27 Mayıs 2020

Bu yaz Türkiye’ye uçmak güvenli mi?

Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının bir kısmı bu yaz tatil planlarını ertelerken, bir kısmı da memlekete gitmek için gün sayıyor. Peki Covid-19 döneminde seyahat etmek ne kadar güvenli?

Yurt dışında yaşayan ve yaz aylarını memlekette geçiren 6.5 milyon* Türk vatandaşı için, bu yaz her zamankinden farklı geçecek gibi gözüküyor.

Yaşadığım Kanada’da, hükümet zorunlu durumlar haricinde uluslararası yolculuğu önermiyor. British Columbia Eyaleti Sağlık Yetkilisi Dr. Bonnie Henry geçtiğimiz haftalarda yaptığı açıklamada, seyahat planları yapmamamızı söyledi. "Dünyaya baktığımızda da önümüzdeki aylarda uluslararası seyahate rağbet olacağını sanmıyorum. Bu yaz evinizde kalın, yaşadığınız şehrin tadını çıkartın" dedi. 

Dr. Bonnie Henry’ye hak veriyorum. Nüfusun yüzde 30’unun göçmen olduğu bir eyalette, herkes yazın ülkesine gitse ve dönüşte bir kısmı virüsü geri taşısa, bu aylardır verdikleri mücadeleyi çöpe atmak olur.

Öte yandan, hepimiz yılda bir ay gördüğümüz ailelerimizi özlüyoruz. 2.5 ay evlerimizde oturduk. Artık bu dönem bitsin, çiçek ve deniz kokulu yaz akşamlarında, aile sofralarında sevdiklerimizle hasret giderelim istiyoruz. Ancak yolculuğun hem kendimiz, hem çevremiz açısından taşıdığı risklerden korkuyoruz.

Sosyal medya üzerinden yaptığım küçük bir araştırma Kuzey Amerika’da yaşayan Türklerin büyük bir kısmının bu yaz memlekete gitmeyi planlamadığını gösteriyor.

Endişelendikleri konular arasında, uçuş mesafesinin uzun olması, bu süre boyunca maske takmanın zorluğu, uçaklardaki havalandırma sistemi, havaalanı ve uçak tuvaletlerindeki hijyen, Türkiye’ye dönüşte 14 gün karantina zorunluluğu (bu ileriki günlerde değişebilir), ikinci dalgaya Türkiye’de yakalanma ve yaşadıkları ülkeye geri dönememe korkusu var.

Gitmeyi düşünenlerin bir kısmı Avrupa’da, yani Türkiye’ye çok daha kısa uçuş mesafesinde yaşıyor ya da virüse karşı bağışıklık kazanmamız gerektiğini, bu nedenle de planlarımızı ertelemenin doğru olmadığını düşünüyor.

Türk Hava Yolları ve Air Canada’nın sitelerini incelediğimde, uçakları bir çamaşır suyuna batırmadıklarını görüyorum. Her iki hava yolu da tüm uçaklarda hastanelerde bulunan HEPA filtre sistemi kullandıklarını, kabin içindeki havanın her 3 dakikada bir yenilendiğini, saatte 15 ila 30 kez tamamen tazelenerek, toz, bakteri ve virüslerden arındırıldığını belirtiyor. Muhtemelen tüm büyük hava yolları hijyene çok önem verecektir, zira gelecekleri bu dönemi kazasız belasız atlatmalarına bağlı.

Chilliwack Hastanesi Covid-19 yatan hasta servisi sorumlusu Dr. Ercüment Bedir’i arayıp onun düşüncelerini soruyorum. Dr. Bedir, Covid-19 döneminde uluslararası uçuş konusunun çok tartışmalı olduğunu ve aslında kimsede net bir cevap bulunmadığını söylese de notlarını aktarıyorum.

En büyük risk ne havalandırma ne hijyen, asemptomatik virüs taşıyıcılarıdır

* Uçaklardaki havalandırmadan kaynaklı virüs ve mikrop riski, halk arasında bilinenin aksine oldukça düşüktür.

* Bu temasla geçen bir virüs. Tuvaletten ziyade, tuvaletin kapı kolundan geçebilir mesela. Ya da yine pozitif olan biri tuvalette maskesini çıkarıp aksırıp, hapşırsa arkasından giren kişi risk altına girer. Temizliğe hem personelin, hem yolcuların çok dikkat edeceğini düşündüğüm için düşük ihtimal ama "olmaz" diyemeyiz.

