22 Eylül 2021

Sıradan insanların dünyayı değiştirme öyküsü: Greenpeace 50 yaşında

Bu hafta 50 yıl öncenin Vancouver’ındayız, öğrenci, gazeteci, ekolojistlerden oluşan 12 kişi ile birlikte, eski bir balıkçı teknesine atlayıp Alaska'da gerçekleşecek nükleer bomba testini durdurmak için yola çıkıyoruz. Greenpeace’in ilk yolculuğuna...

“Vancouver'ın nesi meşhur?” diye sorarsanız, cevabım “Doğası, ağacı, yeşili...” olur. Boşuna değil, burası tam 50 yıl önce Greenpeace'in doğduğu şehir. Bu hafta tam 50 yıl öncesine gitmek ve sizinle Greenpeace'in doğuş öyküsünü paylaşmak istiyorum.

Bilindiği üzere, İkinci Dünya Savaşı sonrası ülkelerin nükleer silahlanma yarışı sırasında küresel bir barış hareketi ivme kazanıyor. ABD'de biyolog Dr. Barry Commoner, nükleer patlamaların kanserojen bir yan ürünü olan Stronsiyum 90'ın izlerini çocukların dişlerinde buluyor. Nâzım Hikmet bunun üzerine Stronsiyum 90 adlı bir şiir yazıyor. Rusya ve Avrupa'da yapılan benzer çalışmalar, radyoaktif nükleer yan ürünlerin Dünya'nın her bölgesini kirlettiğini ortaya koyuyor. Barış hareketi ve ekoloji hareketi o günlerde, kendiliğinden birleşmeye başlıyor. 

Savaş karşıtı karı koca: Irving ve Dorothy Stowe

Amerika Birleşik Devletleri'nde, Irving ve Dorothy Stowe çifti barışı savundukları, Vietnam Savaşı'na karşı oldukları için 1966'da ABD'nın doğusundan, Kanada'nın  batısında yer alan Vancouver şehrine göç ediyorlar. Quaker (mevcut Hristiyan mezheplerinden ve tarîkatlarından memnun olmayanlar tarafından 17. yüzyıl ortalarında İngiltere'nin kuzeybatısında ortaya çıkmış bir mezhep) toplantılarına katılıyorlar, barış yürüyüşlerine öncülük ediyorlar, yerli halklarının haklarını savunuyor ve Kanada Kadınlarının Sesi Derneği ile çalışıyorlar. 

Vancouver Sun yazarı: Bob Hunter

Çalışmaları sırasında yolları Vancouver Sun gazetesinde ekoloji, sivil haklar ve pasifizm hakkında yazan köşe yazarı Bob Hunter ile kesişiyor. Hunter, savaşı durdurmanın yeterli olmadığına, gezegene verilen zararı da durdurmak gerektiğine inanıyor. 

Oğullarını askere göndermeyen Jim ve Marie Bohlen ve genç ekolojist Bill Darnell

Jim ve Marie Bohlen, oğulları Lance ve Paul Amerika'da askere gitmesin diye Vancouver'a yerleşiyorlar. Stoweslar'la bir barış yürüyüşünde tanışıp, arkadaş oluyorlar. Bu arada 22 yaşında genç bir ekolojist olan Kanadalı Bill Darnell, eyaleti boydan boya gezen bir “Ekoloji Kervanı” düzenliyor.

Çevre dostu gazeteciler Ben ve Dorothy Metcalfe, fotoğrafçı Rex Weyler

Hunter, Stoweslar'ı, orman tahribatından ve kâğıt fabrikalarının bacalarından çıkan hava kirliliğinden çok rahatsız olan gazeteciler Ben ve Dorothy Metcalfe ile tanıştırıyor. Hep birlikte Vancouver ve çevresine 12 reklam panosu yerleştiriyorlar. Panoda şu yazıyor: “Ekoloji? Yukarı Bak! Sen de soruna ve çözüme dâhilsin.”

