14 Ocak 2024

Kuş Uçuşu

Karakterlerin karikatürize edilmesinin sebebi, dizinin sahtelik ve riyakarlıkla dalga geçmesi. "Gerçek görünendir" cümlesi ile başlayan dizi, taktığımız maskelerin ve yapay gülüşlerimizin gerçeklik algısı yarattığını başarıyla gösteriyor

Deniz Yorulmazer ve Koray Kerimoğlu'nun yönettiği ve senaryosunu Meriç Acemi'nin yazdığı Netflix dizisi, bizi televizyonda çok merak ettiğimiz kamera arkasına uçuruyor. Haber programlarında hayran olduğumuz güzel yüzler, sıcak tebessümler ve güvenilir seslerin büyüsünü başarıyla bozuyor. 

Bir televizyon kanalında geçen dizinin, kadınlar arasındaki rekabete odaklanmasını sevdim. Dizilerdeki holdingler erkek egemendir. Takım elbiseleriyle toplantı yapan, davetlere katılan, seyahatlere çıkan havalı karakterlerin çoğu erkektir. Tam olarak ne iş yaptıkları da meçhuldür. Görkemli binalarda birbirlerini ziyaret edip çay içerler. Hangi zorluklarla yükseldikleri bilinmez. Dizilerde iş dünyasını yöneten kocaların, para ve statü uğruna ailelerini ihmal etmeleri de çoğu zaman hoş görülür.

Oysa Kuş Uçuşu'ndaki zirve yarışına kadınlar hâkim. Kadınlar, başarılı kocalarının destekçileri değil, ölesiye bir rekabetin savaşçıları. Öteki Taraf haber programını sunan Lale Kıran'ın (Birce Akalay) soyadı çok manidar. "Ormanın kralı" Lale ve "yüksekten uçan" hırslı asistanı "Aslı Kuş" (Miray Daner) arasında kıran kırana bir mücadele var. Yenilmez olduğunu düşünen sunucu, ciddiye almadığı yeni kuşağı temsil eden Aslı'ya yem oluyor. Bu kuş hem kırılgan hem de korkusuz. "O ışık yok sende" denen ve eline çöp tutuşturulan stajyer, bir gün herkese hükmediyor. Lale'nin sakin ve kontrollü görünüşü arkasında reytingleri kimselere kaptırmayacak bir aslan var.

Kızılcık Şerbeti dizinde de bir televizyon kanalına misafir oluyoruz. Fakat, iş alımlarına, maaş artışlarına ve yükseltmelere tek başına karar veren yönetici erkek. Sırf bir çalışanın evliliğine nifak sokmak için terfi ettiriyor. Kanaldaki kadınlar, sadece asistan, sevgili ya da sunucu rolünde. Kuş Uçuşu'nda ise zirveye uçan, yere çakılan ve küllerinden yeniden doğanların neredeyse hepsi kadın. Egolarını eşlerinin ya da çocuklarının başarıları üzerinden değil, kariyerleriyle tatmin ediyorlar.

Lale'nin işi, nefesi. Stajyer Aslı'nın çevirdiği dolaplar yüzünden işinden olunca soluyor. Ne yakışıklı kocası ne de annelik onu tatmin ediyor. Yaptığı kekler habercilikten duyduğu hazzı unutturamıyor. Yemeden içmeden kesiliyor. Sevişmek istemiyor. "Öteki Taraf" sanki sunduğu haber programı değil, kendini evde hissedemediği malikânesi. Ne zaman kocası, Lale'nin program yapımcısı Kenan'ı (İbrahim Çelikkol) arayarak farklı bir kanalda işe dönmesini sağlıyor, işte o zaman hayata dönüyor Lale.

Kariyer, cinsel özgürlüğü olan kadın karakterler için hep ön planda. Ne tek gecelik ilişkiler ne de unutulmaz aşklar işlerini engelliyor. Lale, gençlik aşkı Kenan'a duyduğu müthiş çekime rağmen çok profesyonel. Evde yemek yapıp çocuk bakan da kocası (Burak Yamantürk). Aslı, bir muhabirle ister tek gecelik ilişki yaşıyor ister âşık oluyor. İkisi de aşk için mesleklerini ikinci plana atmıyor. Kanalın baş editörü Müge'nin (İrem Sak) ve yöneticisi Gül'ün (Defne Kayalar) sevgili bulmak üzerine tek bir replikleri yok. İkisi de dimdik ayakta. Kadınlar, erkeklerin çevresinde pervane olmuyor.

Dizi, sansasyon sevdamızı yüzümüze vuruyor.  "Bizler asla haberin kendisi olmak istemeyiz. Haberi üretmek değil, var olan haberi vermektir bizim işimiz" diyen Lale'nin kendisi haber oluyor. Canlı yayın konuğu üç çocuklu işsiz bir baba, tabanca doğrulttuğunda yayın kesilmiyor. Artan reytingler, çalışanların hayatından daha önemli.

Aslı'nın sunduğu programda ise haber her daim kendisi. Konuklarını aşağılayıp bağırdıkça reytingleri artıyor. En iyi haberci ödülünü bile alıyor. Dedikodularıyla, gerçek ve tarafsız haber peşinde koşan Lale'nin tahtını sallıyor. Kuş Uçuşu'nun reytingleri de bir ölçüde sınır tanımayan Aslı'ya dayalı. Biz ne kadar Aslı'nın "ahlak dışı" davranışlarını tasvip etmesek de entrikalarını merakla izliyoruz.

Kuş Uçuşu, bana başrollerinde Jennifer Aniston ve Reese Witherspoon'un iki haber spikerini canlandırdığı The Morning Show'u hatırlattı. Fakat bir televizyon kanalındaki cinsel tacizi, cinsiyet eşitsizliğini ve ırkçılığı irdeleyen Amerikan dizisi daha cesur. Öteki Taraf programı çalışanları, "öteki" değil. Stajyerler görülmemekten şikâyet etseler de cinsiyet ayrımcılığına uğramıyorlar. Etnik kimlikleri çok homojen. Ne kadar küfürlü konuşsalar da kimse kimsenin politik görüşünü ya da dini inancını rencide etmiyor. Ama dizinin final sahnesi, üçüncü sezonun daha cesur olacağı sinyalini verdi.

Cüneyt Özdemir, Kuş Uçuşu'nun "ne yazık ki hayli karikatür kahramanlar ve olaylarla" "televizyon habercilerin hırslı dünyasına" baktığını yazmış.[1] Karakterlerin karikatürize edilmesinin sebebi, dizinin sahtelik ve riyakarlıkla dalga geçmesi. "Gerçek görünendir" cümlesi ile başlayan dizi, taktığımız maskelerin ve yapay gülüşlerimizin gerçeklik algısı yarattığını başarıyla gösteriyor.


[1] https://www.gazeteduvar.com.tr/cuneyt-ozdemirden-kus-ucusu-yorumu-gulumseyerek-izliyorum-ama-haber-1654344

Naz Bulamur kimdir?

Prof. Dr. Ayşe Naz Bulamur, Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatları bölümünden mezun oldu ve Yeditepe Üniversitesinde İngiliz Tiyatrosu üzerine yüksek lisans yaptı. University of Wisconsin-Milwaukee'de Edebiyat Çalışmaları dalında doktorasını tamamladıktan sonra akademik kariyerine Boğaziçi'nde başladı.

Çağdaş romanda İstanbul temsillerini incelediği Tales of Istanbul in Contemporary Fiction (2011) adlı doktora tezi, Edwin Mellen Press tarafından yayımlandı. Victorian Murderesses: The Politics of Female Violence (Cambridge Scholars, 2016) başlıklı kitabı, 19. yüzyıl İngiliz romanlarında kadın katillere odaklanır ve kadınların ekonomik ve kanuni hakları olmadığı için şiddete başvurduğunu savunur.

Amerikalı, İngiliz, Türk yazarlar (Elif Şafak, Julia Kristeva, Orhan Pamuk, A. S. Byatt, Edith Wharton, Elizabeth Gaskell, Erendiz Atasü, Theresa Cha, Martin Amis) üzerine yazdığı makaleler, uluslararası akademik dergilerde yer aldı. Boğaziçi Üniversitesinde roman, tiyatro, edebiyat teorisi dersleri veren Bulamur, feminizm, oryantalizm ve kültürel çalışmalar ışığında kitap, film, dizi eleştirileri yazıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Yandaki Oda: Woolf, Joyce, Irak ve Vietnam’ın rastgele buluşması

Tarih ve edebiyatla ilgileniyormuş gibi gözüken ama aslında romantik kar sahneleri ve iyi oyuncularıyla göz boyayan filmleri sorgulayın. Yandaki Oda’yı izlemeden önce yandaki sinema salonunda hangi filmin oynadığına bir bakmanızı tavsiye ederim

Leyla, masalsı bir çöplük  

Neredeyse her hikâyede mevcut temaları buluşturan Leyla: Hayat… Aşk… Adalet… ismi, dizinin hangi yönde ilerleyeceğini bilmediğinin işareti

Joker: İkili değil toplumsal delilik

Joker yerine çoklu kişilik bozukluğu sebebiyle açılan bir temyiz davasını çok daha derinlemesine işleyen ve Tom Holland’ın başrolünde oynadığı The Crowded Room dizisini izlemenizi tavsiye ederim

"
"