17 Kasım 2021

Çok katmerli bir hukuk cinayeti ve Dr. Şeyhmus Gökalp

Kiminde sanık, kiminde haberci olarak nice dava izledim. Bu kadar katmerlisine hiç tanık olmadım.

Eğer yazının başlığına Dr. Şeyhmus Gökalp’ı da yerleştirmezsem, “Aaaa, Aydın Engin, kabak tadı verdin ama... Yine ya Osman Kavala’dan ya da Selahattin Demirtaş’tan, Selçuk Kozağaçlı’dan, Selçuk Mızraklı’dan söz edeceksin.  Biliyoruz; onların uğradığı ve uğramakta olduğu hukuk cinayetlerini bütün ayrıntılarıyla biliyoruz artık. İçimiz sızlıyor ama içimizi sızlatan yazılar okumanın hiç bir işe yaramadığını görüp daha da öfkeleniyoruz” diyeceksiniz ve başlığa bakıp yazıyı okumadan geçeceksiniz diye düşündüm.

Belki yanıldım, sizlere haksızlık ettim. Ama evet, aynen böyle düşündüm ve yazının başlığına Dr. Şeyhmus Gökalp’in adını da yerleştirdim.

*   *   *

Çoğunuzun Şeyhmus Gökalp’i tanıdığını sanmıyorum.

Şeyhmus Gökalp bir hekim. İşyeri hekimi. Türk Tabipleri Birliği’nde (TTB) önceki dönem Merkez Konsey üyesi. TTB Yüksek Onur Kurulu üyesi. Hekimlerin mesleki standartlara, etik değerlere uygun davranma  koşulları, sağlık hakkı ve genel olarak insan hakları için bıkıp usanmadan çaba gösteren 18 yıllık bir sağlık emekçisi…

Saydığım özellikler AKP iktidarının ve Reislerinin onun üstüne çarpı işarete koymaları için yeterli neden. Hele bu, tıbbın ticarileşmesine, ticarileştirilmesine karşı çıkan, hele hele bu etkinliklerini Diyarbakır gibi  Kürt illerinde sürdüren, hele helenin de helesi adı etnik kimliğini açığa vuran bir hekimse üstüne iki, üç, yetmezse dört, beş, altı  çarpı işareti konması kaçınılmazdı.

Ve kaçınmadılar…

*   *   *

Önce bir yalancı tanık ayarlandı.

Tanık(!) 2016 yılında yakalanınca etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanarak verilecek cezadan kurtulmak isteyen bir itirafçıydı. Torbasında itiraf edecek dişe dokunur bir şeyler bulunmadığından devlet görevlileri (jandarma, polis, savcılık?) ne istiyorlarsa onları ezberlettikleri bir ifade verdi.

İtirafçı tanığın 2019 yılında verdiği ifadede Dr. Şeyhmus Gökalp’in 2016 ve 2017 yıllarında Diyarbakır’da toplanan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Genel Kurulu(na delege olarak katılmıştı.

Ne var bunda” mı dediniz?

Haklısınız. DTK kongresi tümüyle yasal, herhangi bir suçlamaya konu olmayacak bir toplantıydı.

Haklısınız, ama bağımsız yargıdan değil, “AKP yargısı”ndan söz ediyoruz.

İtirafçı tanığın söylediklerinin gerçeği yansıtıp yansıtmadığını araştırmakla görevli ve yükümlü  savcının bu umurunda değildi. Önemli olan kendisine verilen görevin gereğini yerine getirmekti. Nitekim Şeyhmus Gökalp 20 Ekim 2020’de evi basılarak gözaltına alındı ve üç günlük gözaltının ardından AKP yargısının kararıyla tutuklandı, kara ünlü Diyarbakır Cezaevi'ne kondu.

Şanslı(?) bir sanıktı. Cezaevinde dört ay kaldı. Sonra da tahliye edildi. Bu cümlenin devamı “…ve beraat etti” diye bitti sanmayın.