Fotoğrafçı Rex Weyler da, Vietnam Savaşı'na karşı çıktığı için 1965 ile 1973 yılları arasında Kanada'ya kaçan 50.000 Amerikalı'dan biri. Vancouver'da kısa süre sonra Hunter, Metcalflar ve Stowelar ile yolları kesişiyor. 

Amchitka'da 131 farklı kuş türü barınıyordu 

Tüm bu isimleri tek bir olay bir araya getiriyor. Amerika Birleşik Devletleri Kasım 1969'da, Vancouver'ın 4.000 kilometre kuzeybatısındaki Amchitka Adası'nda Ekim 1971 tarihinde, 5 megatonluk bir termonükleer bomba testi gerçekleştireceğini duyuruyor. Amchitka Ada, 131 farklı deniz kuşu türünün barındığı bir yaban  hayat  sığınağıydı. Daha önce yapılan, daha küçük ölçekli bir test, Richter ölçeğinde 6.9 şiddetinde gerçekleşmiş ve adanın etrafındaki vahşi yaşamı öldürmüştü. 1971 testi beş kat daha güçlü olacaktı. 

1970 yılında ekip Vancouver'da toplanıyor; Amchitka'daki nükleer silah denemelerini protesto etmek ve durdurmak amacıyla “Don't Make A Wave Committee (Dalga Yapma Komitesi)”ni kuruyor.  

Yeşil bir barış olsun

Genç ekolojist Bill Darnell, grubun çevre duyarlılığına ve nükleer silah karşıtlığına uygun düşen ismi bulan kişi oluyor. Bir gün toplantı yaptıkları kilisenin bodrum katını terk ederken, Irving Stowe zafer işareti yaparak “Barış” diyor. Bill Darnell “Yeşil bir barış olsun” diye ekliyor.  Ve komitenin yeni ismi “Greenpeace” oluyor. 

Birkaç kişinin bile güçlerini birleştirdiğinde dünyada büyük değişim yaratabileceğine inanan ekip protestoyu bir deniz yolculuğuyla gerçekleştirmek istiyor. Yola çıkabilecek parayı toplayabilmek için de bir yardım konseri düzenlemeye karar veriyorlar. Vancouver Pacific Coliseum'da gerçekleşen ve 16 bin kişinin katıldığı konserde, Joni Mitchell, Phil Ochs ve James Taylor sahne alıyor.

Greenpeace Mürettebatı - Yolculuk Belgeleri (Vancouver'dan Amchitka'ya: 1971)  Greenpeace / Robert Keziere
İlk Greenpeace yolculuğunun Robert Keziere tarafından çekilmiş bir fotoğraf kaydıdır. 15 Eylül 1971'de Vancouver'dan Amchitka Adası'ndaki nükleer denemeleri durdurmak için yola çıkan Gezinin amacı Amchitka Adası'ndaki nükleer denemeleri durdurmaktı. Gemideki mürettebat, yeşil hareketin öncüleridir.

Nihayet 15 Eylül 1971 tarihinde, daha yeşil ve daha barışçıl bir dünya için içlerinde gazeteci, ekolojist, öğrenci ve fotoğrafçıların bulunduğu 12 kişilik Greenpeace ekibi, Vancouver'dan eski bir balıkçı teknesine atlıyor ve Amchitka Adası'ndaki nükleer silah denemelerini protesto etmek ve durdurmak amacıyla Alaska'ya doğru yola çıkıyor. Bu Greenpeace'in tarihteki ilk yolculuğu oluyor. 

Tamamlanamayan yolculuğun misyonu dünyaya yayılıyor

Ekip Alaska'ya hiç varamıyor. Nükleer silah denemeleri gerçekleşiyor. Fakat Greenpeace'in misyonu Kanada'da birçok insanın kalbini fethediyor. Vancouver'da 10 bin kadar öğrenci Georgia Caddesi'ni kapatarak, Amerikan Konsolosluğu'na yürüyor ve nükleer silah denemelerini protesto ediyor. 

