Muhterem ve muktedir Reis, sana kolonya ve maske meselesini hatırlatmak istiyorum. Televizyonda kasım kasım kasılarak "ekonomik istikrar kalkanı" paketini açıkladığın günü hatırlıyorum. Ha bire saydın döktün ama hiçbiri bana "Hah, bu benim için iyi" dedirtmediydi. Ama sonlara doğru "Herkese bir şişe bedava kolonya, herkese bedava maske" dediğinde "Eh, bak bu iyi. Bana uyar da, yarar da" demiştim.
Ama Reis, benim kolonya gelmedi. Gelen arkadaşlarım var. Onlar söylediler. Aşırı nazikleşmiş polis memurları "Sayın Cumhurbaşkanımızın size bir hediyesi var. Onu takdim ediyoruz" demişler.
Ben, polislerin "Savcılığa kadar gideceğiz Engin Bey" demelerine alışığım. O yüzden hem kolonyamı bekledim, hem de şu fani dünyada kapıyı çalıp gülümseyen polis memurları göreceğim diye umutlandım.
Ama heyhat, şu ana kadar gelen giden yok. Artık sen mi beni (benim gibi bir çoklarını) kandırdın, yoksa adamların beceriksiz de bir şişe kolonyayı dağıtamıyorlar mı, yoksa sizin saflarda sayılarının pek bol olduğunu bildiğim fetbazlar benim ve benim gibilerin kolonyalarını iç ettiler de, Korona belası bitince pazarlayacaklar mı?
Bilmiyorum. Bildiğim benim kolonya gelmedi Reis.
Arzederim yani…
* * *
Reis, benim maske kodu da gelmedi. Kodu kim nereye kodu bilmiyorum ama kod olmadan eczacı maske vermiyor. Koskoca Marmara Adası'nda hemen herkesin ağzı, burnu maske ile kapalı, bir ben dımdızlak dolanmaktayım.
Tez vakitte derdime bir çare bulmanı istirham ve talep ve istida eylerim…
* * *
Biliyorum, aranızdan bazı fesat kalpliler çıkacak; üstteki paragraflardan birini okuduktan sonra "Hey gazeteci, sen 65 üstünün de üstündesin, Ada'da dımdızlak dolanmaktayım cümlesi ile suçunu itiraf etmiş olmuyor musun" diyecekler.
Hayır olmuyorum.
Zaten dertlerimden biri de bu. Basın kartı taşıyanlar yasaklardan muaf. İyi de bu sokaklarında kimseler olmayan, kahveleri kapalı, meyhaneleri kapalı, dükkanlarının çoğu kapalı Ada'da sokağa çıkıp da ne yapacağım?
Üstelik "Bu ne saçmalık. 65 yaş üstü ile 20 yaş altı ev hapsine kondu. İki adım atma hakkımız da devlet zoruyla elimizden alındı" diye mızmızlanma hakkım da elimden alındı.
Yanlış meslek seçtiğimi daha önce söylemiş miydim?
* * *
Evde oturmaktan bunalanlara bir müjdem var.
23 Nisan akşamı saat 21.00'den itibaren bütün ülkede iki metrelik "sosyal mesafe" kuralı geçerliğini yitirdi; maske takma zorunluğu da kalktı.
Serbestsiniz. Maskesiz dolanabilirsiniz ve dilediklerinizle yakın temas halinde, hatta isterseniz sarma dolaş olabilirsiniz.
Uydurmuyorum, sizi kandırmaya da çalışmıyorum.
O gece tam 21.00'de balkonda sekiz, on çoçukla birlikte İstiklal Marşı söyleyen Cumhurbaşkanı'nı herhalde hatırlıyorsunuz.
Cumhurbaşkanının yüzünde maske var mıydı?
Yoktu.
Çocukların yüzünde maske var mıydı?
Yoktu.
Balkonda bir araya gelen Cumhurbaşkanı ile çocuklar "sosyal mesafe" kuralına uymuşlar mıydı?
Yoooo…
Cumhurbaşkanı böyle davrandıysa bir bildiği vardır. Kendi koyduğu yasakları kaldırmış demektir.
(Şey… "İmam yürürse cemaat koşar" gibi bir halk deyişi var mıydı?)
* * *
Sohbet uzadı biliyorum. Ama bir konuya daha değinmeden noktayı koyamam…
Düzenli T24 okuruysanız farkındasınızdır. Birkaç aydır cuma günleri "Düzeyli Magazin" gibi tuhaf bir başlığı olan yazılar yayımlanıyor. Ben T24'deki sadece ciddi yazarları okuduğum için farkında değildim. Bazı arkadaşlar uyardı, o yazıları yazan Turgut Özyılmaz mı, Tuğrul Eryılmaz mı ne, biri var ya, o her hafta bana isim vererek sataşıyormuş. Son yazıda benimle de yetinmemiş, Mehmet Yılmaz, Hasan Cemal arkadaşlarımı da diline dolamış.
Dedim ya tanımıyorum. Bizim Ümit Kıvanç tanır diye ona sordum. Biraz düşündü (Aslında uzun uzun düşündü), "Abi bir yerlerden duydum galiba ama kim olduğunu sen böyle birden sorunca çıkaramadım" dedi.
Yazılarında ha bre Cihangir tayfasından söz ediyormuş. Onlara sordum. Kimileri çıkaramadı, kimileri "A, evet Kaktüs'e filan gelip ünlü arkadaşlarla fotoğraf çektiren ve sanki onlarla yakın dostmuş gibi bir şeyler karalayan biri var. Ama adını bilmiyoruz" dediler.
Böyle olmaz tabii. T24 ciddi ve saygın bir internet gazetesi. Hasan Cemal ve Mehmet Yılmaz'ı kandırıp Doğan Akın'ın karşısına dikilsek ve "Ya o, ya biz " desek mi?
Ne dersiniz?