10 Şubat 2009

Eğer Ağar da Masumsa...

Mehmet Ağar 12 yıllık bir 'oyalamadan' sonra nihayet yargıç karşısında...

Mehmet Ağar nihayet yargıç karşısında...
Sizleri bilemem ama Susurluktan bu yana Ağar üstüne yüze yakın Tırmık yazmış; Ağar yargılanmadıkça Susurluk’un üstünü örten kirli, kanlı, karanlık perdenin kaldırılamayacağını; bir kanlı ve hukuksuz dönemin sorumlularının günışığına çıkarılamayacağını bıkıp usanmadan yinelemiş bir gazeteci olarak bu günün benim için önemi var; değeri var; anlamı var...
Son cümleyi ...”umudum var” diye tamamlamak isterdim. Ama elim varmadı. Yargılama süreci en azından şimdiye kadar “umut” yeşertmedi. Onu yargılayacak mahkemenin saptanması bile yılan hikayesini andırdı. Sonunda 12 yıllık bir gecikmeden (dilerseniz “oyalamadan” sonra diyebilirsiniz) Ağar sanık iskemlesine oturtulabildi...
İlk duruşmada “Hakkımdaki iddialara gülüyorum” dedi.
Ben de ağlayacak gibi oluyorum....
Hatırlayın: Danıştay 1. Dairesi, Ağar'ın, "Cürüm işlemek için silahlı teşekkül meydana getirmek" suçu yönünden; dahası Türk Ceza Yasası’nın "suç işlemek için örgüt kurmak" başlıklı 220. maddesine uyarınca yargılanmasına karar vermişti.
Eğer bir kişi hakkında ülkenin en yüksek hukuk kurumlarından Danıştay böyle bir karar verdiyse “Hakkımdaki iddialara gülüyorum” demek, diyebilmek kara mizahın sınırlarına girer...
* * *
Sürmekte olan bir yargılamayla ilgili mahkemeyi etkilemek amaçlı bir iddiada bulunacak değilim.
Sadece üç somut olayı hatırlatmak ve üç soru sormakla yetineceğim:
Bir: Uğur Mumcu cinayetinin örtbas edilmek istendiği günlerde dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu’yu evinde ziyaret etti. Güldal Mumcu, cinayet soruşturmasının önüne bir duvar örüldüğünü belirtti. Mehmet Ağar, “O duvardan tek bir tuğla çekersek duvar yıkılır ve hepimiz altında kalırız” dedi.
Mahkeme hiç olmazsa bu “cümle”yi aydınlatmasını Ağar’dan isteyecek mi ve Ağar o zaman da gülüp geçecek mi ?
İki: Mehmet Ağar duruşmada , yedi TİP’li gencin katili ve devlet adına bir dizi karanlık eylemin örgütleyicisi Abdullah Çatlı’yı basından tanıdığını, yani tanımadığını söyledi.
Acaba mahkeme Ağar’ın “basından tanıdığı” Çatlı’nın üstünde çıkan, ona her türlü silahı taşıma ve kullanma yetkisi veren, “çok, ama çok” özel bir silah taşıma izninin altında kendi imzasının bulunmasını “gülüp geçmeden” açıklamasını isteyebilecek mi ?
Üç: Çatlı’nın sağ kolu, yedi TİP’li cinayetinden hükümlü, yakalan(a)madığı için bütün ülkede aranmakta olan Haluk Kırcı’nın Erzurum’da nikah töreninde çekilen fotoğrafta şahitlerden birinin Mehmet Ağar olduğu belgelendi.
Mehmet Ağar o dönemde bunu “Kaçak olduğunu bilmiyordum” diye açıaklamaya çalışmıştı ve bizden o günlerde Erzurum Valisi, daha önce de İstanbul Emniyet Müdürü olan bir kişinin Haluk Kırcı’nın arandığını bilmediğine inanmamızı istemişti.
Mahkeme Ağar’dan bu yaman çelişkiyi açıklamasını isteyebilecek mi ?
* * *
Yineleyelim: Mahkeme sürecini etkilemek gibi bir amacımız yok. Ama bu önemli, değerli, anlamlı yargılamanın umut da verebilmesi için hiç olmazsa şu üç sorunun yanıtını beklemek gerek.
Bekleriz. On iki yıl bekledik. Yine bekleriz...

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"