01 Ocak 2025

2024’ün öğrettiği 24 hayat dersi

Bu hafta sizlerle 2024’ün bana verdiği hayat derslerini paylaşmak istiyorum. Bu derslerden geçemezsek, hayat bizi tekrar tekrar aynı sınavlara tabi tutuyor. Ta ki mezun olana kadar. 2025, hayat okulundan en iyi derecelerle mezun olduğumuz bir yıl olsun. Yeni yılınız kutlu olsun

Yılın son yazısını yazmak için İstanbul’daki mahalle kafemizde bilgisayarımın başına oturdum. Günlerdir, durmaksızın yağan yağmurun ardından güneş açtı. İçtiğim demli çay içimi ısıttı. Kucağıma bir kedi oturdu, kendini sevdirdi, yüzümü öptü, zıpladı gitti yan masaya... Yedi buçuk yıldır ilk kez yeni yıla İstanbul’da gireceğim. Ailemin, arkadaşlarımın sevgisi ve onlarla yeni anılar biriktirmenin mutluluğuyla...

Sonuna geldiğimiz bu yıl, hem dünya, hem birçok kişi için zor bir yıldı. Savaşlar, doğal felaketler, iktidar ve güç hırsıyla yakıp yıkan liderler, her geçen gün etkisini daha çok hissettiren iklim krizi... 2025’de dünya daha iyi bir yere gider mi bilmiyorum. Ama biz daha iyi bir yere gidebiliriz. Her birimiz, bu zorlu dünya düzeninde kendimizi iyileştirebilirsek, belki dünya da iyileşir.

2024’de panik atak deneyimiyle nefessiz kalıp düştüğüm dipten, tüm gücümle yüzeye zıpladım. Hayatımda öğrenmediğim kadar çok şey, bir zip dosyası gibi sıkıştırılmış bir şekilde önüme sunuldu. Kendimle kaldım, kendimi dinledim, öğrendim, iyileştim. Öğrenmeye ve iyileşmeye devam edeceğim. Bu hafta sizlerle 2024’ün bana verdiği hayat derslerini paylaşmak istiyorum. Bu derslerden geçemezsek, hayat bizi tekrar tekrar aynı sınavlara tabi tutuyor. Ta ki mezun olana kadar. Öğrenene, anlayana kadar... Siz de benim gibi karşınıza çıkan dersleri defalarca veremeyenlerdenseniz, bu yazıyı alın, bir kopya kağıdı gibi cebinize koyun. İhtiyacınız olduğunda çıkartın bakın. 2025 hayat okulundan en iyi derecelerle mezun olduğumuz bir yıl olsun. Yeni yılınız kutlu olsun.

