08 Aralık 2019

PISA sonucumuzun işaret ettiği eksik: Okuryazarlık

Konu dönüp dolaşıp eğitimin içeriğine geliyor. Bu içeriği düşünme becerileri basamaklarına göre dizayn etmeye ihtiyacımız var.Hatırlama düşük bir beceri düzeyidir. Ezberlemeyle bilgiler hatırlanır. Asıl, öğrencinin anlamasını, uygulama yapmasını, analiz etmesini, değerlendirmesini sağlamak gerekir

Bu haftanın eğitim gündemine 2018 yılında uygulanan PISA sonuçlarının açıklanması damgasını vurdu. Hemen her konuda olduğu gibi sonuçların değerlendirilmesi de birbirine zıt fikirlerle yapıldı. 2015 verileriyle karşılaştırıp eğitimde çok büyük ilerlemeler kaydettik diyen de var, hala ortalamanın gerisinde olduğumuzdan iyileşme yok diyen de. Elbette ki tek bir değerlendirmeyle koskoca bir eğitim sistemi hakkında toptancı bir yargıya varmak zor, ancak uluslararası bir değerlendirme bize pek çok alanda veri sağlaması ve asıl odaklanmamız gereken noktaların neler olması gerektiği hakkında fikirler sunması açısından kıymetli. Yeter ki biz doğru okuma becerisine sahip olalım!..

En son söyleyeceğimi başta söyleyeyim: PISA sonucunu değerlendirmede düştüğümüz hataların kendisi, bize eğitim sistemimizde eksik olan becerilerimizi gösteriyor, zaten 2018 PISA sonucumuzun işaret ettiği eksik tam da bu: Okuryazarlık.

Önce kısaca PISA'yı anlamakta fayda var. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) 2000 yılından beri her üç yılda bir PISA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) adı altında bir araştırma düzenliyor. Hedef kitlesi 15 yaş grubundaki öğrenciler. 2018 yılında yapılan PISA testine ülkemizdeki 186 farklı okuldan 6.890 öğrenci katıldı. Farklı okul derken Anadolu, Çok Programlı Anadolu, Fen, İmam-Hatip, Mesleki ve Teknik Anadolu, Sosyal Bilimler ve Güzel Sanatlar Liselerini kastediyoruz. Araştırma öğrencilerin fen okuryazarlığı, matematik okuryazarlığı ve okuma becerileri olmak üzere üç alandaki yetkinliklerine odaklanıyor.

Türkiye 2003 yılında katılmaya başladığı bu araştırmada az da olsa yükselen bir grafik sergilemiş, 2015 PISA sonuçlarında ise büyük bir düşüş yaşamıştı. Dolayısıyla 2018 sonuçlarındaki artış sınav sonucumuzun iyi, eğitim kalitemizde gözle görülür bir ilerleme olduğunu göstermiyor. Türkiye yukarıda sıraladığım bu üç alanda OECD ülkelerinin ortalamasının gerisinde kaldı. 78 ülke arasında okuma alanında 40'ıncı sıradayız.

Üst düzey beceriye geçilemiyor

Bu veriler bize birşeyler söylüyor, evet, ama doğru bir değerlendirme için daha ayrıntılı verilere bakmak gerekir. Örneğin, PISA her yaptığı araştırmada odağa bir alanı alır. 2018 araştırmasının odağı okuma becerileri idi. Her alandaki notlandırma 1'den 6'ya kadar bir baremde verilir. Bizim okuma becerisi notumuz 6 üzerinden 2!.. Sonuçlara göre öğrencilerimiz bir metnin ana fikrini çıkarabiliyor, genel çerçeve hakkında fikir yürütebiliyor, ancak diğer üst beceri basamaklarına geçemiyor! Peki nedir bu diğer beceriler?.. Ve sadeceTürkçe-Edebiyat dersleri ile mi ilgilidir?

Belki de yanlışı tam da burada yapıyoruzdur. Fen bilimlerinin, sosyal bilimlerin, sanatın, sporun, matematiğin okur yazarı olmak aslolan ve bu okuryazarlık müfredat baskısı altında ezdiğimiz öğrenciler ve öğretmenlerle elde edilecek bir beceri değil. Tüm alanların üzerinde öğrencilerin düşünme becerilerine işaret eden bir yelpaze. 

Peki nasıl beceriler bunlar? Hangi alanda olursa olsun şu soru çok temel: Ben bu bilgiyle ne yapacağım? Bakın bu bizim eğitim sistemimizde yıllardır gerektiği kadar dokunmadığımız bir alan. Bu sorunun cevabı o kadar da basit değil. Yeni soruları sormayı, gerekirse eldeki bilgiyi tekrar tekrar sorgulamayı gerektiriyor. Bu sorgulama sürecinde başka bilgi ve görüşleri de gözden geçirmek, karşılaştırmak, kendi fikrini üretebilmek ve PISA'nın özellikle üzerinde durduğu hayatla bağlantısını kurabilmek, yani bilgiyi transfer edebilmek gerekiyor.

İçerikten bağımsız tüm derslere yayılmış bu düşünme becerilerini ana eksene alırsak ilerleyebiliriz. Fen Bilimleri ve Coğrafya eğitiminde okuryazarlık becerisini kazanmış bir öğrenci günümüz iklim krizini, çevre sorunlarını analiz edebilir örneğin. Derste aldığı temel bilgilerle okuduğu bir haberi yorumlayabilir. Aynı zamanda sosyal medyada gördüğü, mesela çevre sorunu ile ilgili bir bilgiyi doğru kabul edip hemen "retweet" tuşuna basmaz.

Bölgelerarası farklılıklar başarıyı etkiliyor

Konu dönüp dolaşıp eğitimin içeriğine geliyor. Bu içeriği düşünme becerileri basamaklarına göre dizayn etmeye ihtiyacımız var.Hatırlama düşük bir beceri düzeyidir. Ezberleme yöntemiyle bilgiler hatırlanır. Eğer amaç bu bilginin problem çözme ve karar verme gibi alanlarda kullanılmasını sağlamak ise adım adım gitmek gerekir. Öğrencinin anlamasını, uygulama yapmasını, analiz etmesini, değerlendirmesini sağlamak gerekir. Bunun için de müfredat tasarımını ve sınav sorularını bu becerileri kazandırmaya yönelik hazırlamak gerekir. Bu noktada işin anasınıfından 12'nci sınıfa kadar bütüncül bir şekilde yapılması gerektiğini düşünüyorum. Önümüzdeki sene uygulamaya geçilecek olan Ortaöğretim Tasarımı en iyi şekilde uygulansa da, diğer basamaklardaki öğretim tasarımlarıyla birlikte çalışmadan başarılı olamayacaktır.

PISA'nın bize verdiği daha pek çok alanda değerli veriler var. Ülkemizdeki sosyo ekonomik düzey ve bölgelerarası farklılıkların başarıya etkisini görebiliyoruz. Okuma alanında becerileri alanında Batı Anadolu ve Ortadoğu Anadolu arasında 91 puan fark var. Sosyoekonomik olarak avantajlı olan öğrenciler, dezavantajlı olanlara göre okuma alanında 76 puan ileride. Aynı şekilde üst düzeyde performans gösteren öğrencilerin çok az bir kısmı sosyoekomik olarak dezavantajlı olan öğrenciler.

Eğitim bir hak meselesi. Öyleyse bu bahsettiğimiz iki alana bu perspektifle bakmakta yarar var. Eğitime erişim ve eğitimde kalite. Bu ülkede her çocuğun evine en yakın okulda kaliteli eğitim alma hakkı var. Okullar arasındaki nitelik farklarının azaltılması için çalışmalar yapılmalı. Eğitimde erişim sadece sosyoekonomik farklılıklar göz önüne alınarak değerlendirilmemeli. Cinsiyet, cinsiyet kimliği, özel eğitim gereksinimleri, engellilik, etnik köken gibi alanlarda ayrımcılığın olmadığı okulları hedeflemeliyiz, ve ayrımcılıkla mücadele eğitim içeriğine de yansımalı.

PISA sadece test yapmıyor, aynı zamanda 15 yaşındaki öğrencilere anketler de uyguluyor. 2018 anket sonuçlarına göre Türkiye'deki öğrencilerin yüzde 44'ü (OECD ortalaması yüzde 67) hayatlarından memnun olduğunu, yüzde 13'ü her zaman mutsuz olduğunu belirtmiş. Kız öğrencilerin yaşamından memnuniyeti oğlan öğrencilere göre düşük. Bu ve benzeri birçok veri var elimizde ve daha ayrıntılı bakmamız gereken alanlar var.

Ezcümle PISA sonucunu yorumlamak gerekirse, biz iyi okuryazarlar olmadan eğitimde gereken iyileştirmeleri yapabilmemiz mümkün görünmüyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Kehanetlere hükmeden, güçlü kız çocukları

Hem özellikle matematik, fen gibi alanlarda kız çocuklarından beklentimizi düşük tutuyor ve önlerine engeller koyuyoruz, hem de bu beklenti düşüklüğü onların mücadele etme, bir adım öteye gitme cesaretlerini kırıp bir kısır döngü içinde kaybolmalarına neden oluyor

Şimdi tatil, salın küçük kara balıkları özgürlüğe!

Projenin adı, "Dinimi Seviyorum, Öğreniyorum" ve müftülük eğitmenlerinin anaokullarını ziyaret ederek çocuklara din eğitimi vermesi şeklinde planlanmış. Hedef kitle 4-6 yaş! Bu yaş çocuklarına bu tür eğitimlerin verilmesi ne pedagojik ne de etik açıdan doğru

Eğitim: Bizim küçük umutlarımız

Öğretmenliğin birçok sorumluluğu var. Ben umutlu olmanın da bir sorumluluk olduğunu düşünüyorum. Öğrencilerimize daha iyi bir ülke ve dünya için umutlu olmanın değerini göstermek lazım