19 Mart 2022

Avrupa ile enerji işbirliğinde fırsat penceresi aralanırken

Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı Avrupa'yla enerji alanında işbirliği konusunda fırsat penceresi araladı. İsrail'le görüşmeler kolay olmayacak; Rum - Yunan ikilisi ise Avrupa'nın Türkiye'ye yönelmesini frenlemeye çalışacak. Türkiye'nin tam da güven telkin edip ön plana çıkması gerektiği bir dönemde İçişleri Bakanı'ndan zamanlaması mükemmel bir açıklama geldi

Rusya Ukrayna'ya saldırmadan önce Ankara'nın pek geleni gideni yoktu.

Ancak 24 Şubat milat oldu ve birdenbire, Ankara'nın diplomasi trafiği baş döndürmeye başladı.

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'u Azerbaycan Cumhurbaşkanı izledi. Yunanistan Başbakanı ve hemen ardından daha da sürpriz bir gelişme olarak Almanya Başbakanı Olaf Sholtz geldi.

Batı'nın Rusya'ya dönük enerji bağımlılığını biran evvel azaltma ihtiyacının ivedilik kazandığı bir dönemde; bu ziyaret listesine baktığımızda ortaya çıkan durumu şöyle özetleyebiliriz.

İsrail ile Mısır doğalgazını Kıbrıs ve Yunanistan üzerinden Avrupa'ya ulaştıracak EastMed (Doğu Akdeniz) projesi zaten ölü doğmuş bir proje idi. Özellikle ekonomik anlamda güçlükleri vardı.

Türkiye'ye karşı siyasi bir blok olma amacını da taşıyan proje yılın başında ABD'den büyük darbe yedi. Washington projeye desteğini çektiğini bildirerek, tabuta son çiviyi çakmış oldu.

Bu durumda, zaten en başından beri en mantıklı hat olan İsrail - Türkiye boru hattı yeniden gündeme gelmiş oldu.

Doğu Akdeniz enerji kaynakları yeniden gündemde

Rasyonel, makul, ideal bir dünyada olsak şunu bekleyebilirdik:

İsrail Mısır'a "Çok uzattın, bak Türkler de barışma yanlısı, nazı bırak, sen de gazını bu hatta kat" der.

Yunanistan Rus turistler ve Rus kara parası gelmeyeceği için üzüm üzüm üzülen Rum kesimini teselli eder. "EastMed öldü; hiçbir şey yapmazsan gaz öylece kalacak; bari Türkiye hattına katılıp, gazı nakde çevir" deyip cesaretlendirir.

Hattın geçeceği Kıbrıs'ın çevresindeki gaz da projeye dahil olur; enerji adada kalıcı bir barış için teşvik edici rol oynar. 

ABD ve AB de Türkiye - İsrail hattına destek çıkar.

Ancak ideal bir dünyada yaşamıyoruz.

10 yıl boyunca Türkiye'den yükselen "çocuk katilleri" haykırışları hala İsraillilerin kulaklarını çınlatmaya devam ediyor. 

İsrail tarafı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan gelen yumuşama sinyalleri ne kadar kalıcı, ne kadar konjonktürel diye tartma halinde. 

Aslında Erdoğan'ın Filistin duyarlılığı nedeniyle İsrail hakkındaki düşüncelerinin çok fazla değişmediğinin farkındalar. Yine de "Türkiye'nin jeosratejik ve ekonomik çıkarları, ideolojik-duygusal yaklaşımların üstüne çıkar mı" diye sorguluyorlardır.

"Türk ekonomisi toparlanıp, özgüvenleri yerine gelince, gazı aleyhimize kullanırlar mı" diye de soruyorlardır. 

İsrail gerçekte hevesli ama hevessiz gibi duruyor

Türk tarafına göre İsrail aslında hevesli. İsrail ise henüz Rum - Yunan ikilisine "bu EastMed projesinden daha da hayır çıkmaz" demedi. Dışarıya Türkiye - İsrail hattı konusunda şu aşamada "çok heveslilermiş" gibi bir görüntü vermemeye çalışıyorlar. Türk diplomatik kaynaklara göre, bunun arkasında ihtimalen, Hamas'ın Türkiye'deki mevcudiyeti gibi sorunları  pazarlık konusu etme niyeti var

Enerji konularında önde gelen otoritelerden Mehmet Öğütcü'ye göre Türkiye - İsrail boru hattının şansı var; ama en önemli sorun iki ülke arasındaki güven tesisi olacak.