* En büyük endişe kaynağı bana kalırsa hijyen ya da havalandırma değil, semptom göstermeyen virüs taşıyıcılarıdır. Havaalanında ateş ölçülse bile bu kişiler kendilerini belli etmeyeceklerdir. Temas ettikleri eşyalara dokunan ya da onlarla sosyal mesafesini koruyamayan herkes risk altındadır.

* Orta koltukların boş bırakılması riski azaltabilir. (Uçuş yapmadan önce hava yolu şirketinin bu konudaki politikasını sorunuz.)

* Yol boyunca maske takmak çok önemli. Maske takan iki kişinin birbirine hastalık bulaştırma riski çok düşükken, taşıyıcının maskesiz diğerinin maskeli olduğu durumda yüksek, iki kişinin de maskesiz olduğu durumda çok daha yüksektir. Ancak, örnek vermek gerekirse Vancouver-İstanbul uçuşu aktarmalı olarak en az 17 saat. Bu kadar uzun süre kim maske takabilir bilmiyorum. Maske ile nefes alamayanlar var, panik atak geçirenler var... (Hava yolu şirketinize maske politikasını sorunuz.)

* Bu arada havaalanlarındaki havalandırma ile uçaklardaki havalandırma aynı değil. Bana kalırsa havaalanları insan ve eşya teması bakımından, uçakların içinden daha riskli. Sosyal mesafeyi korumak zor.

* Bir de bagajlar var. Nereye gidiyor, nereden geliyorlar? Çalışan kişi eldiven taksa da, her valizi ellediğinde eldiven değiştiriyor mu? Sonra o valizler üst üste yığılıyor. Asemptomatik birinin valizi, bir anda risk faktörü haline gelebilir.

* İşin maddi kısmı da var. Seyahat sigortalarında Covid-19 kapsam dışı bırakılacak. Bu da tedaviniz için bir risk. Sürekli ateşinizin ölçüleceği aktarmalar sırasında, kazayla ateşiniz çıksa, o şehirde tutulma ihtimaliniz var. Otel paranız filan da çöpe gider. Her şekilde Türkiye’ye gitmeyi düşünenler "Covid-19 dahil" sigortaya baksınlar. Daha pahalı da olsa onu tercih etsinler. Covid-19 çıkarsanız, bir de hiç bilmediğiniz bir ülkenin yoğun bakımında kalma riskiniz var. Bu da anormal bir masraf.

* Seyahat edecek olanlar, aktarmasız uçak tercih ederek havaalanında bulunma süresini kısaltsınlar. Kanada’dan gidecek olanlar Kanada, Amerika üzerinden gidecek olanlar Amerika üzerinden aktarma tercih etsinler ki, herhangi bir hastalık halinde en azından başka bir ülkede tutulmasınlar.

* İlla gitmek isteyenler ziyaretlerini temmuz- eylül arası bir tarihte yapsınlar. Eylül sonrasına bırakmamalı çünkü ikinci dalga riski var.

* Kimin neyle karşılaşacağının hiçbir garantisi yok. Her an havaalanları ve gittiğiniz ülke ile giriş çıkışlar kapatılabilir.

* Ben bu şartlar altında zorunlu olmadıkça yolculuk yapılmasını gereksiz buluyorum. Bir sene evimizde oturmak dünyanın sonu değil. Aksine kendimizi ve çevremizi korumuş oluruz. 


* TC Dışişleri Bakanlığı’na göre kayıtlı yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları sayısı.  Kayıt dışı rakamın çok daha yüksek olduğu tahmin ediliyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Bir insanın en yaratıcı yaşı kaçtır?

Ohio Devlet Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, insan yaratıcılığı iki farklı dönemde zirve yapıyor; biri yetişkinliğin ilk yıllarında, diğeri ise ilerleyen yaşlarda... Bir de hem gençliklerinde hem de yaşlılıklarında yaratıcılığın zirvesini zorlayanlar var. The Cure’un solisti Robert Smith gibi...

50’de ne biter?

Bu hafta, taze 50’sine girmiş bir kadın olarak, toplumun ve erkeklerin oluşturduğu saçma güzellik standartlarını kabullenen kadınların, kendilerine nasıl zulmettiklerini anlatan, son günlerin en çok konuşulan filmi, The Substance’ı yazdım

10 maddede Amerika seçimleri

Harris’in başkan seçilmesi kadınlar ve azınlıklar adına büyük bir zafer olacakken, Trump'ın seçilmesi Amerika ve dünyanın felaketi olabilir. Bakalım Amerika tercihini hangi adaydan yana kullanacak?

"
"