17 Mayıs 2024

Son düşünce kırıntısı da silinene kadar, herkes etki ajanı olabilir!

İlk kez trollerin terminolojisinden yıllar önce avlanan kişilere yakıştırılan bu şey, yıllar sonra devletin diline dahil olarak somut bir gerçekliğe nasıl dönüşüyor?

Yıllar önce bir gazeteci ve yazar arkadaşım, paylaşımları ve yazıları yüzünden troller tarafından tehdit edilerek deyim yerindeyse, siyasi tacize uğramıştı. Onun paylaşım içeriklerine gelince, daha çok kültür-sanat ağırlıklı zaman zaman da eleştiri içeren yazılardan oluşuyordu ve bu yazılar nedeniyle trollerin saldırısına niye uğradığı benim için merak konusu olmuştu.

Tabii ki, onun yanında olmuş ona, "bu yazılardan bir şey çıkmaz, boşuna korkuyorsun. Bunların (trollerin) çoğu parayla çalıştırılan tipler, belli ki malzeme bulamadıklarından piyangodan sen çıkmışsın) dediğimde gülmüştük. Arkadaşım tehditlerin içeriğinden ("bir gece ansızın gelebiliriz", "bunların hepsi or..s.. vb.") çok korkmuş olmalı ki, bir süre sosyal medyasını daha doğrusu X platformunu dondurmuş, epeyce uzun bir süre de aktifleştirmemişti.

Sonrasında, her şeyin normale döndüğüne kanaat getirince…

Ve tabii, X platformunu da açmıştı.

Ama heyhat! Troller onu unutmamış, yine başlamışlardı. Bu sefer ona etki ajanı gibi bir yaftayla saldırmaya başlamışlardı. Ben de, arkadaşım da bu ifadeyi ilk kez duyuyorduk. Şaşırmıştık, daha doğrusu ben ondan daha çok şaşkındım.

Bu etki ajanı ifadesinin siyasi terminolojide, suç terminolojisinde, sosyolojide, etimolojide karşılığı neydi?

Hatta etki ve ajan sözcüklerini yan yana getirip birbirlerine bağladığımda hiç de korkutucu bir çağrışım yapmıyor gibiydi.

Troller, arkadaşım X'i dondurmadan önce küfür, hakaret içeren ifadelerle saldırıda bulunmuş, aktifleştirdikten sonra da bir öncekine göre nedense daha az acıtıcı bulduğum ama gerçekten çok da kötü olmayacağını düşündüğüm bir sıfatı öne çıkarmışlardı bu kez: Etki ajanı

Arkadaşım, "etki ajanı" sıfatıyla platformda mentionlanıyordu sürekli ve artık dayanamayıp savcılığa suç duyurusunda bulundu. Neyse, aradan belli bir zaman geçmişti ki, adliye avukatı arayarak uzlaşma önerisinde bulundu. Saldırıya geçen onlarca isim arasından sadece tek bir gerçek isme ulaşılmıştı ve diğer tüm hesaplar sahteydi, muhatabı yoktu. Arkadaşım acaba bu tek kişiyle uzlaşabilir miydi? Zaten bu kişi de yazdıklarımı inkâr ederek "ben kötü bir şey yazmadım" türünden şeyler geveliyordu.

Bu hikâye bir sonuca bağlanmadan öylece kalmış, öbür taraf da sesini kesmişti. Bu sessizlik suç duyurusunun payı var mıydı?

Olsa da, olmasa da sesler kesildiğinden bir önemi kalmamıştı.

Hesapladım; bu hikâyenin üzerinden tam dört yıl geçmiş bulunuyor!

Yıllar önce bir anlam veremeyip üzerinde durmadığım -ama içten içe de tedirginlik duyduğum- etki ajanı (ithamı mı desem, isnatı mı desem, iftirası mı desem, suçlaması mı desem?...) ifadesiyle tekrar karşılaşmış bulunuyorum.

Üstelik tam dört yıl sonra!

Dört yıl önce bu sıfat dolaşımda yoktu. (Var mıydı?)

Gerçeğine de, olmayanına da "terörist" deniliyordu (şimdi de deniliyor gerçi) ve etki ajanı "teröristin" yanında solda sıfır kalıyordu.

Ama şimdi…

Nedir bu etki ajanı?

Çektikçe nereye gider?

Tam dört yıl önce arkadaşıma yakıştırılan bu sıfat, nasıl oluyor da yıllar sonra bir yasa maddesi haline getirilmek isteniyor!

En önemlisi de ilk kez trollerin terminolojisinden yıllar önce avlanan kişilere yakıştırılan bu şey, yıllar sonra devletin diline dahil olarak somut bir gerçekliğe nasıl dönüşüyor?

Boyutları nedir, kapsamı nedir?

İpinin uzunluğu nedir?

Öyle anlaşılıyor ki, son düşünce kırıntısı da yok olana kadar herkes etki ajanı olabilir.

Yazarın Diğer Yazıları

Edebiyat sosyetesi, baskıcı iktidar(lar) ve arzunun halleri…

Arzunun ta kendisinin kitap halindeki tasarımcılarıyla karşı karşıyayız. Ve onlar büyümüş bir kibirle nesnelerini piyasaya sürerken "iktidarsız öfke"leri körükleyip, celladıyla kurbanı arasındaki ilişki misali, çift taraflı ulaşılamazlık yanılsaması yaratıyorlar

Trajik kötülük varsa, Thomas Sankara da var!

İçimizden birkaç Thomas Sankara çıksaydı bütün bunları yaşar mıydık?

Gayya Kuyusu’ndaki Gregor Samsa…

Düşman olarak görülenlerin de hakları olduğunu unutmamakta yarar var; öyle ki, düşmanın bile olsa kara çalamazsın, iftira atamazsın!