30 Nisan 2019

Ezidi "errrkeekkk"ler ağır basınca

Tutsak edilmiş, ırzına geçilmiş kadınları yeniden aralarına kabul edecekler ama onların dokuz ay karınlarında taşıdıkları, doğurup sütleriyle besledikleri bebeklerini terk edecekler

Bir küçük gülücüğün, bir yürek ısınmasının bile bizlere çok görüldüğü günler yaşıyoruz.

Bir örnek...

Dün Tırmık'ta bir haber paylaştım. IŞİD çetelerinin tutsak edip, Suriye'ye götürüp, ırzına geçip zorla çocuk doğurttuğu Ezidi kadınların yeniden Irak'taki Ezidi anayurtlarına dönmelerine Ezidi Ruhani Konseyi'nin karar ve izin verdiğini aktardım. Bir zamanlar Bosna'da yapılamayanın Orta Doğu'nun kadim halklarından Ezidilerce yapılabilmesinin sevincini, yürek ısınmasını yaşadım; okurlar da yaşasın diye paylaştım...

Sonra...

Çok değil bir gün sonra, Almanya'nın güçlü haber dergisi "Der Spiegel"in internet kanalı Spiegel Online bir haber yayınladı. Ezidilerin Ruhani Konseyi kararına açıklık getirmiş: IŞİD çetelerince tutsak edilip, Suriye'ye kaçırılıp, ırzlarına geçilen ve çocuk doğurmak zorunda bırakılan Ezidi kadınlar Kuzey Irak'taki ata topraklarına dönebilirler, ancak doğurdukları çocuklarını yanlarında getiremezlermiş. Çocuklar Suriye ya da Irak topraklarında ya da şu an neredelerse orada kalacaklar.

Bu yürek parçalayan, öfkeler kabartan gelişmenin tek cümlelik bir açıklaması mümkün:

Ezidi toplumunda "errrkeeeekkk"ler ağır bastı.

Oldum bittim derin bir dinsel bağnazlığın egemen olduğu, errrkkeeekkk egemenliğinin tartışılmaz bir ağırlık taşıdığı Ezidiler arasında Ezidi cemaatinin dinsel ve yönetsel önderliğinin (Mir) seçileceği şu günlerde, siyaset esnafının o bildik kirli oy hesaplarını yapan ve "bağnaz Ezidi"lerin oylarını yitirmek istemeyen Ruhani Konsey kısa süre önce verdiği kararı değiştirmiş; tükürdüğünü yalamış ve kömür gözlü annelerin doğurduğu kömür gözlü Ezidi bebek ve çocukları "IŞİD piçi" ilan edip errkkkeeekkkliğin "onurunu" korumuş.

Böyle onurun içine tükürürüm...

Tutsak edilmiş, ırzına geçilmiş kadınları yeniden aralarına kabul edecekler ama onların dokuz ay karınlarında taşıdıkları, doğurup sütleriyle besledikleri bebeklerini,  bebeklikten çocukluğa geçmiş kızları ve oğlanları bilinmeyen, dahası olmayan bir geleceğin içine terk edecekler sonra da onurdan söz edecekler, erkeklik onurundan...

Böyle onurun içine tükürürüm...

*   *   *

Bosna'da dini insanlığın önüne koyan, üstün sayan dinbazlar da öyle düşünmüşlerdi. "Sırp piçleri"ni aralarına istememişlerdi. Gel gör ki o acılı topraklarda insanlığı ve insanlıklarını en yukarıya koyan kadın ve erkekler zoru başardılar; o küçücük çocukları ve annelerini epey sonra da olsa aralarına almayı başardılar.

İnsanlık onurunu korudular.

Öyle onurun önünde saygıyla eğilirim.

Ezidiler arasında da bu dinbazlığa ve ilkelliğe boyun eğmeyecek kadın ve erkekler var. Biliyorum. Onlardan bir kaçı ile yıllar ve yıllar önce Bağdat'ta tanıştım. Onlarla bir kaçı ile bir kaç yıl önce Brüksel'de tanıştım.

Pes etmeyeceklerini, Ezidi annelerden doğmuş küçücük kızları ve oğlanları aralarına alabileceklerini, kucaklayabileceklerini umuyorum. Erkek egemen zihniyetin çok derinlere kök saldığı o Ezidi dünyasında bunu başarmak çok zor, biliyorum. Çok zor, ama yine de, yine de başaracaklarını umuyorum.

Şey... Ummak istiyorum...

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"