03 Haziran 2021

Reis yine "promptersiz" konuşunca…

Ne yazık ki bu gerçekten önemli, gerçekten üstünde ne kadar durulursa o kadar önemli cümleler dolar 8.80'e vurunca gölgede kaldı. Buna gönlüm razı değil

Prompter'in Türkçesini bulamadım. Galiba yok da. Prompter televizyonda haber sunan spikerlerin, yine televizyonda ya da salonda konuşma yapanların gördüğü, seyirci ve dinleyicilerin ise görmediği bir konum ve açıyla yerleştirilmiş aygıtlardır. O aygıtın ekranında söylenecek metin akar, konuşan da oraya bakarak seslendirir…

TV spikerleri gözlerimizin içine bakarak konuşuyorlar izlenimi ediniriz. Ama dikkatle bakarsak doğrudan bizim gözlerimize değil az, çok az yukarıya bakarak konuşurlar.

Meselâ AKP Reisi Tayyip Erdoğan'ın uzun uzun konuştuğu toplantılarda dikkatle bakarsanız seyircilere, dinleyenlere değil bazan hafif sağa, bazan hafif sola bakarak konuştuğunu fark edersiniz. İşte bakılan yerlerde seyircinin fark etmediği teleprompter ya da kısaca prompter denen cihazlar vardır. Konuşmayı hazırlayan ve "metin yazarı" denen kişinin kaleminden çıkmış sözcükler, cümleler o aygıtın ekranından akar. Dinleyenler, seyredenler de "Vay be nasıl da hiç teklemeden, araya 'Iıııı… Eeee…' gibi gırtlak sesleri sokmadan sular seller gibi konuşuyor" derler…

Bu cihazın olmadığı durumlarda o hiç teklemeden sular seller gibi konuşanın teklediğine, cümlelerin sonunu getiremediğine, düşük cümleler kurduğuna hatta ciddi potlar kırdığına, gaflar yaptığına tanık oluruz.

Bu kadar teknik bilgi yeter…

Biz AKP Reisi'in son incilerine dönelim.

* * *

Ben oldum bittim, AKP Reisi'nin cuma namazı çıkışında söylediklerine dikkat kesilirim. Çünkü namaz çıkışı AKP Reisi'ni çevreleyen gazeteciler soru sorar ve Reis de onları cevaplar. Eh, cami kapısında "prompter" olamayacağından cevaplarken de sık sık gaf yapar, çam devirir.

Önceki gün TRT 1 ve TRT Haber'de "Cumhurbaşkanı Canlı Yayın" adı konmuş bir programda AKP Reisi "memur" gazetecilerin sorularını yanıtladı. "Memur gazeteci" deyimini bilerek kullandım. Çünkü belli ki o gazeteciler Tayyip Erdoğan'a kendi sorularını değil, sorulması istenen soruları yöneltmişler. O yüzden de "Peker videoları"nın yarattığı tartışmalara, çalkantılara, yorumlara, söylentilere, tahminlere ilişkin herhangi bir soru yöneltilmemiş.

Yakışır. Dünya lideri diye anılan birine böyle önemsiz bir konuda soru sorulması yakışık almazdı. Nitekim sorulmadı.

O yüzden AKP Reisi bizim meslek dilinde "çanak sorular" denen sorulara cevap verdi. Ancak o sorulara ister istemez, bir canlı yayının kaçınılmaz gereği olarak "prompter"siz cevap verdi.

Buyrun size büyük ve bilge devlet adamı, Cumhurbaşkanı ve AKP Reisi Tayyip Erdoğan'ın promptersiz cevaplarından can alıcı bir bölüm:

- Artık parlamenter demokrasi bizim için mazi oldu. Millet için de mazi oldu. Hiçbir istikrarı olmayan koalisyonlarla iç içe sürekli zararda olan dönemleri yaşadık. Türkiye çok partili sistemden huzur bulamıyor, netice de alamıyor. Koalisyonlar dönemine dönmeyi milletimiz asla istemiyor.

Ne yazık ki bu gerçekten önemli, gerçekten üstünde ne kadar durulursa o kadar önemli cümleler dolar 8.80'e vurunca gölgede kaldı. Gazete ve haber sitelerinin baş köşelerinde yer almadı, aldıysa da çabuk indi.