Beraat filan etmedi. Sadece tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi. Savcı iddianame yazdı ve yargı süreci başladı. Savcıya göre Şeyhmus  Gökalp, DTK kongresine delege olarak katılmış ve bu yüzden “yasadışı silahlı terör örgütüne üye olmaksuçunu işlemişti ve cezalandırılmalıydı.

Savcının iddiası buydu. Ancak bu iddia küçük bir kusur taşıyordu:

Şeyhmus Gökalp o toplantılarda delege filan değildi ve zaten o toplantılara hiç katılmamıştı.

Gerçek bu ve bu gerçek savunma avukatlarının bulup buluşturdukları bir açıklama değil; Diyarbakır’da yürütülen bir başka savcılık soruşturma dosyasında belgelenmiş bir gerçek. Bu belgeleri bulmak ve değerlendirmek görevi taraf olmak değil, adaletin eksizsiz ete kemiğe bürünmesini sağlamakla yükümlü savcının göreviydi. Ama savcı böyle bir görev sorumluluğu, böyle bir meslek ahlâkı, böyle bir yükümlülük tanımıyordu. O yüzden o resmi belgeyi bulup mahkeme dosyasına girmesini sağlamak avukatlara düşmüştü.

Bitmedi. 2

5 Haziran 2021 günü yapılan ikinci duruşmada itirafçı tanık SEGBİS aracılığı ile dinlendi.

Artık utandı mı, ürktü mü, yalancı tanıklıktan hapse düşerim diye mi düşündü, bilemiyoruz. Ama duruşmada mahkeme heyetine bülbül gibi anlattı:

Dr. Şeyhmus Gökalp’in örgüt üyesi olduğu ya  da herhangi bir yasadışı faaliyette bulunduğuna tanık olmadığını söyledi. Dr. Gökalp ile aynı sağlık kuruluşunda hiç çalışmadığını söyledi. İfadesinin tutanağa yanlış yazıldığını söyledi.

Mahkemece istenen Dr. Şeyhmus Gökalp’in el konulan cep telefonu, bilgisayar gibi aygıtlarına ilişkin uzman inceleme raporları, sosyal medyada yazıp çizdikleri,  yurtdışı giriş çıkış kayıtları, istihbarat raporları da mahkeme dosyasına girdi.  Bu belgelerde de herhangi bir suç kanıtı bulunmuyordu.

Göl gör ki savcı verilen görevi yapmaya kararlı ya da zorunluydu. Onca belge, onca kanıt, itirafçı tanığın  onca açıklaması savcının umurunda olmadı.

Bir ay kadar önce, 15 Ekim 2021’de yapılan 3. duruşmada, sanki itirafçı tanık mahkeme huzurunda dinlenmemiş,jandarma tarafından alınan ifadesinin gerçeğe aykırı olduğuna açıkça söylememiş, bu durum tutanağa geçmemiş, iddianameyi çöpe attıracak somutluktaki kanıtlar, belgeler mahkeme dosyasına girmemiş gibi iddialarında ısrar etti ve savcının son sözü demek olan “esas hakkındaki mütalaa”sını mahkeye ve onun üstünden de sanık ve avukatlarına verdi. Israr ediyordu. Dr. Şeyhmus Gökalp silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan cezalandırılmalıydı.

*   *   *

Yarından sonra Dr. Şeyhmus Gökalp yeniden yargıçların karşısında olacak. Bu duruşman bir olasılıkla bir  “karar duruşması” olacak.

Okurların sabrını zorlayarak “Dr. Şeyhmus Gökalp davası”nı bütün ayrıntılarıyla  aktardım.

Bundan sonrası yarından sonra 19 Kasım 20121 günü mahkemenin vereceği kararla belirlenecek.

Ama şu kadarını hüküm kesilmeden söyleyeceğim:

Yeterince deneyimliyim. Kiminde sanık, kiminde haberci olarak nice dava izledim.

Bu kadar katmerlisine hiç tanık olmadım.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim