2024 Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Film Ödülü’nü alan Mukadderat’ı, sinema salonundan yükselen
“Dula bak utanmadan koca arıyor!”
“Bir de süslenmez mi?”
“Tı tı tı.” yorumları eşliğinde izledim. Bir izleyicinin telefonundan yükselen at yarışı anonsları da cabası.
Kastamonu’nun Cide ilçesinde yaşayan Sultan (Nur Sürer), kocasını defnettikten bir gün sonra ailesine evlenmek istediğini söylediğinde sinemada kıyamet koptu. Bir ayağı çukurda olduğu düşünülen Sultan’a evde oturup yas tutmak yakıştırılır. Oysa Sultan, eşini yeni kaybetmiş gençlik aşkına evlenme teklifi eder. Ön yargıları sarsan Mukadderat, salonda herkesin gönlünü fethetti.
Sultan, “fiki fiki yapmak” için değil, yalnızlığını paylaşmak için hayat arkadaşı aradığını açıklama ihtiyacı duyar. Yaşı kaç olursa olsun kadınlara cinsel arzu yakıştırılmadığı için Sultan, evlilik kararını bu şekilde savunur. Derdi sevişmek değil, yalnızlık korkusudur. Kendi kendine yetemeyecek bir kadının ikinci evliliği kabul edilebilir.
Nadim Güç’ün yönettiği film, koca arayan 65 yaşındaki bir kadın üzerindeki mahalle baskısını resmeder. Aynı anda ve her yerde hüküm süren “el âlem,” otokontrolümüzün görünmez yaratıcısıdır. Kimlerden oluştuğu belli olmayan hayali ve ölümsüz bir grubun değerlerine göre yaşarız. Oysa Sultan ayıplamalara aldırmadan rujunu da sürer koca adaylarıyla da görüşür.
Fakat toplumsal dayatmalarla dalga geçen film didaktik. Hikâyeyi anlamadığı düşünülen izleyici için “El âlem ne der?” sorusu üst üste gündeme gelir. Nevzat’ın (Osman Sonant), annesinin evlenmesine şiddetle karşı çıktığı ve işlettiği kahvehanedeki müşterilerin dedikodu yaptığı sahneler tekrara düşer.
Tebessümle ayrıldığımız bu film, cinsiyete ve yaşa dayalı ayrımcılıktan vazgeçmemiz gerektiğini üstüne basa basa öğretir. İçimizi ısıtan her dokunaklı sahnede bir mesaj kaygısı var:
“‘Yaş 70 işi bitmiş’ dememeli.”
“Karısı ölene hemen eş bulan mahallelinin Sultan’ın evlilik isteğini ayıplaması cinsiyet eşitsizliğini gösterir.”
“Kız çocukların da miras hakkı var. Kadınlara kocaları bakar diye bir şey yoktur.” gibi sloganları defalarca dinleriz.
Cinsiyet eşitliği üzerine verilen dersler önemli olsa da hikâyenin çok katmanlı olmasını engeller. Oysa Mukadderat’ın senaristi Erdi Işık’ın, iki erkeğin gizli aşkını anlattığı LCV Lütfen Cevap Veriniz (2022) filmi çok daha derin ve cesur. Gelin, damat ve nikah şahidi Mert’in arasındaki cinsel gerilimi didaktik olmadan hissettirir. “Tatlı” ve “cici” olma kaygısı gütmeden bizi hamile bir gelin ve eşcinsel damadın sahte ilişkisiyle yüzleştirir. Belki de bu sebeple hakkettiği kadar izlenmedi.
[Spoiler içerir.]
Sultan’ın koca adaylarından Refik, “Ben kadınlara dokunmuyorum” diyerek aşkın heteronormatif olması gerektiği inancını sorgular. Tek başına balık tutup kendini toplumdan izole ederek yaşar. Oltasını bırakıp bir erkek ile flört etse sinema salonunda neler olurdu? LCV’nin aksine Mukadderat temkinli; sınırları zorlamıyor.
Bazı izleyiciler, pazarda birbirlerine rakip olan Muharrem ve Sultan’ın evlenmemesine üzüldü. Nikahı mutlu son ile öyle bir özdeşleştirmişiz ki bir kadının dedikodulara aldırmadan özgürce yaşamasına sevinemiyoruz. “Koca kahrı çekemem çok yoğunum” der Sultan, ona yeni bir “kısmet” bulan arkadaşına. Gerçi pazarda didişerek flörtleşen çiftin akıbeti belli.
Sultan’ın pansiyon işlettiği ve pazarda kendi ürettiği sebzeleri sattığı film, “Tüm emekçi kadınlarıMIZA” yazısıyla biter. Kadınları, sahiplenmeden de onurlandırabiliriz. Kadınlar kelimesine getirilen iyelik eki, mukadderat olmamalı.
Filmde tekrarlanan mesajlara rağmen Nur Sürer’in Uçurtmayı Vurmasınlar’dan (1989) bugüne derinleşen oyunculuğunu izlemek büyük keyif. Özel bir gösterim için sinemada bulunan Sürer, alçak gönüllülüğü ve zarafeti ile hepimizi büyüledi.
Naz Bulamur kimdir?
Prof. Dr. Ayşe Naz Bulamur, Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatları bölümünden mezun oldu ve Yeditepe Üniversitesinde İngiliz Tiyatrosu üzerine yüksek lisans yaptı. University of Wisconsin-Milwaukee'de Edebiyat Çalışmaları dalında doktorasını tamamladıktan sonra akademik kariyerine Boğaziçi'nde başladı.
Çağdaş romanda İstanbul temsillerini incelediği Tales of Istanbul in Contemporary Fiction (2011) adlı doktora tezi, Edwin Mellen Press tarafından yayımlandı. Victorian Murderesses: The Politics of Female Violence (Cambridge Scholars, 2016) başlıklı kitabı, 19. yüzyıl İngiliz romanlarında kadın katillere odaklanır ve kadınların ekonomik ve kanuni hakları olmadığı için şiddete başvurduğunu savunur.
Amerikalı, İngiliz, Türk yazarlar (Elif Şafak, Julia Kristeva, Orhan Pamuk, A. S. Byatt, Edith Wharton, Elizabeth Gaskell, Erendiz Atasü, Theresa Cha, Martin Amis) üzerine yazdığı makaleler, uluslararası akademik dergilerde yer aldı. Boğaziçi Üniversitesinde roman, tiyatro, edebiyat teorisi dersleri veren Bulamur, feminizm, oryantalizm ve kültürel çalışmalar ışığında kitap, film, dizi eleştirileri yazıyor.
|