28 Kasım 2012

Yumurtasız Omlet

Başlığı “Muhalefetsiz Demokrasi” de yapabilirdim. Fark etmezdi; ikisi de aynı kapıya çıkar…

 

Başlığı “Muhalefetsiz Demokrasi” de yapabilirdim. Fark etmezdi; ikisi de aynı kapıya çıkar…

Başlık bunlardan hangisi olursa olsun, siz, ben “Olmaz öyle şey” der çıkarız.

Ama AKP’nin başı “Ben yaparım olur” aşamasına ulaştı. Bütün alametler bunu gösteriyor…

Meclis’te dört parti var.

En büyüğü CHP.

AKP’nin başı onu yok edemez. Ama yok etmesine gerek de kalmıyor. CHP kendi kendini kilitlemeyi başardı. Muhalefet adına yapabildikleri Başbakan’ın “incileri”ne o düzeyde “inciler”le cevap vermekle sınırlı. “Kutup ayısı ile bahtsız bedevi” örneğini hatırlayın yeter. Bir de çeşitli “programatik belgeler” hazırlıyor; kamuoyuna açıklıyor ve sonra da onları tozlu raflara kaldırıp yeni paketler hazırlamaya başlıyor…

Yani AKP’nin başının -en azından şimdilik- diz çöktürmesine, iyiden iyiye silikleştirmesine gerek yok. Düşünü kurduğu “Muhalefetsiz demokrasi”nin CHP ayağı kendiliğinden tamam.

Mecliste MHP de var.

Ama hali hiç de iç açıcı değil. Son kongresinde parti yönetimi yaralı çıktı. Devlet Bahçeli, alıştığı üzere delege oylarının çok büyük yüzdesini alıp, rakiplerini silip süpüremedi. Bu durum, parti içinde elbette çatlaklar yaratacak. Buna bir de son iki yılda AKP’nin başının gözdiktiği milliyetçi oyları kendine çekmek için yöneldiği aşırı ve ilkel milliyetçi söylemi (diskuru) ekleyin. Bunun sonucu olacak. Milliyetçi çizgiyi Bahçeli ve ekibinden daha iyi temsil etmesinin yanı sıra o seçmen kitlesine sağlanacak “iktidar rantı kırıntıları”nı da eklersek iyiden iyiye silikleşmiş ve  seçmenlerinin önemli bir kesimini AKP’ye kaptırmış bir MHP ile karşılaşmamız sürpriz olmayacak (gibi).

Ne kaldı?

AKP’nin başının “yumurtasız omlet - muhalefetsiz demokrasi” düşlerini berbat eden, o tatlı düşlerin üstüne bir karabasan gibi çöküp uykusunu da, keyfini de kaçıran Kürtler kaldı.

Kürt siyasi hareketi kaldı.

Onun Meclisteki temsilcisi BDP kaldı.

Kürt siyasal hareketi salt İmralı’dan ibaret olsaydı, AKP’nin başının işi kolaydı. “Koster bozuk” derdi; “Ailesiyle görüşebilir, ama avukatlara gelince koyun onu bir kenara” deyip yargı erkinin yerine geçerdi; “Kırbaç ve havuç” politikası ile idare eder giderdi…

Kürt siyasal hareketi salt Kandil’den ibaret olsaydı, iş yine çok zor değildi. Kandil uzak ve Kandil silahların diliyle konuşabiliyor; onun dışında dilsiz gibi.Askeri düzlemde AKP’nin başının başını ağrıtabilir ama siyasal düzlemde pek kıymet-i harbiyesi yok.

Öyleyse muhalefetsiz demokrasi düşlerini sürdürebilmek için Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) sesinin kısılması gerek. Çünkü Başbakanı çileden çıkaran, dizgine gelmeyen, Meclis’te gündemin oynaklığına kendini –büyük ölçüde- kaptırmayan bir tek BDP kaldı.

Van savcılığınca hazırlanan ve 17 Aralık’ta PKK’li bir grupla bazı BDP’li milletvekillerinin “kucaklaşması”nı terör eylemi kapsamında görerek dokunulmazlıklarının kaldırılıp 15 yıl hapse mahkum edilmelerini öngören fezleke Meclis’e geldi.

Eh, AKP’nin başı da taaa İspanya’dan seslenmişti: “Özellikle bazı teröre yönelik konularla ilgili fezlekelerin gelmesi halinde bu fezlekeleri aramızda değerlendirmek suretiyle alışılmışın dışında bir karar vermeyi düşünüyoruz".

10 BDP’li milletvekilinin dokunulmazlıklarını kaldırıp demir parmaklıkların ardına tıktılar mı AKP başının “yumurtasız omleti” hazır demektir.

Bilmem biliyor musunuz: Yumurtasız omlet pek lezzetli bir yemektir. Rivayet olunur ki ecdadımız olmasıyla öğündüğümüz Sultan Süleyman kardeşlerinden ya da oğullarından birini boğdurduktan sonra keyifle arkasına yaslanır “Tez  bana bir yumurtasız omlet yapıla” buyurur; afiyetle yer; sonra da geğirirmiş…

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"