Cumhuriyet’te yazdığım yıllarda bir meslektaş beni haketmediğim ölçüde övmüş, “Tırmık’ta siyasi mizahın güzel örneklerini buluyoruz” demişti.
Evet, Tırmık’ta sık sık mizaha, konumuz siyasetse, “siyasi mizah”a sığındığım çok oldu. Olacak da... Kıvırıp kıvıramadığıma okur karar versin; ama ben mizahı severim.
Gel gör ki artık bu “sığınak”tan mahrum kalacağım, kalacağımız günler yaşıyoruz. Siyasal yaşamın kendisi mizah olmaya başlayınca fukara gazeteci ne bulup edecek de mizah yazacak ?
Sıcak bir örnek ister misiniz ?
Buyrun:
Ergenekon sanığı iken sağlık durumu yüzünden, yurtdışına çıkmama koşuluyla tutukluluğu kaldırılan eski Jandarma Genel Komutanı, mütekait general, Ayışığı, Sarıkız gibi darbe planlarının ve niyetlerinin elebaşısı Şener Eruygur’un karısının, GATA’da görevli bir doktor-albay’la yaptığı telefon konuşmalarının bandı medyaya sızdı. TV’ler önceki günden beri döndüre döndüre yayınlıyorlar. Kimi gazeteler tam metin kullandı; kimileri özetledi; kimileri görmezden gelmeyi yeğledi. Ardından “açılımcı” CHP’nin değişmez önderi dün kameraların karşısına geçti ve yağıp gürledi. Telefon dinlemenin (ona da yeni moda bir ad bulundu: “Ortam dinlemesi” deniyor. Ne demekse artık!) ne kadar vahim bir ayıp olduğunu altını çize çize vurguladı.
Ve medyasıyla, siyaset erbabıyla, askeriyle, siviliyle, kahvehane ve konken partisi sohbetleriyle Türkiye yine iki kampa ayrıldı.
Bir tarafta Ergenekon davasının şu yada bu biçimde karartılmasını, oldu bittiye getirilip üç beş tetikçiyle, katille kapatılmasını istemeyenler, sızan yada sızdırılan dinleme bandında Eruygur hanımın utanç verici sözlerinin altını çiziyorlar; kocası emekli generalin artık iyileştiği halde tutuklanma korkusundan hastaymış gibi kalmaya çalıştığını kanıtlayan sözlerdeki ahlaki ve hukuki çöküşe dikkat çekiyorlar.
Öte tarafta Ergenekon davasını küçümsemek için ellerinden geleni ardlarına koymayanlar, “Koskoca general karısının telefonlarını dinlemek ne kadar ayıp. Koskoca generali tutuklamak zaten çok çok ayıptı” demeye gelen bir başka kepazeliğe sığınıyor; Ergenekon avukatlığını “suç ortaklığı” sınırına taşıyorlar.
Mizah da burada başlıyor zaten. Kara bir mizah. Demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin çiğnenmesine duyarsızlığın daniskasının sergilendiği bir kara mizah...
Yanılıyor muyum ?
Bu toprakların en yalın mizah ustasının, Hoca Nasreddin’in sözünü anımsatsam, “Yahu hırsızın hiç mi kabahati yok” diye sorsam haksızlık mı yapmış olurum?
Generalin karısının “Şecaat arzederken sirkatini haber verdiği” sözlerine dikkat çekenlerin, telefon dinlemenin de suç olduğunu belirtmeleri; telefon dinlemeyi bugün silah olarak kullananların, bir gün o silahı başkalarına (mesela bu gün dinleme bandına dayanıp “İşte gördünüz mü” diye naralananlara) döneceğine de dikkat çekmeleri çok mu zor?
Yada tersi.
Bu ülkede yıllarca solcuların telefonlarını - mahkeme kararına bile ihtiyaç olmaksızın - dinleyenlere hiç ses çıkarmamışken, bugün demokrasi ve özgürlük havarisi kesilip “telefon dinleyenleri” lanetlerken bir parantez açıp “Ancak emekli generalin eşinin söyledikleri de son derece vahimdir. Yargıyı lekelemekte, suçluların telaşını açığa vurmaktadır” deseler yiğitliklerine krem mi sürdürmüş olurlar?..
Evet, bir yanda ellerindeki teknik ve resmi olanakları hayasızca kullanıp, özel yaşamın derinliklerine pervasızca dalan ve duyup dinlediklerini silah gibi kullanan suçlular var. Onların önünü kesmek, olanaklarını yok etmek ve işledikleri suçtan dolayı cezalandırılmalarını sağlamak hepimiz için bir yurttaşlık görevi.
Evet, bir yanda darbe hazırladığı belgelenmiş; darbe ortamı yaratmak için ölümün ve hukuksuzluğun silahşörlerini işe koşmuş, demokrasinin ırzına geçmeye kalkışmış, ülkeyi bir kez daha 12 Eylül cehennemine sürüklemeye and içmiş suçlular var. Onlara karşı çıkmak, onları bir daha böyle karanlık işlere kalkışamayacak hale getirmek hepimiz için bir yurttaşlık görevi.
* * *
Ortada iki farklı “suç” varsa ikisine birden aynı açıklık ve cesaretle karşı çıkmak, birine ötekinden üstünlük ve öncelik tanımamak niye zor olsun?
Kolera ile veba arasında bir tercih yapmak zorunda değiliz.
“Ben kolerayı isterim” diyenlerle “Yok, yok, ben vebadan yanayım” diyenler arasında aymazlık farkı yok.
Mizah dediğin zaten böyle çarpıklıklardan, sapkınlıklardan doğmuyor mu ?