20 Şubat 2009

Obama İçin Papatya Falı

Bu yazı Obama ile ilgili değil; bizimle, Türkiye ile, bu ülkenin yurttaşları ile ilgili...

Baştan söyleyeyim; siz de ona göre okuyun (yada okumayın): Bu yazı Obama ile ilgili değil; bizimle, Türkiye ile, bu ülkenin yurttaşları ile ilgili...
ABD’nin en tepesine Obama gibi sevimli, derisinin rengi bile ışıltılı bir delikanlı geçmeseydi de, Bush uğursuzu yada bir benzeri işbaşında olsaydı bu yazı yine yazılacaktı...
Yıllardır 24 Nisan yaklaştıkça beni bir sıkıntı basar. Daha da yaklaşınca avucumun içi kaşınmaya, parmaklarım karıncalanmaya başlar; klavyenin başına çöküp “Yetti artık” makamında bir yazı döktürmeye niyetlenirim.
Kısmet bu güne imiş...
Bilen biliyor, 24 Nisan’ı, Ermeniler “1915 olayları”nın başladığı gün olarak her yıl anarlar. Kimi “soykırım” der, kimi (çoğu) “Büyük Felaket” der. Ama her 24 Nisan’da acılı bir anma töreni düzenlerler. 1915’de yok edilen dedeleri, nineleri, ataları için ağıtlar, kiliselerinde mumlar yakarlar. Bu anma törenlerinin kimisi sahiden kaybedilmiş atalara, dedelere, ninelere ağlamaktır.
Ama kimileri, özellikle topluca “diaspora” diye nitelenen Ermenistan dışında yaşayan Ermenilerin örgütlerince aynı zamanda Türk düşmanlığını kabartmak, bir kez daha hatırlatarak pekiştirmek için de bir fırsattır. Hani  Hrant Dink’in “Ey Ermeniler, damarlarınızdaki kana yerleşmiş Türk düşmanlığını silkip  atın. Bu sizleri zehirliyor, hasta kılıyor” dediği düşmanlıktan söz ediyorum...  Osmanlı döneminde İttihat Terakki çetesinin 1915’de işlediği cinayetleri Türkiye Cumhuriyetinin bugünkü yurttaşları olan bizlere de bulaştırmak isteyen acıyla değil ırkçılıkla yuğrulmuş düşmanlıktan...
İşte bu kesim, yani yaşamlarının merkezine “Türk düşmanlığı”nı yerleştirmiş, Hrant Dink’in harikulade ve açıklaması cesaret isteyen  teşhisiyle “kendi kendilerini zehirlemiş” Diaspora örgütleri her 24 Nisan yaklaştığında kolları sıvarlar ve bulundukları ülkenin hükümet yada  devlet başkanlarına “1915”de Ermenilere yapılan bir soykırımdır” dedirtmek için harekete geçerler.
Özellikle ABD’deki Ermeni örgütleri ABD Kongre ve Senatosunda baskı grupları oluşturur ve ABD Başkanına “Haydi artık, sustuğun yeter. Soykırım de, haydi de, soykırım de” diye seslenirler...
Ermeniler kolları sıvayınca Türkiye diplomatları da kolları sıvarlar. Sıvanan kollar tek bir amaca yönelir: Ne yapıp edelim de ABD Başkanının “soykırım”, yani uluslararası terimiyle “Genosid” demesini önleyelim.
*    *    *
Yazının buraya kadar olan bölümü tek cümlelik bir soruya hazırlık olsun diye yazıldı. O tek cümlelik soru ise şöyle:
ABD Başkanı soykırım dese ne olur, demese ne olur ?
Sahi n’olur ?
Kıyamet kopmaz. Bu besbelli...
Ermeni sorunu bir çözüme de kavuşmaz. Bu da besbelli...
Türkiye’nin bir Ermeni sorunu var mı ?
Var...
Ermenistan’ın (diasporadaki Ermeni örgütlerinin elebaşılarından söz etmiyorum, komşumuz,  küçücük ve yoksul Ermenistan’dan söz ediyorum) bir “Türk ve Türkiye sorunu” var mı ?
Var...
Öyleyse bu sorun Ermenistan ile Türkiye arasında çözülecek.
Türkiye geçmişi ile yiğitçe ve dürüstçe hesaplaşabildiği zaman...
Ermenistan 1915’i değerlendirecek yolu düşmanlığın değil dostluğun taşlarını  döşeyecek  bir olgunlukla gündemine aldığı zaman...
Her iki ülke, ilişkilerini tıkayan, halklar arası düşmanlığı pekiştiren bir çıkmaz sokaktan ayrılıp, iyi komşuluğa, kendileri ve komşuları için daha iyi bir gelecek kurabilme yolunda yürümeye başlayacaklar...
Bu gözle bakılırsa 24 Nisan yaklaşırken “Obama soykırım diyecek mi, demeyecek mi” diye papatya falı açmanın anlamsızlığı apaçık belirmiyor mu ?

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"