Buna gönlüm razı değil.

* * *

"Artık parlamenter demokrasi bizim için mazi oldu" ne demek?

Başkanlık sistemi de olsa demokrasiyle yönetilen bir ülkede egemenlik parlamentoda temsil edilir. Bizde bunun karşılığı Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir (TBMM) ve toplantı salonunun alnında kocaman harflerle yazar:

Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.

Çok az ülkede bu egemenlik "doğrudan demokrasi" denen sistemle, bütün kararların yurttaşların tümünün oylarıyla belirlenir. Ama büyük nüfusa sahip ülkelerde "temsili demokrasi" denen sistem yürürlüktedir ve egemenlik "millet adına" milletvekilleri ile temsil edilir.

Milletvekili. Adı üstünde milletin vekili.

Ülke yönetimin yurttaşların ve iktidardakilerin uymakla yükümlü oldukları yasalar parlamentoda karara bağlanır. Sistemin adının başkanlık sistemi olması parlamentonun, bizde TBMM'nin yasa yapma ve iktidarları denetleme gücünü etkilemez, etkileyemez.

Promptersiz incilere devam edelim:

- … Hiçbir istikrarı olmayan koalisyonlarla iç içe sürekli zararda olan dönemleri yaşadık.

Koalisyon hükümetleri parlamenter sistemin olmazsa olmazı filan değildir. Nitekim 1950'den sonra on yıl boyunca Demokrat Parti iktidarı koalisyonla filan değil, tek başına iktidardı. 1965-1971 arasında Süleyman Demirel önderliğindeki Adalet Partisi iktidarında koalisyon filan yoktu. 2002'de AKP tek başına iktidar oldu, koalisyonlara ihtiyaç filan duymadı.

Son birkaç yıldır MHP koltuk değneği olarak AKP'ye destek çıkıyor ama bu bir koalisyon değil. AKP ve onun Reisi'nin yurttaşların çoğunluğunun desteğinden mahrum kaldığı genel ve yerel seçimlerde açıkça ortaya çıktığı için MHP gibi bir koltuk değneğine muhtaç kalındı.

Haydi bir cümle daha:

- Türkiye çok partili sistemden huzur bulamıyor, netice de alamıyor.

Bu cümleden ne anlaşılır?

Bence çok açık:

"Huzur istiyorsak, netice almak (ne demekse bu) istiyorsak çok partili sistemden vazgeçilmelidir.

Peki bu "tek partili sisteme geçelim" demek değilse ne demektir?

Sabrınızı zorlayacağım. Son bir alıntı daha:

- Koalisyonlar dönemine dönmeyi milletimiz asla istemiyor.

Neresinden tutalım bu mantığın?

Koalisyon ülkeyi yönetmeye talip olan, bu amaçla parti olarak örgütlenen güçlerin uzlaşmasıdır. Böylece iktidarda farklı görüşlerin temsili mümkün olur.

Haaaa, koalisyonlar işleri yavaşlatıyor, kısa ömürlü oluyor deniyorsa, yurttaşların (seçmenlerin) güvenini kazanın, "ülkeyi en iyi bu yönetir" dedirtin, oy desteğini elde edin ve tek başına iktidar olun...

Bunu sağlayamıyorsanız kusuru kendinizde arayın, parlamenter demokraside değil…

* * *

Bu Tırmık'ı noktalayacak son paragrafı birkaç kez yazdım ve sonra sildim.

Soru şu: Promptersiz konuşma bilinçaltının dile getirilmesi olmasın.

O bilinçaltı "Bu ülkeyi biz bildiğimiz gibi yönetelim. Parlamento ayağımıza köstek olmasın. Çok partili rejim önümüzü kesmesin. Denetleme gücüne sahip bir parlamento (TBMM) bizim iktidarımızın başına buyruk bir iktidar olmasına engel olamasın" demiş olabilir mi?

Aslında bundan daha keskin bir paragraf yazmıştım ama, korktum ve sildim.

Şimdilik bu paragrafın sorularıyla yetinelim.

O sorular ki geceleri uykumuzu kaçıracak kadar ürkütücü cevaplara ebelik edebilir…

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"