Rum - Yunan ikilisi isteksiz

Gelelim Kıbrıs Rum Kesimi'ne... Ruslara altın vatandaşlığı vererek kasaları doldurma dönemi bitti. Rus büyükelçi hava sahasını kapadılar diye, "buraya gelen tüm turistler bakın görün Türkiye'ye gidecek" diye onları can evinden vurdu. Karalar bağlamış durumdalar. Yine de İsrail-Türkiye boru hattına eklemlenmeye direnecektirler.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçer pazar görüştüğü Yunanistan Başbakanı Miçotakis'e "gelin Doğu Akdeniz gazını bölgesel bir barış projesine dönüştürelim; herkes kazansın" dediğine bahse girerim. Yanılmak olmayı isterdim ama Miçotakis'ten buna dair olumlu bir yaklaşım gelmeğini sezinliyorum.

Her hal ve karda, her durumdan Türkiye aleyhine bir açı yaratma meraklısı Yunanistan, "Türkler Rusya'ya niye yaptırım uygulamıyor" diye şikayette bulunuyorlar.

Ve şimdilerde; EastMed projesini yeniden canladırma peşindeler. Enerji hubı olarak ibrenin yeniden Türkiye'ye kayacağının farkındalar.

 "Bizim gibi güvenilir bir ülke varken; Avrupa, tıpkı Rusya gibi saldırgan bir ülkeye, transit de olsa bağımlılığını arttırır mı" diye bir yorum gördüm Yunan basınında.

Yani transit ülke de olsa Avrupa Türkiye'ye güvenmesin mesajı veriliyor.

Belli ki Avrupa'lı liderlerin peşi sıra Türkiye'ye gelmeleri can sıkmış.

İşte bu noktada işin içine Avrupa giriyor.

Doğu Akdeniz'deki enerji kaynaklarının Avrupa'ya ulaşımı daha orta vadeli bir proje.

Güney Gaz Koridoru ise daha hızlı devreye girebilir. Güney Gaz Koridoru'nun ana hattı malum TANAP; Türkiye'yi boydan boya katederek Yunanistan sınırına geliyor.

Azerbaycan şimdiden gaz üretimini arttırarak, TANAP üzerinden Avrupa'ya gaz sevkiyatı yapabileceğini söyledi. 

Erdoğan, geçen hafta Antalya'da Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Lideri Neçirvan Barzani ile görüştü. İkisi daha Şubat başında biraraya gelmişlerdi. Özellikle Irak gazı da görüşmelerde ele alındı. Bir yandan da ABD ile İran'ın Viyana'da sürdürdükleri nükleer anlaşmaya dair görüşmelerde olumlu sona doğru gidişat var. İran'ın enerji kaynakları da devreye girebilir. Tüm bunların yanında Türkiye'nin LNG terminallerine yatırımlarını hatırlatayım. Paris İklim Anlaşması'nı onaylamasını takiben, yeşil enerjiye yatırımların artacağını da ekleyeyim. Örneğin 17 Mart'ta Türkiye - İngiltere yeşil finans konferansı yapıldı.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun mükemmel zamanlaması

Ortaya net bir tablo çıkıyor değil mi? Ve fakat rasyonel ve ideal bir dünyada yaşamıyoruz.

Türkiye ile Avrupa arasında son dönemde açılmış olan makasın kapanmasına dair bir fırsat kapısı aralanmakta iken; İçişleri Bakanı Süleyman Soylu çıkıyor ve BM, NATO ve dünyadaki küresel örgütler iflas etti diyor.

"Ben Avrupa'nın bir topluluk olarak bir anlam taşımadığını da düşünüyorum," diyor.

Avrupa'nın tam da "Rusya'ya bağımlılığı azaltırken Türkiye'ye güvenebilir miyiz" diye nabız yoklamaya başladığı bir ortamda, mükemmel zamanlama.

Mehmet Öğütçü'nün dediği gibi, önümüzdeki dönemin en önemli meselesi 3G olacak, "güven, güven, güven."

Yazarın Diğer Yazıları

Erdoğan, Trump’la yüksek risk alacak: Yüksek kazanç kadar yüksek kayıp da olabilir

Trump’lı bir dünyanın daha kaotik, daha istikrarsız, daha riskli ve daha öngörülmez olacağı kesin. Trump geldi diye alkışlayanların sevincinin zaman zaman kursaklarında kalma ihtimali çok yüksek. Zira adamın sağı solu belli olmadığı gibi bugün bir şey, yarın başka bir şey deme lüksü de bulunuyor

Genç bir muhabirin “vadedilmiş topraklar"la imtihanı

Sene 1994. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller İsrail, Filistin ve Mısır’ı kapsayan bir tura çıkacak. Tarihi bir gezi. O dönem yurt dışı ziyaretlerde haberciler arasında rekabet daha uçağa binmeden VIP salonunda başlar, uçakta devam eder, gezi sonlanmadan da bitmezdi

Dışişleri'nde aşka yer yok mu, yoksa kadının adı yok mu?

Dışişleri’nde uygulanan personel politikasını nasıl okumalı? Bakan ve ekibi diplomasiyi erkek işi olarak mı görüyor, yoksa diplomasiyi tamamen bir istihbarat işi olarak görüp, MİT çalışanlarına daha fazla alan mı açmak istiyor?

"
"