22 Ekim 2020

Bir adalet savaşçısı: Ömer Faruk Gergerlioğlu

Ömer Faruk Gergerlioğlugiller, "…giller" dedim. Evet, tek o değil. Meselâ bir başka yazının konusu olması gereken Sezgin Tanrıkulu arkadaşım, mesela Meclis'ten ve evinden çok mahkeme koridorlarında, duruşma salonu kapılarında adeta nöbet tutan eski ve yeni, kadın ve erkek milletvekilleri, hak savunucuları, bu ülkenin adalet savaşçıları hepimizi boğan yılgınlığı, bıkkınlığı silip atıyorlar

Ömer Faruk Gergerlioğlu’nu tanır mısınız?

Tanıyanların çoğu onu bir HDP milletvekili olarak bilir.

Doğru öyledir. HDP milletvekilidir ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesidir.

Kocaeli’de yaşayanlar onu, kendini hastalarına adamış bir hekim olarak bilirlerdi.

Sonraları Mazlum - Der yönetimindeki etkinlikleriyle tanındı.

Orada ya da burada, o görevde ya da bu görevde, o gün ya da bu gün Ömer Faruk Gergerlioğlu kendini ülkede hukukun yok edilmişliğine aldırmadan gecesini gündüzünü devletin zorba gücünün sillesini yiyenlerin hakkını aramaya, mazlumların sesine ses olmaya adamış, yorulmak bilmeyen, bıkmayan, üşenmeyen, savsaklamayan ve duraksamayan bir hak savunucusudur.

Çok uzun süreden beri, mesleğini AKP övgüsüne ve yalaklığına feda etmemiş bütün gazetecilerin bilgisayar ekranlarına hemen her gün Gergerlioğlu’nun bir mesajı düşer.

TBMM açık da olsa kapalı da olsa iktidarın sorumlularını, elebaşılarını soru önergeleri ile yaylım ateşine tutar. Cevaplar doyurucu değilse o yasak savan cevapları da sergiler, soruları derinleştirerek yineler.

Ülkenin dört bir yanından, evinden, köyünden, polis nezarethanesinden, hapishane hücrelerinden yükselen adalet arayıp bulamayanların çığlıklarını TBMM’ye, gazetecilere, kamuoyunun duyarlı kişi ve kurumlarına taşır. Yankı bulamazsa bile peşini bırakmaz, susmaz.

* * *

Peki durup dururken bu Tırmık niye yazıldı?

Ömer Faruk Gergerlioğlu tanınsın, değeri bilinsin diye mi?

Hayır. Onun buna ne ihtiyacı var, ne ün kazanmak gibi bir derdi. O bir adalet savaşçısı ve bu onun için bir yaşam biçimi ve sebebi.

Yine de bu Tırmık yazıldı, çünkü bilinsin istiyorum, Ömer Faruk Gergerlioğlu benim ve benim gibi gazeteciler için bir iman tazeleyici, bir yılgınlık püskürtücü, bir bıkkınlık silici, bir sorumluluk hatırlatıcı…

Yıllardır yazıyoruz çiziyoruz, gün oluyor, "Neye yarıyor bu yazıp çizdiklerimiz? Yazıyor çiziyor, dönüp bakıyoruz bir arpa boyu bile yol gitmemişiz" diyoruz.

Gergerlioğlu aracılığıyla ekranlarımıza yansıyan bir acı çığlığı, bir yakarı, yürek burkan bir insan öyküsü, bir zorbalık bizi sarsıyor ve iman tazeletiyor:

- Yazımaya çizmeye devam. Senin işin bu, sorumluluğun bu.

Gün oluyor savcılığa suç duyurusunda bulunan birinin haberi haber merkezlerine ulaşıyor. Sıkıntıyla homurdanıyorsunuz "Ülkenin bütün savcılıklarının dolapları tıka basa suç duyurusu cesetleri ile dolu. AKP yargısında eğer muhalifsen, eğer Reis’e boyun eğmemişsen yapacağın suç duyuruları savcılıkça alınır, usülüne uygun bir kayıt numarası verilir, sonra da arşiv mahzeninde farelerin kemirmesine terk edilir" diyorsun.

Gün oluyor hukuk cinayetlerine, muhbirlere yönelik imza kampanyası etkinliği için size de çağrılar ulaşıyor. "Neye yarıyor ki bu imza kampanyaları. Bunca yıldır, bunca imza ne sonuç verdi ki" diyorsunuz. İçinizi bir sıkıntı basıyor.

Gün oluyor genç bir haberci "Abi hapishanede gencecik bir adamı döve döve öldürdüler. Omuz ver, bunu mutlaka duyurmalıyız" diyor. Ona söyleyemiyorsunuz ama içinizden "Duyuruyoruz da ne oluyor? Duyaracağız da ne olacak? Hukukun defterinin dürüldüğü bir ülkede yaşadığımızın farkında değil mi bu genç meslektaş" diyorsunuz…

Sonra…

Sonra Ömer Faruk Gergerlioğlugiller ("…giller" dedim. Evet, tek o değil. Meselâ bir başka yazının konusu olması gereken Sezgin Tanrıkulu arkadaşım, Meclis'ten ve evinden çok mahkeme koridorlarında, duruşma salonu kapılarında adeta nöbet tutan eski ve yeni, kadın ve erkek milletvekilleri, hak savunucaları. Bu ülkenin adalet savaşçıları) hepimizi boğan yılgınlığı, bıkkınlığı silip atıyorlar.

AİHM’e başvuracağını açıklayan biriyle telefonda ya da yüz yüze konuşuyorsunuz. "Yav zahmete değer mi? AKP Reisi ve onun yüksek ve alçak yargısı AİHM kararlarını umursamayacaklarını ilan etmediler mi" diye itiraz edecekken gözünüzün önüne Gergerlioğlugiller geliyor. Yutkunuyor ve silkiniyor ve iman tazeliyor ve mesleğinizin gereğini yerine getirecek güç yine içinizi dolduruyor…

* * *

Yazıyı buraya kadar okuyup "Eee, N’olmuş yani" diyen varsa cevabımdır.

- Hiiiç. Hiçbir şey olmadı. Öyle bir yazı bu işte. Unutabilirsiniz…

Ben sadece Ömer Faruk Gergerlioğlu’nu ve Ömer Faruk Gergerlioğlugilleri tanıyın, bilin istedim. O kadar.

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"