  1. Kendinize demir atın: Hayat yolculuğunuzun sakin ve güvenli sularda ilerlemesini istiyorsanız, güven duygusunu önce kendi içinizde bulun, sonra başkalarında arayın. Çapanız dalgalı, değişken ve belirsizliklerle dolu denizlerde size istikrar ve güven sağlayan, hayatınızın alabora olmasını engelleyen tek şeydir. Çapayı başkalarına atarsanız, geminiz her zaman su alma ve batma riski altındadır.
  2. Kendi rotanızda ilerleyin: Kendi değerinizi bilin. İsteklerinizi kovalamak zorunda değilsiniz, kendi bildiğiniz yoldan giderken onlar size gelecektir. Sakin olun, sabırlı olun. Rotayı her zaman kendi hedeflerinize çevirin, başkalarının sizi sürüklediği yerlere değil.
  3. Her şeyi kontrol edemezsiniz: Başkalarının sizi sürüklediği yerde genellikle belirsizlik, güvensizlik, bilgi eksikliği, kontrol kaybı vardır. Kendi rotanızda giderken, karşılaştığınız kişiler, işler, aşklarla hedefleriniz, seviyeniz aynıdır. Belirsizlikten korkmaz, hiçbir şeyi kontrol etmek zorunda hissetmezsiniz. Sakin sularda birlikte ilerlersiniz. Tamamen stresden arındığımız bir hayat mümkün olmasa da, hayatımızda stresi en aza indirmek mümkündür.
  4. Kendinize soru sorun: Yolunuzu bilmiyorsanız, içgüdülerinizi dinleyin. İçgüdüleriniz de size bir şey söylemiyorsa, kendinize sorular sorun. Kendinize soru sormak cesur bir iştir. Bazen kendi ağzımızdan çıkan cümlelerden hoşlanmayabiliriz. Ama inanın insan kendine soru sormaya başladığı zaman cevaplar şelale gibi önüne akmaya başlar. İçinizdeki eski dostla tekrar tanışır, onunla barışır ve onu tekrar sevmeyi öğrenirsiniz.
  5. İçe dönün: Belli zamanlarda etrafınıza bir sınır koyup, içinizi dönmek, etraftan bir onay veya yardım beklemeden kendimize odaklanmak, meditasyon ve terapi yardımıyla neyi niye yaptığımızı anlamak önemli bir ihtiyaçtır ve bizi iyileştirir.
  6. Hayır demeyi öğrenin: Gabor Mate’nin çok satan “Vücudunuz Hayır Diyorsa; Duygusal Stresin Bedelleri” kitabında belirttiği gibisiz “Hayır” demeyi bilmezseniz, vücudunuz sizin adınıza hayır diyecektir. Kalp çarpıntısı, baş dönmesi, anksiyete, sedef ve roza gibi cilt hastalıkları, diş sıkma, baş ağrısı, migren, fibromiyalji gibi hastalıklar genellikle vücudunuzun “Hayır” diyerek iletişim kurma şeklidir.
  7. Huzursuzsanız, parçaları değiştirin: Mental olarak zorlanıyorsanız, durmadan endişeliyseniz, anksiyete, depresyon gibi psikolojik rahatsızlıklar yaşıyorsanız, hayatın gerçeklerinden kaçmak için alkol ya da uyuşturucuya bağımlı hale geldiyseniz, bilin ki hayatınızda ters giden bir şeyler var. Bu rahatsızlıkların başladığı ilk döneme gidin ve o sıralar hayatınızda neyin değiştiğini kendinize sorun. O değişen şey, genellikle nedendir, o parçayı zor da olsa, acı da olsa hayatınızdan atın, sabırla ve zamanla yerine yenisini koyun.
  8. Değişimi kabullenin: Bu parçanın kaybından kaynaklanan üzüntü, hayal kırıklığı, kalp kırıklığı, kırılganlık gibi duygular size bir şey öğretmek, eksik kalmış bir yönünüzü tamamlamak, sizi büyütmek, sizi hayatta daha iyi bir yere taşımak içindir. Bu değişimi kabullenin ve ona teşekkür edin.
  9. Yasınızı yaşayın: Elbette parça değiştirme durumu sevdiklerimizin ölümü gibi büyük, engellenmesi elimizde olmayan ama bir o kadar da hayatın doğal bir parçası olan kayıplar için geçerli değildir. Hayatınıza sağlıklı devam etmek için yasınızı yaşamak, kabullenmek çok önemlidir. Yas yaşanmadığı, inkar edildiği, maskelendiği zaman yıllar sonra bile psikolojik ve fiziksel rahatsızlıklar baş gösterebilir.
  10. Yaralarınızı iyileştirin: Doğduğumuzdan bu güne bilinçli olarak değil de, “önümüze gelene bir tekme” olarak değiştirdiğimiz parçalar, bizim yaralarımız olarak kalır. Onları iyileştirmezsek o yaralar başımıza gelen her istenmeyen olayda daha da açılır, derinleşir, büyür, bir türlü kabuk bağlayamaz.
  11. Yaralarınızı bilgeliğe dönüştürün: Neyi niye yaptığınızı anlamak, endişelerinizin, sizi huzursuz eden şeylerin kaynağını bularak o parçaları değiştirmek, yaralarınızı iyileştirmek size o kadar iyi gelecektir ki, bunları çevrenizle, arkadaşlarınızla paylaşarak onların da kendi yaralarını iyileştirmesine yardımcı olabilirsiniz.
