13 Haziran 2014

Üç Irak: Sünni Irak, Şii Irak ve Kürt Irak

Kanımca kör ve amansız bir terör örgütü olarak IŞİD’i yaratan koşulların tohumları taa BAAS iktidarları döneminde atıldı

“Bu IŞİD de nereden çıktı” diye soran sorana…

Kimileri kestirmeden gidiyor, “Irak El Kaidesi canım” diyor.

Oysa IŞİD, El Kaide disiplinini ve hiyerarşisini reddetmiş bir örgüt. El Kaide’nin ona Suriye’de El Nusra’ya bağlanması, onun bir bileşeni olması talimatını reddetti.  Suriye’de bazı bölgelerde El Kaide grupları (El Nusra) ile çatışmaya bile girdiği biliniyor…

Dahası El Kaide gibi çeşitli ülkelerden devşirilmiş, çeşitli etnik gruplardan eğitimli teröristleri harmanlamış bir örgütsel yapıyı yansıtmıyor. Özellikle komuta kademesinin tümü Iraklılardan oluşuyor ve o komutanlar Saddam döneminde Irak ordusunun özel eğitim görmüş seçkin birliklerinde görevliydiler. Saddam döneminde, Bağdat’ta bir Türkmen’in deyimi ile o özel birliklerin öncelikli görevleri “Düşmanla savaşmak değil, rejime başkaldıracak asilerle savaşmak” idi…

Kanımca  kör ve amansız bir terör örgütü olarak IŞİD’i yaratan koşulların tohumları taa BAAS (Açılmışı: Arap Sosyalist Diriliş Partisi) iktidarları döneminde atıldı.  Bütün Arap halklarına özgürlük ve hatta sosyalizm (İştirakiyyun) vaad ederek coşku, umut ve özgüven yaratan BAAS, askeri darbelerle ele geçirdiği iktidarı kısa sürede  askeri diktatörlüklere dönüştürdü. 

Mısır’da  Cemal Abdülnasır’dan Enver Sedat’a, ondan Mübarek’e ve bugün Sisi’ye; Suriye’de General Hafiz el-Emin'’den baba Esad’da, ondan  bugünkü oğul Beşar Esad’a; Irak’ta Hasan el Bekr’den Saddam Hüseyin’e uzanan çizgi BAAS’ın çürümesinin de öyküsünü yansıtır.

BAAS sadece askeri diktatörlüklerin değil, aynı zaman dinsel olarak da azınlıkların iktidarı oldu.

Suriye’de yüzde 74 Sünni’ye karşılık iktidarın ağırlığı, hele hele ordudaki kilit noktalar Arap Aleviliği olarak da anılan Nusayri azınlığın elindeydi.

Irak’ta ise tersi. Nüfusun yüzde 60’ı Şii Arap ama BAAS iktidarında egemenlik yüzde 24’lük Sünni Arapların elindeydi.

Bu azınlık iktidarı devletin dizginlerini elinde tuttuğundan ülkenin kuzeyinden (Musul, Kerkük) ve güneyinde (Basra) çıkan petrolün sağladığı zenginlikten bol bol yararlanabiliyordu.

Taa ki ABD, Ortadoğu’nun ikinci büyük petrol kaynaklarının Saddam’ın denetiminde kalmasını tehlikeli (kimin için?)  bulup Irak’ı işgal edip Saddam’ı devirene kadar.

ABD Irak’tan çekilirken iktidarı Şii Maliki’ye teslim etti. Kuzey’deki Kürtler’i Arap’ların egemenliğinden belli ölçülerde kurtaran bir özerkliğe kavuşturduve ister istemez Irak’taki Sünni Arapların bağrında IŞİD’in tohumlarını serpti…

Güney’deki (Basra yöresi) zengin petrol kaynakları Şiiler’e geçerken Kuzey’dekine de Barzani  el koyma hazırlığında.

Umutsuz bir çölden başka bir özelliği (mesela petrolü) olmayan Orta Irak da Sünni Arap’lara kaldı. BAAS iktidarları boyunca ülkedeki zenginliklerden (Dicle boyundaki muz ve hurma plantasyonları ve verimli tarım toprakları ile kuzey ve güneydeki petrol) pay alabilen Sünni Araplar deyim uygunsa dımdızlak ortada kaldılar. Hem siyasal iktidarı, hem ülke kaynaklarından aldıkları payı yitirmişlerdi.

IŞİD’in doğuşunu bir de bu açıdan  görmek ve “Bu canavarı kim yarattı” sorusuna, BAAS diktötürlüğünden ABD işgaline kadar uzanan çizgide cevap aramak yararlı olsa gerek…

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"