29 Mart 2023

Enkazdan çıkan diğer felaketler

6 Şubat Depremleri’nin üzerinden bir buçuk aydan fazla zaman geçmişken, felaketin çevresel ve ekolojik boyutlarıyla yüzleşiyor, 110 milyon tona varabilecek enkaz atığının oluşturduğu kirlilikle, insan sağlığına, doğa alanlarına vereceği zararla ve iklim krizini hızlandıracak sorunlarıyla baş başa kalıyoruz. Bu hafta sizinle Greenpeace Deprem Raporu’ndan önemli notlar paylaşmak istiyorum

"Enkaz kaldırma çalışmalarında ortaya çıkan
kanserojen lif, asbest ve toksik tozlar,
ilerleyen yıllarda kanser başta olmak üzere
ciddi hastalıklara neden olabilir"

Türk Tabipler Birliği, 2023

 

6 Şubat Depremleri'nin üzerinden 1.5 aya yakın bir zaman geçmişken, ölen canlarımızın yasını tutarken, kaybolanlar her an köşeden çıkıp da gelecekmiş gibi beklerken, insanlar dakikalar içinde evsiz ve işsiz kalmışken, yıkılan kültürel mirasımıza ağlarken, ilk üç gün deprem bölgesine yardım ulaşamamasıydı, Kızılay'dı, helallikti, çadır ve kan satılmasıydı, temiz suyuydu, yaklaşan seçimiydi derken çıldırıp ülkece kafalara hunileri takmışken, felaketin çevresel ve ekolojik boyutlarıyla da yüzleşmeye başlıyor, 110 milyon tona varabilecek enkaz atığının oluşturduğu kirlilikle, insan sağlığına, doğa alanlarına vereceği zararla ve iklim krizini hızlandıracak sorunlarıyla baş başa kalıyoruz.

Malumunuz 11 ilde 50 binden fazla insan hayatını kaybetti, 15 milyondan fazla insanın ve canlının hayatı doğrudan etkilendi. Deprem felaketinin hemen ardından geçici konaklama için çadırların kurulduğu alanlar, sivil toplum kuruluşlarının meteorolojik afetlere karşı hazırlıklı olunması gerektiğine dair uyarılarının dikkate alınmadığını gösterdi. Acı bir şekilde 16 Mart 2023'de Şanlıurfa ve Adıyaman'da yaşanan sel felaketinde 14 kişi hayatını kaybederken, çadırlar sular altında kaldı, yüzlerce insan tekrar yer değiştirmek zorunda kaldı.

Bilimi ne zaman dinleyeceğiz, ne zaman vaktinde önlem alacağız bilmiyorum. Ama sivil toplum kuruluşlarının yaptıkları çalışmaları duyurmak, yaymak, siz okurların dikkatine sunmak bizim görevimiz.

Bu nedenle bu hafta sizlere Greenpeace'in 6 Şubat Deprem Raporu'nu özetlemek ve bu rapordan notlar paylaşmak istiyorum.

Asbest rüzgar, yağış fırtına ile uzaklara taşınabiliyor

Bilindiği üzere hasar tespit çalışmaları sonrasında, 11 ilde, 332 bin 947 bağımsız bölümden oluşan 84 bin 726 binanın acil yıkılması gerektiği, ağır hasarlı veya yıkık olduğu belirlendi. Toplam enkaz atık miktarının 50 milyon ton ila 110 milyon ton aralığında olacağı öngörülmekte.

Enkaz atıklarına ilişkin en önemli tehditlerinin başında binaların inşası sırasında kullanılan asbest, kanserojen lifler ve toksik malzemeler Asbest lifleri 3-3.5 mikron uzunluğunda, bir mikron kalınlığında yani gözle görülmeyecek kadar küçük yapıda. Bu nedenle yerçekimi etkisiyle yere çökmez, rüzgâr, yağış, fırtına gibi meteorolojik olaylarla çok uzaklara taşınabilir.


 Asbeste maruz kalanların 10-40 yıl içinde hastalık riski var

Asbest liflerine çok kısa zamanlı bile maruz kalınması, maruziyetten 10 ila 40 yıl sonra akciğer zarı kanseri, gırtlak kanseri, yumurtalık kanseri ve asbestozis hastalıklarına neden olabilmektedir. Abestin tüm formları Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı, Dünya Sağlık Örgütü ve Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından "kanserojen" olarak tanımlanmıştır.

Asbestin inşaatlarda kullanımı ülkemizde 2010 yılında yasaklanmıştır. 1970-2010 yılları arasında yapılmış binalarda ise tavanlar, duvarlar, çatı kaplamaları, yer döşemeleri, kazan ve boru izolasyonu ve elektrik tesisatlarında yalıtım amaçlı kullanılmıştır. Türkiye'deki birçok bina gibi, deprem bölgesindeki binaların ne kadarının asbest içerip içermediğine dair net bir kayıt yok.

Yıkılan binaların yarısından fazlasında Asbest riski var

Ancak Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)'in "İllere ve ikamet edilen binanın inşa yılına göre hane halkı sayısı ve oranı, 2021" istatistikleri incelendiğinde deprem bölgesindeki binaların yaş grubu ve bu binalarda yaşayan hane halkı sayısını görebilmek ve asbest tehdidine yönelik fikir edinebilmek mümkün.

