22 Ocak 2022

Mavra değil kitap, hem de üç kitap

Sözünü edeceğim üç kitap hafta içinde siyaset burgacında kaybolmasın istedim

Niyetim kitap reklamı yapmak filan değil, bir kitap tanıtım yazısı ise benim harcım değil. Ben sadece okuduğum, çok beğendiğim, sevdiğim üç kitabı, sıcağı sıcağına, okurların ilgisine, bilgisine sunmak istiyorum. Bir de cumartesileri "mavra"lara ayırmıştık ama sözünü edeceğim üç kitap hafta içinde siyaset burgacında kaybolmasın istedim.

Buyrun...

* * *

İlki Seçkin...

Benim can arkadaşım Seçkin Selvi'nin yaşam öyküsü. Bu kitabı aslında ben yazmalıydım. Ama genç ve akıllı ve yetenekli ve güzel meslektaşım Zeynep Miraç elini çabuk tutmuş. Üstelik "nehir söyleşi" denen yazı türünü soru cevaptan ibaret sıkıcı biçiminden kurtarıp kitaba -deyim uygunsa- ritm kazandırmış.

Kitabın adı Seçkin, bir de alt başlığı var: Ödünsüz bir yaşam...

Kitaba nehir söyleşi biçiminde bir biyografi gözüyle bakılmasa gerek.

Eğilip bükülmenin, omurgayı alabildiğine esnekleştirmenin utandırıcı örneklerine gitgide daha sık tanık olduğumuz günümüzde 80 yılı geride bırakmış bir kadının sahiden ödünsüz yaşamı bir biyografinin ötesinde anlam ve değer taşıyor. Sahiden ödünsüz dedim. Hapislerle, aşırı yoksullukla, amansız ve aralıksız çalışma koşullarıyla, türlü hoyratlıklarla örülmüş bir yaşamda ödünsüz olmak zordur. Seçkin Selvi zorun üstesinden gelen, üstelik gülümsemeyi unutmadan gelen bir kadındır.

Dört çocuk annesi, mükemmel bir çevirmen, yetkin bir tiyatro eleştirmeni Seçkin Selvi'nin yaşam öyküsünü bence okuyun.

* * *

İkinci kitap: Zamir.

Hayır, dil bilgisindeki "İsmin yerini tutan kelime" anlamındaki zamir değil. Arapça bir kavram bu: "İç, iç yüzü" diye Türkçeleştirilebilir. Mecazi olarak da "kalp, yürek" anlamında kullanılıyor.

İyi ve usta romancı Hakan Günday'ın son kitabından söz ediyorum.

Hakan Günday'ı tanıyanlar, romanlarını okuyanlar bilir, sığlaşmadan, popüler olmanın tuzaklarına düşmeden yazar.

Zamir de öyle. Ama Zamir'in bence onu daha da değerli kılan bir özelliği daha var: Kurgusu...

Usta işi bir polisiye romandan geri kalmayan kurgusu ile kendini soluksuz okutan bir kitap Zamir. Hakan Günday bunu, yine sığlıklara düşmeden, polisiye romanlardaki merakı artıracak ucuz tekniklere hiç kapılmadan edebiyatın tadını çıkarıyor.

Hakan Günday tiryakileri nasıl olsa okuyacaklardır, sözüm olmayanlara: Alın okuyun ve siz de Hakan Günday tiryakisi olun e mi?

* * *

Ve üçüncü kitap: Saklı İzmir Masalları. Bir de alt başlığı var: Farklı bir İzmir tarihi...

Yazar Talat Ulusoy. Onu bir İzmir tutkunu olarak tanıyorum. Ama bugünün betona boğulmuş İzmir'i değil, farklı din, dil, kültür ve halkların bir arada yaşadığı "eski" İzmir'in tutkunu o.

Yine de ilginç başlığına rağmen, alt başlığında "İzmir tarihi" dendiği için biraz önyargıyla okumaya başladım. Öyle ya bir "tarih kitabı" ne kadar okuma iştahı yaratır, tadı verir ki?

Ancak daha ilk sayfalardan itibaren okuru şaşırtan, kavrayan, soluksuz okumaya zorlayan bir kitapla karşılaşıyorsunuz.

Abartmıyorum. Adını kesinlikle hak etmiş bir kitap bu. Masal dilinin bu kadar ustaca, bu kadar hünerli, bu kadar lezzetli kullanılmasına alkış tutmak gerek. İyi kötü yazı işinden anladığımı, zorluklarını epey bildiğimi sanıyorum O yüzden şu yargıyı vermeye hakkım olduğunu düşünüyorum:

Saklı İzmir Masalları bir kentin (üstelik çocukluğumun İzmir'inin) dününü, bugününü tadına doyulmaz bir masal diliyle sarmalayıp okura sunuyor.

Bu dili tutturmak zor iştir. Çok zordur. Ben Talat Ulusoy'a şapka çıkardım.

Bulun, okuyun ve siz de çıkarın...

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim