22 Haziran 2019

Ebeveyne yaz ödevi: "Özgür eğitim"

Joel Spring’in “Özgür Eğitim” başlıklı kitabı, anne babaların eğitimle ilgili vizyonlarını genişletecek, onlara sadece kendi çocukları üzerinden değil, aile ve toplum üzerinden konuyu değerlendirme fırsatı sunacaktır

Okullar kapandı. Çocuklarımızla yılın yaklaşık on ayında gündem olan ödev, proje, sınav, performans, not ve karne gibi konuların olmadığı bir ilişki kurmak, eminim ki hem bizlere hem de çocuklarımıza iyi gelecektir. Bu vesileyle anne babalara eğitimle ilgili bir kitap önerisinde bulunmak istedim. Çocuklarımızın eğitimine daha çok akademik süreçler bağlamında dahil oluyoruz. Ancak eğitim alanında okumalar yapmak anne babaların eğitimle ilgili vizyonlarını genişletecek, sadece kendi çocukları üzerinden değil, aile ve toplum üzerinden konuyu değerlendirme fırsatı sunacaktır.

Konumuz: Eğitime radikal eleştiri. Bu alana dair kuvvetli bir perspektif sunan ve kafa açıcı birçok soru eşliğinde konuyu ele alan, önemli bir başvuru kaynağı olarak gördüğüm Joel Spring’in “Özgür Eğitim” isimli kitabı (Ayrıntı Yayınları, 2014) Türkiye’de eğitimin durumunu düşününce bu tür tartışmaların lüks geldiğini hatırlatması açısından çarpıcı. Herkesin bir ucundan tutup çekiştirdiği eğitim meselesini sağlam temellere oturtuyor ve derinlikli bir çerçeve çiziyor. Eğitime eleştirel bakmanın bir anlamda literatürüne ve tartışmalara hâkim olma fırsatı sunuyor.

Daha kıymetlisi, eğitime dair, çizginin dışına çıkan fikirleri dile getirenlerin sadece okula değil, aynı zamanda aileye, çocuk yetiştirme biçimlerine ve elbette devlet yapısına da dokunarak konuyu ele almasıyla kitabın eğitimi kısır yöntem tartışmalarından çok daha değerli ve emek isteyen bir zemine oturtması dikkate değer.

Kilisenin yerini alan okul

Okul eğitiminin radikal eleştirisiyle başlayan kitap bu alanda çalışmış düşünürlerin zorunlu eğitimi neden ve hangi konular bağlamında eleştirdiğini etkileyici özet düşünceler ve örneklerle irdeliyor. İdeolojik anlamda zorunlu eğitimin tam olarak neye karşılık geldiği, nasıl bir toplum tasavvuru kurduğu ve otoriter devletin hizmetine nasıl sunduğunu tartışıyor. Kilisenin yerini alan okulun, daha sonra endüstriyel toplumun ortaya çıkışıyla sorgulamadan itaat eden bireyi koşulsuz bir şekilde hem devlet otoritesi hem sanayinin hizmetine hazırladığını vurguluyor. Daha sonra bireye odaklanan Spring, radikal eleştirmenlerin özgür bireyi nasıl tanımladıklarına dair ayrıntılı bilgiler veriyor. Mevcut düzende okul yapısının bireyi kendini gerçekleştirmekten uzaklaştırdığını, yok saydığını, onu küçük bir alana sıkıştırarak yeteneklerinin farkında olmayan, kendinden habersiz bir “nesneye” dönüştürdüğünü işin psikolojik boyutlarına eğilen tartışmalar eşliğinde gözler önüne seriyor. Spring bunu alanın sağlam ideologlarının düşüncelerini harmanlayarak, benzer düşüncelerini vurgulayarak, varsa tıkandıkları noktaları, havada kalan soruları da yazarak yapmış.

Çocuğu nesneleştiren sistem

Spring, Wilhelm Reich’ın “otoriter ideolojiler ve muhafazakâr yapılar üreten bir fabrika” olarak tanımladığı “modern aile”nin katmanlarını tek tek alt üst ediyor. Cinsel özgürlüğü temel yapıtaşı olarak alan düşünürlerin, ailenin cinsel özgürlüğü adeta muhafazakâr bir kaleye hapsettiğini, bunu da devletin aileyi kurumsallaştırarak sürdürdüğünü kafa açıcı örneklerle gözler önüne seriyor.

Eğitim tartışmalarındaki gerçek anlaşmazlıkların eğitim tekniklerinden ibaret olmadığını, toplumsal değişimin doğasıyla ilgili olduğunu vurgulayan Spring, toplumun bir makine görevi gördüğü inancı üzerine kurulan mevcut sistemde çocuğun da nesneleştirildiğini vurguluyor. Okullarda biçimlendirilen, testlerle ayıklanan çocuklar toplumda uygun görüldükleri yerlere yerleştiriliyor. Kitapta üzerinde durduğu radikal eğitim teorileri ise verimliliği değil bireylerin özerkliğini ön plana çıkarıyor. Yazar, bireyin otoriteye boyun eğmeyen, özgürleşebileceği bir toplumsal yapıyı talep edebileceği bir eğitim yöntemi arzuluyor, geleceğe dair üzerine düşünülmesi gereken şeyin adeta devrimsel bir çabayla teori ve pratiğin birlikte yürüdüğü bir yapı olması gerektiğine inanıyor.

Wilhelm Reich “gerici psikolog hırsızlık yapan yoksulun çalma alışkanlıklarını nasıl değiştireceği sorusuna, radikal psikolog ise neden bütün yoksulların hırsızlık yapmadığı sorusuna odaklanır” diyor. Kitapta okuduğum bu fikir bana eğitimi değerlendirirken doğru soruları sormanın önemini hatırlattı. Eğitime kafa yoran, konuyu dert edinen tüm anne babalara zihinlerinde yeni sorular oluşturması dileğiyle tavsiye ederim.

Yazarın Diğer Yazıları

Kehanetlere hükmeden, güçlü kız çocukları

Hem özellikle matematik, fen gibi alanlarda kız çocuklarından beklentimizi düşük tutuyor ve önlerine engeller koyuyoruz, hem de bu beklenti düşüklüğü onların mücadele etme, bir adım öteye gitme cesaretlerini kırıp bir kısır döngü içinde kaybolmalarına neden oluyor

Şimdi tatil, salın küçük kara balıkları özgürlüğe!

Projenin adı, "Dinimi Seviyorum, Öğreniyorum" ve müftülük eğitmenlerinin anaokullarını ziyaret ederek çocuklara din eğitimi vermesi şeklinde planlanmış. Hedef kitle 4-6 yaş! Bu yaş çocuklarına bu tür eğitimlerin verilmesi ne pedagojik ne de etik açıdan doğru

Eğitim: Bizim küçük umutlarımız

Öğretmenliğin birçok sorumluluğu var. Ben umutlu olmanın da bir sorumluluk olduğunu düşünüyorum. Öğrencilerimize daha iyi bir ülke ve dünya için umutlu olmanın değerini göstermek lazım