06 Ocak 2025

Şanssızlar, çaresizler, değersizler ya da cilve loy nanayda!

Konu, değersizlik/çaresizlik duygusunun yanı sıra üstüne bir de şanssızlığın eklendiği “hayat işte”nin gazabına uğrayanlar…

Çaresizlik ve değersizlik duygusuyla yaşadığımız coğrafya arasında çok sıkı bir ilişki var. Zaten içinde bulunduğumuz atmosferde de insanların büyük bir çoğunluğu kendini şanssız, değersiz ve çaresiz hissediyor.

Elbette burada “coğrafya kaderdir” klişesine sığınılmıyor. Hem tümüyle yönetenlerin hayata geçirdikleri ekonomik-sosyal politikalar niye kader olsun ki!

Ayrıca, insan pratiklerinin neden olduğu sonuçları, koskoca kadere havale ederek çaresizliklerini daha da arttıranların cümle sonlarında “hayat işte” diyerek sonsuz açılım ve sürprizler sunma yapısına sahip olan hayata yaptıkları hiç de hoş bir şey değil.

İşte epeydir bu şanssızlar, değersizler çok fena patlatıyorlar çaresizliklerini. Öyle ki çaresizlikten en yakınlarındakine zarar veriyorlar; olmadı, kendilerine.

Ama nedir çaresizlik?

Hele hele şanssız olmak…

Aslında insan kendini niye çaresiz ve değersiz hisseder sorusuyla başlanmalıydı bu yazıya.

Sahi, insan kendini niye böyle hisseder ki?

Milli Piyango’dan büyük ikramiyeyi yakalayamayanlar kendilerini çok şanssız hissediyor olmalılar.

Ya da önceki aşamalarda çok başarılı olup mülakatta gölge bir tekmeyle kendilerini kapının dışında bulanlar… İşsizler bir de, ev kiralarını ödeyemeyenler, en temel ihtiyaçlarını karşılayamayanlar…

Ama tüm bunları dile getirirken toplumsalcı gerçekçi formatların öne çıkması yazanın suçu değil.

Konu, değersizlik/çaresizlik duygusunun yanı sıra üstüne bir de şanssızlığın eklendiği “hayat işte”nin gazabına uğrayanlar…

Yalnız heyhat!

Psikanalistler, psikologlar kişinin elini ayağını bağlayıp artık kımıldayamaz hale getiren çaresizlik/değersizlik hissiyle baş edilmesine yönelik derin kuyular kazdıkça, diplerde bula bula yaşam olanaklarından yoksunlukla birlikte, insanın tüm hareket araçlarını elinden alan ekonomik, kültürel, sosyal uygulamaları bulup da söylemiyorlar ya, gıcık oluyor insan.

Şaka bir yana, zam oranları gibi daha nice ekonomik ve sosyal/kültürel uygulamaların yaşam olanaklarının önünü daha da tıkamasına karşı psikanalitik çözümlerden medet umanlar fena halde yanılıyorlar.

Tam da burada Zygmunt Bauman, bireylerin toplumsal olarak ortaya çıkan sorunlara bireysel olarak sahip oldukları kendi yetileri ve kaynaklarıyla kendi bireysel çözümlerini bulup sürdürmelerinin mümkün olmadığını söylüyor. Yine Bauman, alt kademede olduğu gibi üst kademede de, görevler onları yerine getirmek için uygun ve erişilebilir olan araçlarla uyuşmazlık içindedir. Bu yüzden de şanssızlık ve acizlik hissi doğar diyor. Yani öyle ki birey, ezici bir üstünlüğe sahip dev dalgalarla girdiği açıkça eşitsiz mücadelede daha baştan, tamir edilemez ve geri dönüşü mümkün olmayan bir şekilde yenilen bir planktonun yaşadıklarını yaşıyor.

Öte yandan, ekonomik politikalar, çaresizlik/değersizlik denizinde ayrıntılardan biri sadece.

Asıl öldürücü olana, yani, zihinlere indirilen darbelere gelmedik daha; yani, kültür politikalarına, bulanıklaştırılan düşünceye…

Bu yolun sonuna gelince, orada bizi büyük çaresizliğimiz bekliyor.

Daha sonrasını ise zaten söylemeye gerek yok.

Sonrası, cilve loy nanayda!

Yazarın Diğer Yazıları

Ahoo Daryaei’nin molla rejimiyle dansı

Molla rejimi karşısına saçlar ve çıplaklık şeklinde iki öldürücü silah doğrultan Daryaei, kıl ve tüye takanların ezberini de bozmuş oldu. Öyle ki İran’da kadının asıl miladı Ahoo Daryaei ile şimdi başladı

Çok Narin yerlerde geziniyoruz şimdi!

Narin en güvenli, en kutsal sayılan (aile) yerde yok edilmişse, biz de en güvenmemiz gereken yerde yaşamak ya da yok olmak gibi iki keskin durumla baş başa kaldığımız gerçeğini daha iyi anlamış olacağız

Bu nasıl bir enerji ve aynı zamanda da bir sinerji!

Sürreal bir filmle karşı karşıya olduğunu sanabilir izleyenler, zihin yanılabilir bunca akıl sır ere(meye)cek durumlar(lar) karşısında

"
"