Yolculuk toplumun nükleer testler ile ilgili görüşlerini değiştiriyor, daha yeşil, daha barış dolu bir geleceği kurgulamak için şiddet içermeyen eylemlere ve bilimsel araştırmalara yol verecek yepyeni bir hareketin ilk adımı oluyor. Aylar içinde bu hareket Vancouver'dan dünyaya yayılmaya başlıyor. ABD bir sonraki yıl Amchitka'daki nükleer silah denemelerini sonlandırıyor. Greenpeace zaman içinde milyonlarca gönüllü, bağışçı ve destekçi sayesinde 55'ten fazla ülkede mücadele eden uluslararası bir organizasyona dönüşüyor. 

Kirli Çamaşırlar, balinalar, Antartika

Greenpeace 50 yıl boyunca müttefikleriyle birlikte sayısız kampanya yürütüyor, nükleer testleri durduruyor, zehirli atıkların denize boşaltımını sona erdiriyor, Antartika'da üs kuruyor ve kıtanın korunması için aralıksız mücadele ediyor, çevreye zarar veren tekstil şirketlerini araştırıyor, bu şirketleri “Kirli Çamaşırlar Raporu” başlığıyla deşifre ediyor ve onlarla mücadele ediyor, balinalar ile balina avcılarının zıpkınları arasında duruyor, adil, yeşil ve barışçıl bir gelecek sağlama mücadelesinde dünyanın dört bir yanındaki toplumların ve yerli halkların mücadelelerine destek oluyor. 

İklim krizi tüm haşmetiyle gezegenimize giriş yapmışken, önceliğin kar ve kirlilik değil, insan ve gezegen olduğunu savunan Greenpeace'e her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Greenpeace şu sıralar iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini önlemek için karbon emisyonlarımızı azaltmak, gıda üretim sistemlerini dönüştürmek, okyanusları korumak, biyolojik çeşitliliğin devamı için hayati önemde olan ormanları iyileştirmek için dünyanın dört bir yanında çalışmaya devam ediyor.  

Dünyevi dert değil, Dünya dert 

50 yıl önce Vancouver sahilinde başlayan yolculukla sıradan bir avuç insan, dünyayı değiştirecek bir etki yaratabildiyse, sellerle, orman yangınlarıyla çoktan deneyimlemeye başladığımız iklim krizinin de sıradan insanlar olarak önünü alabileceğimize inanıyorum. Çevreye karşı olan sorumluluklarımızı yerine getirerek, Greenpeace gibi kuruluşlara destek olarak elbette. Dünyevi dertlerimizin, hayat gailelerimizin ne kadarı dert tartışılır ama dünyamız olmazsa dertleneceğimiz bir hayatımızın olmayacağı da kesin.

Yazarın Diğer Yazıları

Dış politikalar uzmanı Ziya Meral: Yeni bir Cumhuriyet mutabakatına ihtiyacımız var

Geçtiğimiz haftaki yazımda AKP seçmeninin tercihini değişimden yana kullanması için "Daha ne olması gerekirdi?" diye bir soru sordum. Bu hafta sizden gelen cevapları derledim ve Kraliyet Birleşik Kuvvetler Enstitüsü (RUSI) ve Avrupalı Liderler Netwörkü kıdemli uzmanı akademisyen-yazar Ziya Meral ile konuştum

Daha ne olması gerekirdi?

14 Mayıs Seçimleri'nin ardından aklımda tek bir soru var. Erdoğan seçmenlerinin değişim istemesi için daha ne olması gerekirdi?

Prof. Dr. Selçuk Şirin: İyi ebeveynlik, çocuğunun geleceğiyle ilgili kararları sandıkta vermekle başlar

Çocuklarım ilk oylarını kullanırken aklıma yazar-akademisyen Prof. Dr. Selçuk Şirin hocamızın bir röportajımızda söylediği "İyi ebeveynlik bilinçli seçmen olmakla, çocuğunun geleceğiyle ilgili kararları sandıkta vermekle başlar. Siyasete karışmıyorsan, siyaset senin çocuğunun geleceğine karışır." lafı geliyor. Tarihi seçime günler kala kendisiyle temasa geçiyor, görüşlerini soruyorum