İstatistiğe göre 2000 yılı öncesinde inşa edilen binalarda yaşayan hane halkı sayısının en yoğun olduğu iller sırasıyla şöyle; Adana (yüzde 61), Osmaniye (yüzde 53), Malatya (yüzde 52), Hatay (yüzde 50), Gaziantep, Adıyaman, Kilis (yüzde 48) ve Elazığ (yüzde 47) izlemektedir. 2000-2010 yılları arasında veri olmasa da, deprem bölgesindeki binaların neredeyse yarısından fazlası asbest ve kanserojen madde riski taşımaktadır.

Acilen enkaz alanlarında sulama yapılmalı

Asbest liflerinin havayla birlikte solunmasını engellemek için acilen enkazda sulama yapılmalı, rüzgârla birlikte liflerin taşınması ve solunması engellenmelidir. Enkazın taşındığı kamyon kasaları branda ile kapatılmalı, araç güzergâhında tozumaya neden olacak tüm yollar sulanmalıdır. Enkaz kaldırma çalışmalarında görevli personel FFP3 toz maskesi kullanmalıdır, halk alandan uzaklaştırılmalı, eğer enkaz çadır-konteyner yerleşim alanına yakınsa halka FFP3 tipi toz maskesi temin edilmelidir.

Enkaz kaldırma işlemlerinde yer alan çalışanların düzenli sağlık takibi yapılmalıdır. Başta kanser olmak üzere büyük sayılarla ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarının izlenmesi için düzenli halk sağlığı izleme ve tarama programları oluşturulmalıdır.

OSB alanlarında sızıntı ihtimali

Enkaz atıkları yapı malzemelerinin dışında her türlü evsel atığı; elektronik, plastik, metal malzemeleri, tehlikeli atıkları barındırmaktadır. Enkaz atıklarının içindeki toksinler ve ağır metaller yağmur ve rüzgarla toprağa ve suya karışarak çok geniş bir alanda doğayı ve canlı sağlını tehdit eden birer kirlilik mekanizmasına dönüşebilir. Bu nedenle, enkaz atık alanı tarım alanı, baraj havzası, sulak alan, dere yatakları ve deniz kenarları başta olmak üzere hiçbir doğa alanına bırakılmamalıdır.

Deprem ciddi çevresel riskler oluşturabilecek tesislerin yoğun olduğu bir bölgedir. Bölgede 48 Organize Sanayi Bölgesi yer alırken bu OSB'lerin 33'ünde üretim faaldir. Faal olan 33 OSB'nin 10'u ciddi hasarlıdır ve 4 bin tesisin önemli bir kısmında üretim durmuştur. Başta OSB alanları olmak üzere sanayi üretim merkezleri faaliyete geçmeden önce bu alanlar ve yakın çevresi sızıntı ihtimaline karşı takip edilmeli, gerekli düzenlemeler yapılmadan faaliyete açılmamalıdır.

İskenderun Limanı'nda yanan konteynırların içinde ne var?

6 Şubat'ta deprem ile başlayan ve söndürülmesi dört günü bulan İskenderun Liman yangını çok büyük bir çevre felaketine dönüşmüştür. İskenderun Limanı Türkiye'nin en büyük dördüncü limanıdır. Yangınının çıkış nedenine ilişkin en temel iddia kimyasal madde içeren konteynırların zayıf güvenlik tedbirleri ile bir arada bulundurulmasıdır. Bu tarihe kadar yanan konteynırların içeriği ile ilgili bilgi verilmemiş olması ortaya tahmin edilemeyen bir kirlilik riskini çıkarmıştır. Yangının nedenine, ihmallere, çevresel etkilerine yönelik ve yangın esnasında ve enkaz kaldırmada yer alan görevlilerin sağlığına ve yasal süreçlere ilişkin kamuoyuna bilgilendirme yapılmalı ve süreçle ilgili soruşturma başlatılmalıdır.

Doğal çeşitlilik ve nesli tehlike altına giren türler

Deprem bölgesi 60'tan fazla tabiatı koruma alanı, milli park, tabiat parkı, yaban hayatı geliştirme sahası, doğal sit ve canlı tür çeşitliliği bakımından uluslararası kriterle öne çıkan 35 önemli doğa alanına ev sahipliği yapmaktadır. Geniş sulak alan ekosistemlerinden, sedir, karaçam ve meşe ormanlarına ve dağ bozkırlarına uzanan bu çeşitlilik, bölgenin nadir canlı tür çeşitliliği hakkında da bilgi vermektedir. Bu doğal alanlar ve nesli tehlike altında bulunan türler afet sonrası yapılanma sürecinin her aşamasında mutlak şekilde korunmalıdır.

