27 Ekim 2009

Kağıt Parçasıdır. Çünkü...

Böyle bir belge olmadığına dair en sert açıklama Genel Kurmay Başkanından gelmişti. “Bir kağıt parçasıdır” nitelemesi ona aittir.

Dün kaldığımız yerden sürdürelim.
“İrticayla Mücadele Eylem Planı” adını taşıyan bir belge Taraf gazetesi kanalıyla günışığına çıktı.
İster özel harp ve psikolojik savaş dalları denen militarist tekniklerde uzmanlaşmış bir albayın kendi inisiyatifiyle yazdığı bir plan olsun, ister üstleri tarafından kendisine emir verilerek yazdırılmış olsun, uzun bir inkar sürecinden sonra böyle bir belgenin varlığı galiba kanıtlandı. Böyle bir belge olmadığına dair en sert açıklama Genel Kurmay Başkanından gelmişti. “Bir kağıt parçasıdır” nitelemesi ona aittir.
İki olasılık var:
Bir: Astları böyle uğursuz bir işe girdiler, bir plan kaleme aldılar. Ortaya çıkınca da  en üst komutanlarını böyle bir belge olmadığına inandırdılar. Demek ki Türk Silahlı Kuvvetleri'nin tepesinde, Genelkurmay Başkanı'nın bilgisi dışında darbeyle sonuçlanacak girişimler yürüten bir gizli kadrolaşma var. Komutan, altındaki kadroların ne haltlar yediğinden habersizdir ve onların “Böyle bir belge yoktur” açıklamasına inanacak kadar da  saftır.
Bu hepimizi ürkütecek bir durumdur...
İki: Albay rütbesindeki özel harp ve psikolojik savaş uzmanları bunu komutanlarının talimatıyla hazırlamışlardır ve olay günışığına çıkınca hep birlikte inkar etmeyi tercih etmişlerdir.
Bu daha da vahimdir ve bir hukuk devletinde suçtur.
Ben üçüncü bir olasılık bulamıyor, olup biteni açıklayacak üçüncü bir değerlendirme yapamıyorum.
Ama  üstüste iki Tırmık ayırdığım bu olayda benim tartışmak istediğim bu değil.
Ben, irtica (=dinsel referanslı gericilik) ile mücadeleyi, bu belgede ifadesini bulan yöntemlerle sürdürmek isteyen kafanın zavallılığını, entellektüel fukaralığını, ülkenin yakıcı bir sorununu çözmeye kalkışmasındaki düzeysizliği ve cehaleti tartışmayı tercih ediyorum.
*    *    *
Bir ülkeyi dinsel referanslarla, göksel (=semavi) yasalarla yönetmek ile demokrasinin aynı anda varolamayacağı besbelli. Göksel yasalar tartışılamaz ve değiştirilemez. Oysa demokrasi yurttaşların uyacakları yasaları kendilerinin belirlediği ve iyi sonuç vermeyince de gözlerini kırpmadan değişterebilecekleri bir düzendir.
O yüzden ikisi bir arada olamaz, yaşayamaz.
Avrupa bu kavgayı 19. yüzyılda verdi. 1789 Fransız Devrimi ile başlayan ve “Halkların baharı” diye adlandırılan ve bütün Avrupayı saran ve sarsan 1848 devrimlerine kadar geçen süre, aslında kilise ile yurttaşların hesaplaşması; kilisenin ait olduğu yere, inanç alanına geri yollanması; ülkelerin yönetimini ise özgür yurttaşların almasıdır.
Buna karşılık ne batılılaşma yönünde adımlar atılan Osmanlının son dönemlerinde, ne Cumhuriyet tarihinde “cami” ile hesaplaşılmadı. Tarikatlar, dinsel cemaatlar her zaman siyasete, yani ülke yönetimine karıştılar. Bazan gizli, üstü örtük, bazan açık açık. Ama siyasal islam yada dinin siyasette bir araç ve kaldıraç olarak kullanılması sürüp gitti.
Bunu önlemek isteyen çizgi ise ya zor kullanarak önlemeyi ya yasaklamayı tercih etti ya kontrol altında tutmayı.
Bugün gelinen nokta ya da aşama bakın ve  86 yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca akıllarınca “irticaya karşı mücadele edenler”in başarıp başaramadığına siz karar verin.
*    *    *
Cumhuriyetin 86. yılında irticayı yenme görevinin kendilerine ait olduğuna inanmış Albay Çiçek(giller) yöntemlerini yeni bir aşamaya yükselttiler:
Dün madde madde sıralamıştım. Onlara bir göz atın. Dünkü sıralamada yer vermeyi unuttuğum bir örneği daha aktaracağım. Albay Çiçek(giller) öneriyor:
“...Askerî suç kapsamında yapılacak Işık Evleri baskınlarında, silahlı terör örgütü oluşturmak doğrultusunda; silah, mühimmat, plan vb. materyal bulunması sağlanarak, FG grubu `Silahlı Terör Örgütü` `Fethullahçı Silahlı Terör Örgütü`, (FSTÖ) kapsamına aldırılacak ve soruşturmalar askerî yargı kapsamında yürütülecektir...”
Ben aktarırken utandım. Devlet hile yapacak, ışık evlerine gizlice silah, cephane, plan vb. yerleştirecek, sonra onları bulacak ve Gülen cemaatini silahlı terör örgütü olarak askeri yargıya teslim edecek...
Ve böylece Gülen cemaatini yenecek öyle mi?
Vah zavallı Türkiye !..
*    *    *
Siyasal islam bir ideolojidir. Bir siyasal harekettir. Onu ancak ve ancak ideolojik düzlemde yenebilir, siyasal düzlemde püskürtebilirsiniz.
Karşısındakini aklıyla, kültürel düzeyiyle, siyasal çalışmalarıyla, ideolojik üstünlüğü ile yenemeyenler ve karınca sabrıyla çalışmayı göze alamayıp kafa tembelliğinin kolaycılığına sığınanlar ne yapar?
Aklı kıt, pazusu güçlü, beli silahlı mahalle kabadayısının yaptığını yapar: Zora, zorbalığa, darbeye, şiddete başvurur.
Peki başarabilir mi?
Cumhuriyetin 86. yılını kendiniz gözden geçirin ve cevabı da kendiniz verin.

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"