  12. Sinir sistemi tepkilerini öğrenin: Savaş, kaç, don ve başkalarını memnun et (Fight, flight, freeze, fawn) aşırı stres, ölüm korkusu gibi var oluşu tehdit edebileceğine inandığımız tehlikeli bir durumla karşılaştığımızda, vücudumuzun otomatik olarak verdiği psikolojik savunma tepkileridir. Bu tepkileri öğrenmek, hem kendimizi, hem başkalarının neyi niye yaptığını anlamak için müthiş bir araçtır. Nicole LePera’nın “Kendini İyileştirme İşi Nasıl Yapılır?” ve “Kendi Benliğinizle Nasıl Tanışılır?” kitaplarını öneririm.
  13. Tek gerçek içinde bulunduğumuz andır: Olmamış şeylere endişe etmeyin, henüz yaşanmamış gelecekle ilgili korku dolu film senaryoları yazıp uykunuzu kaçırmayın. Enerjinizi olumluya, şimdiye, nefesinize odaklayın. Nefes alıyorsak varızdır ve tek gerçek o andır.
  14. Çekim kanunu vardır: Enerjimizi olumluya, iyiye, güzele odaklamak hayatımıza güzel şeyleri çekmemize yol açar. Düşüncelerimizi bekleyerek değil ama çalışarak yaratabiliriz. Büyüklerimizin dediği gibi, “İyi düşünelim, iyi olsun”.
  15. İkinci şans erdemdir, üçüncü şans ve sonrası çaresiz bir saflıktır: Herkes ikinci şansı hakeder, ama bir insana üçüncü, dördüncü, onuncu şansı veriyorsak çaresiz bir safızdır ya da aptalızdır. Ben 2024’de bu saflık kategorisinin kraliçesi oldum ama çok şükür artık kimseye ikiden fazla şans verilmeyeceğini öğrendim.
  16. Bırakın yapsınlar: Bırakın canınızı sıksınlar, bırakın sizi kızdırsınlar, bırakın size destek olmasınlar, bırakın kaçsınlar, bırakın terk etsinler, bırakın gerçek yüzlerini göstersinler. Kimseyi değiştiremezsiniz, ama bu tür insanları hayatınıza alıp almamak konusunda kararınızı vererek, kendi hayatınızı değiştirebilirsiniz.
  17. Affet ve yoluna devam et: Affetmek çok kolay olmasa da, büyük bir erdem ve bilgeliktir. Her insan dünyaya kendisinin seçmediği bir ailenin içinde, mutlu anlarla birlikte birçok travmatik ana da maruz kalarak büyüyor ve yetişkinliğinde bu travmaları eşine dostuna yansıtabiliyor. Aman “Özünde iyi biri” diyerek, sakın başkalarının travmalarını sahiplenmeyin, kendi hastalıklı davranışlarını size geçirmelerine müsaade etmeyin. Herkesin bavulu kendine ağır. Affedin ve yolunuza devam edin.
  18. Hayatı paylaşın: Bencil olmanın en büyük zararı kendinizedir. Gün gelir yapayalnız kalırsınız. Etrafınızdaki kişilerden bencil olduğunuzu duyuyorsanız, başkalarına iyi görünmek için gerçek kimliğinizi saklıyorsunuz sıkı bir terapi öneririm. Hayatı, sofranızı, kahkahalarınızı, acılarınızı, gözyaşlarınızı, omzunuzu paylaşın. Mutluluğunuzu paylaşarak çoğaltın, üzüntülerinizi paylaşarak azaltın.
  19. Herkesi memnun edemezsiniz: Ve her şeye yetişemezsiniz. Lütfen bu gerçeği kabullenelim, kendimizi yıpratmaktan vazgeçelim, çoğumuzun çocukluktan beri veremediği bu dersi artık 2025’de verelim.
  20. Her şey mümkün: “Bu yaştan sonra nasıl değişeceğim?” Hayatta her şey mümkün. Ne kadar istekli, kararlı, inatçı, problem çözücü ve kendinize karşı ne kadar dürüst olduğunuza bağlı. Herkesten kaçarsınız, kendinizden kaçamazsınız.
  21. Yaratıcılığınızı besleyin: Bedeninizi kullanın. Çiçek ekmek, ağaç dikmek, heykel yapmak, resim yapmak, yemek yapmak, bir enstrünman çalmayı öğrenmek, spor yapmak, uzun yürüyüşlere çıkmak ve daha aklıma gelmeyen milyonlarca şey için... Toprakla, çamurla uğraşmak insanı rahatlatır. Sanat, spor, yürüyüş iyileştirir. “Hiçbirini beceremem” demeyin, denemeden bilemezsiniz. Aklınıza gelen fikirleri not alın. 2024’de ben sanat terapisi olarak kolaj yapmaya başladım ve bana müthiş iyi geldi.
  22. Hayatı kutlayın: Bir kez gelip, bir kez geçtiğimiz bu dünyada önemsiz gibi gözüken küçük şeylerin tadını çıkartın. Güne sabah kahvemi içerek paylaşmak, Güvercinlik’te gün batarken kızıl gökyüzüne karşı martılarla yüzmek, Beyoğlu’nun bilmediğim dar sokaklarını keşfetmek, dostlarımız ve ailemizle geçirdiğimiz çocuklarımın 20’inci yaş günü kutlaması benim için 2024’ün en mutlu anları oldu.
  23. Hayatı kaydetin: Mutlu anlarınızı kaydetin. Çocuklarımın 20’inci yaşı için bir video hazırlamaya niyet ettiğimde tüm arşivi taradım ve hayatımın tüm şahane anları film şeridi gibi gözümün önünden geçti. Hayat uzun bir yol. Güzel anlar birktimek, onları hatırlamak, tekrar tekrar yaşamak çok değerli.
  24. Kız arkadaşlarınıza sımsıkı sarılın: En yakınınızdaki ve en hızlı ulaşabileceğiniz terapistiniz her zaman kız arkadaşlarınızdır. Onlara uzun mesajlarla içinize dökebilir, birbirinden şahane tavsiyeler alabilir, en aptalca şeylere birlikte gülebilir ve omuzlarında ağlayabilirsiniz. Kız arkadaşlarınıza sımsıkı sarılın ve onların kıymetini hep bilin.

