12 Ağustos 2020

Burada hiç kimse(mi)sin?

İnsanın doğduğu büyüdüğü toprağı terk edip, dünyanın herhangi bir yerine göç etmesi dünyanın en zor deneyimlerinden biri. "Neydim değil, ne olacağım" diyebilmeniz ve bundan keyif alabilmeniz lazım

Bu haftanın başlığı çok sevdiğim Game of Thrones dizisinden gelsin. Arya Stark'ın mentörü, Jaqen H'ghar, Arya'yı akıl almaz bir eğitimle sınamış ve onu Çok Yüzlü Tanrı'ya hizmet adına, kimliğinden vazgeçmeye ve "Hiç kimse" olmaya zorlamıştır. (Finally the girl is no one- Sonunda kız hiç kimsedir.)

Hiç kimselik, birinin varlığını yok ettiği durumdur. Önce kendin olmaktan vazgeçersin, sonra tamamen içinde bulunduğun kabın şeklini alırsın. Ne olmak istersen o olursun. Burada Arya Çok Yüzlü Tanrı'nın hizmetkarı oluyor. Arkadaşı yok, düşmanı yok, ailesi yok, ismi yok, kişiliği yok, sevdikleri yok, sevmedikleri yok. O yok. O hiç kimse!

Arya eğitimini tamamladıktan sonra ise evine dönmeye karar verir: "Bu kız Winterfell'den Arya Stark. Ve bu kız evine gidiyor."

Edindiği deneyimi öz kimliği ve amaçları için kullanacaktır.

Aslına bakarsanız Hiç'lik Mevlana'dan Kant'a, Buda'dan Sokrates'e tüm filozofların üzerine kafa yorduğu bir kavram.

Hz. Mevlana; "Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken, sen hiç ol. Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı, nasıl ki çömleği ayakta tutan dışındaki biçim değil, içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil, hiçlik bilincidir" der.

"Konuyu bağla artık" dediğinizi duyar gibiyim.

Sizden gelen mesajlardan bir iki cümleye takıldığım için bu girişi yaptım.

"Çok gelmek istiyorum. Orada tüm vasfımızı kaybedip sıfırdan mı başlıyoruz?"

"Türkiye'de en olumsuz senaryoda dahi birinci sınıf bir vatandaşken, yurt dışında bu durum her zaman pek böyle olmuyor. Neticede orada doğulu bir yabancısınız."

Burada vasfınızı değil ama egonuzu kaybediyorsunuz. Elbette her taş yerinde ağır. "Ben Türkiye'de doktordum, gazeteciydim, yöneticiydim" vs... Kimsenin orada ne olduğunuz umurunda değil. Burada ise önden işinizi bulsanız bile bir süre hiç kimse oluyorsunuz! Yeni bir çevre edinmek, yeni bir kültüre, dile alışmak için önce bir bilgisayar gibi kendinizi sıfırlamanız ve yeni bir format atmanız gerekiyor. Bu öyle kolay olmuyor. Bünye önce hata veriyor. Sistem bir süreliğine çökebiliyor. Ama zamanla oluyor ve geriye eşsiz bir hayat dersi kalıyor. Ancak gözlemlediğim kadarıyla bizim insanımız bu "hiçbir şey" olma durumuyla pek barışık değil.

Göçmenlik bürosu sahibi bir arkadaşıma bu fikrimi belirttiğimde bana hak veriyor. Diyor ki, "Kanada'ya nasıl göç edilebileceğiyle ilgili seçenekler belli. Kendilerine en uygun alternatifleri öneriyoruz. 'E ne yani, bu kadar uğraşıp, para verip bir de göçmen mi olacağız? Vatandaş olacaksak gelelim' diyorlar." 

Kendisine gelen bazı mesajlar şöyleymiş;

"Abi benim iş makinelerim var. Ben nasıl Kanada'ya gelirim?"

"Abi şu vatandaşlığın bir kolay yolu yok mu ya... Parası neyse verelim. Şimdi orada gariban gibi göçmen olmayalım."

"Ev aldım, üzerine elektrik sözleşmesi yaptım. E daha ne yapalım?"

"Çocuğu orada doğurduk. Boşuna mı doğurduk? O oluyor da, biz niye vatandaş olamıyoruz?"

"Şimdi kardeş ben öğrenci vizesiyle gelsem, bizim hanıma da bir çalışma izni çaksak, ama yani yalandan. Bu yaştan sonra okuyacak halimiz yok. Oluyor mu o iş öyle."

Parasını verip vatandaşlığını alabildiği durumlarda göçmeye sıcak bakan birçok insan olduğunu da bu vesileyle öğreniyorum.

Peki burada Orta Doğulu bir yabancı mı oluyoruz? Eğer kendinizi Orta Doğulu bir yabancı gibi hissediyorsanız, öyle olursunuz. Ama yol haritanız belliyse, kararlıysanız, çalışkansanız Kanada'da genellikle böyle bir tutumla karşılaşmazsınız. "Genellikle" kelimesinin üstüne basmak istiyorum. Çünkü dünyanın her yerinde olduğu gibi elbette burada da ırkçılık ve ayrımcılık var. Sadece iyice faşistleşen dünya ülkelerine göre daha az olduğunu söyleyebiliriz. İlla bir yerde göçmen olunacaksa, Kanada sanırım en doğru yerlerden biri.

Özetle insanın doğduğu büyüdüğü toprağı terk edip, dünyanın herhangi bir yerine göç etmesi dünyanın en zor eğitimlerinden/deneyimlerinden biri.

"Neydim değil, ne olacağım" diyebilmeniz ve bundan keyif alabilmeniz lazım.

Bu yolculuğun size katacağı deneyime odaklanmanız lazım.

Bu deneyimi severseniz kalırsınız, sevmezseniz de Arya Stark gibi tüm öğrendiklerinizi cebinize koyup, evinize dönersiniz.

Gelmek büyük bir başarı değil, dönmek de dünyanın sonu değil.

Yola çıkmaya cesaret eden herkesin yolu açık olsun!

Çünkü o yolun sonu gittiğiniz ülkeye değil, size çıkacak!

Yazarın Diğer Yazıları

Dış politikalar uzmanı Ziya Meral: Yeni bir Cumhuriyet mutabakatına ihtiyacımız var

Geçtiğimiz haftaki yazımda AKP seçmeninin tercihini değişimden yana kullanması için "Daha ne olması gerekirdi?" diye bir soru sordum. Bu hafta sizden gelen cevapları derledim ve Kraliyet Birleşik Kuvvetler Enstitüsü (RUSI) ve Avrupalı Liderler Netwörkü kıdemli uzmanı akademisyen-yazar Ziya Meral ile konuştum

Daha ne olması gerekirdi?

14 Mayıs Seçimleri'nin ardından aklımda tek bir soru var. Erdoğan seçmenlerinin değişim istemesi için daha ne olması gerekirdi?

Prof. Dr. Selçuk Şirin: İyi ebeveynlik, çocuğunun geleceğiyle ilgili kararları sandıkta vermekle başlar

Çocuklarım ilk oylarını kullanırken aklıma yazar-akademisyen Prof. Dr. Selçuk Şirin hocamızın bir röportajımızda söylediği "İyi ebeveynlik bilinçli seçmen olmakla, çocuğunun geleceğiyle ilgili kararları sandıkta vermekle başlar. Siyasete karışmıyorsan, siyaset senin çocuğunun geleceğine karışır." lafı geliyor. Tarihi seçime günler kala kendisiyle temasa geçiyor, görüşlerini soruyorum