası önemli". Enflasyon yüzde 14'ü geçtiğinde Merkez Bankası'nın yüzde 15'lik politika faizi yetersiz kalacak. Piyasa yeni bir faiz artırımı beklemeye başlayacak. Naci Ağbal geçen hafta yaptığını bir kez daha yapıp faizi artırabilecek mi? Yoksa Erdoğan'dan aldığı izin bir seferlik artırımla mı sınırlı?
Ben Ağbal'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan nezdindeki kredibilitesinin sonsuz olmadığını, iznin bir seferlik olduğunu düşünüyorum. Ankara'dan aldığım haberler de, Ağbal'ın bağımsız hareket etmediği, her adımı Erdoğan'la eşgüdüm içinde attığı yönünde...
Erdoğan faiz artırımı için gerekli izni vermezse ne olacak? Haydiii, piyasanın yine tansiyonu çıkacak! Dolar yeniden yükselmeye başlayacak...
8.50'den dolar alanlar uyarılara kulak vermeyerek yanlış yaptı. "Dolar artık yükselmez" diyenlere inanıp ikinci yanlışı yapmasalar bari.
Zorunlu not: Burada yazılanlar yatırım tavsiyesi değildir, bilgi verme amaçlıdır. Yatırım amaçlı döviz alacaksanız bankanıza veya aracı kurumunuza danışın…