Ayşe Acar kimdir?

Ayşe Acar 10 Ağustos 1974'de doğdu. İstanbul Teknik Üniversitesi Fizik Mühendisliği bölümünü bitirdikten sonra 1996 yılında Sabah Gazetesi'nin reklam departmanında işe başladı. Sonraki yıllarda NTV ve Vatan Gazetesi'nin reklam departmanlarında yönetici olarak çalıştı. 

Kariyerini değiştirmesine yol açan olay, 2004 yılında ikizlerine hamile kalmasıyla gerçekleşti. Yazı işlerindeki arkadaşlarına hamilelik maceralarını anlatırken, kendini hafta sonu eklerinde köşe yazarı olarak buldu. 

Ayşe'nin İkizleri'nin ilk yazısı Vatan Gazetesi'nde 11 Eylül 2004'de yayımlandı ve çocukları Defne ile Ege'nin ilkokula başladığı 2011 yılına kadar sürdü. 

Nisan 2009'da "Anneee! Anne oluyorum!" isimli ilk kitabı yayımlandı. Bu süre zarfında Vatan Gazetesi'nin hafta sonu eklerinde spor, sanat, siyaset, iş, moda dünyasının etkili isimleriyle röportajlar yaptı. 

Ayşe 2017'de, ikizleri ve dört ayaklı çocuğu Mişka ile Kanada'nın Vancouver şehrine göçtü. Kanada'nın iklimine, kültürüne ve farklı bir dilde yaşamaya alışırken ortaya göç sürecinde yaşadığı zorlukları ve düştüğü gülünç durumları esprili bir dille anlattığı ikinci kitabı "Kanadalılaştıramadıklarımızdan mısınız?" (2019-Kara Karga Yayınları) çıktı. 

2019 yılında T24'te Göç Hikâyeleri köşesini yazmaya başladı. Yeniden başlamanın gücünü anlattığı ve Kanada'da yaşam ile ilgili ipuçları verdiği yazıları, birçok yeni göçmen için rehber niteliğinde oldu. 

Ayşe Acar aynı zamanda Oksijen Gazetesi için yurt dışında yaşayan başarılı göçmenlerle röportajlar yapıyor ve Vancouver'da çok dilli kampanyalar yürüten bir reklam ajansında müşteri ilişkilerini yönetiyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Yeşil Defne’m ve Mavi Ege’me mektup

Hayatın inişli çıkışlı yollarında birlikte yürümeye devam edin. Bu dünyaya kutsal Defne ağacı gibi köklenin, Ege Denizi’nin sakin, şifalı sularında yıkanın. Ben her nerede olursam olayım, sizi daima bekliyor, izliyor, destekliyor, alkışlıyor olacağım canlarım. 20’inci yaşınız kutlu olsun

'Bir Gün, 365 Saat'in yönetmeni Eylem Kaftan: Saraybosna gösteriminden sonra bir kadın 20 yıl önce başına gelen olay için polisi aramış

“Bir Gün, 365 Saat” filmi aile içi istismar kurbanı üç genç kızın dayanışmasını ve hukuk mücadelesini anlatıyor. Kızlar kendi hikayelerini kendi oynuyor. İzlerken zorlanıyorsunuz ama filmin sonunda içiniz umutla doluyor. 25 Aralık’ta vizyona girecek olan filmin yönetmeni Eylem Kaftan’la konuştum

Tehlike ölçme radarı: Anksiyete

2024 yılı benim anksiyetemle barıştığım, onu küçük bir çocuk gibi şefkatle sarıp sarmaladığım bir yıl oldu. Boynuma taş bağlanmışcasına düştüğüm karanlık dipten, yunus gibi fırlayarak çıktım. Artık içindeyken, konuya dışarıdan bakabiliyorum. Eskiden içinde sıkışıp kalırdım. Umarım bu yazı içinde sıkışanlara umut olur

"
"