Meteorolojik afet riski bulunan yerlerde geçici veya kalıcı yerleşim kurulmamalı

AFAD İl Afet Azaltma Planları (2022) deprem bölgesi illerinin meteorolojik afetlere ilişkin durumu hakkında öngörülerde bulunmaya imkân vermektedir. Bu raporlara göre afet illerinin bir bölümüne ilişkin riskler şehirlere özel olarak raporda belirtilmiştir. Deprem bölgesindeki iller iklim değişikliği ile doğrudan ya da dolaylı şekilde ilişkili afetler bakımından ciddi riskleri barındırmaktadır. Geçici ve kalıcı yerleşim alanları ile için yerleşim yerleri seçiminde afet eğilimli noktalar göz önünde bulundurulmalıdır. Aksi halde afetten etkilenen yurttaşların, yaşadığımız sel felaketi gibi yeni afetlere maruz kalması mümkündür.

Yazıyı yazarken ben derin bir "Ah!" çektim. Enkaz çalışmaları sırasında bunların ne kadarının yapılıp yapılmadığı ve önümüzdeki günlerde nelerle karşılaşacağımız büyük bir soru işareti. Türkiye'de yaşamak böyle bir şey zaten. Hiçbir şeyiniz yokken bile, siz farkında olmasanız da, sizi tehdit eden bir şeyler eş zamanlı oluyordur. Tek dileğim bilime kulak vermemiz, çocuklarımıza, gelecek nesillerimize miras olarak daha büyük felaketler, acılar ve ellerine koca bir "soru İşareti" bırakmamamız.

 Video: Greenpeace Türkiye Instagram sayfasından alınmıştır. 

Ayşe Acar kimdir?

Ayşe Acar 10 Ağustos 1974'de doğdu. İstanbul Teknik Üniversitesi Fizik Mühendisliği bölümünü bitirdikten sonra 1996 yılında Sabah Gazetesi'nin reklam departmanında işe başladı. Sonraki yıllarda NTV ve Vatan Gazetesi'nin reklam departmanlarında yönetici olarak çalıştı. 

Kariyerini değiştirmesine yol açan olay, 2004 yılında ikizlerine hamile kalmasıyla gerçekleşti. Yazı işlerindeki arkadaşlarına hamilelik maceralarını anlatırken, kendini hafta sonu eklerinde köşe yazarı olarak buldu. 

Ayşe'nin İkizleri'nin ilk yazısı Vatan Gazetesi'nde 11 Eylül 2004'de yayımlandı ve çocukları Defne ile Ege'nin ilkokula başladığı 2011 yılına kadar sürdü. 

Nisan 2009'da "Anneee! Anne oluyorum!" isimli ilk kitabı yayımlandı. Bu süre zarfında Vatan Gazetesi'nin hafta sonu eklerinde spor, sanat, siyaset, iş, moda dünyasının etkili isimleriyle röportajlar yaptı. 

Ayşe 2017'de, ikizleri ve dört ayaklı çocuğu Mişka ile Kanada'nın Vancouver şehrine göçtü. Kanada'nın iklimine, kültürüne ve farklı bir dilde yaşamaya alışırken ortaya göç sürecinde yaşadığı zorlukları ve düştüğü gülünç durumları esprili bir dille anlattığı ikinci kitabı "Kanadalılaştıramadıklarımızdan mısınız?" (2019-Kara Karga Yayınları) çıktı. 

2019 yılında T24'te Göç Hikâyeleri köşesini yazmaya başladı. Yeniden başlamanın gücünü anlattığı ve Kanada'da yaşam ile ilgili ipuçları verdiği yazıları, birçok yeni göçmen için rehber niteliğinde oldu. 

Ayşe Acar aynı zamanda Oksijen Gazetesi için yurt dışında yaşayan başarılı göçmenlerle röportajlar yapıyor ve Vancouver'da çok dilli kampanyalar yürüten bir reklam ajansında müşteri ilişkilerini yönetiyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

'Bir Gün, 365 Saat'in yönetmeni Eylem Kaftan: Saraybosna gösteriminden sonra bir kadın 20 yıl önce başına gelen olay için polisi aramış

“Bir Gün, 365 Saat” filmi aile içi istismar kurbanı üç genç kızın dayanışmasını ve hukuk mücadelesini anlatıyor. Kızlar kendi hikayelerini kendi oynuyor. İzlerken zorlanıyorsunuz ama filmin sonunda içiniz umutla doluyor. 25 Aralık’ta vizyona girecek olan filmin yönetmeni Eylem Kaftan’la konuştum

Tehlike ölçme radarı: Anksiyete

2024 yılı benim anksiyetemle barıştığım, onu küçük bir çocuk gibi şefkatle sarıp sarmaladığım bir yıl oldu. Boynuma taş bağlanmışcasına düştüğüm karanlık dipten, yunus gibi fırlayarak çıktım. Artık içindeyken, konuya dışarıdan bakabiliyorum. Eskiden içinde sıkışıp kalırdım. Umarım bu yazı içinde sıkışanlara umut olur

Kanada’ya göç kısıtlamaları

Bugüne kadar birçok kez Kanada’ya nasıl göç edileceğini yazdık. Bu hafta Covid sonrası hızla büyüyen nüfusu kontrol altına almak için Kanada göçmenlik programlarına getirilen kısıtlamaları yazıyoruz

"
"