03 Haziran 2023

Mehmet Ali Aybar'ın bisikleti

Nâzım Hikmet'in hayatını kaybettiği 3 Haziran, 5 yıldır Dünya Bisiklet Günü olarak kutlanıyor. Bu yazı, şairin kuzeni Mehmet Ali Aybar'ın spor ve bisiklet macerası üstüne

Mehmet Ali Aybar ve sevgili kızı Güllü, Mehmet Ali Aybar'ın bisikleti

Nâzım Hikmet 60 yıl evvel bugün (3 Haziran) hayatını kaybetti.

3 Haziran, 5 yıl evvel başka bir özel gün olarak tescil edildi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, yılın altıncı ayının üçüncü gününü Dünya Bisiklet Günü olarak ilan etti.

Bu vesileyle hem büyük şairi hem de bisikleti sevenler, ikisini bir araya getiren metinler kaleme aldı. Bu satırların yazarı da Nâzım Hikmet'in hayatında ve eserlerinde bisikletin yerine dair uzun soluklu bir çalışmaya girişti. Çalışmasından parça parça bölümleri çeşitli yerlerde yayımladı. (Onlardan bir tanesini yazının sonundaki linkten okuyabilirsiniz.)

* * *

Gelin bugüne özel olarak, Nâzım Hikmet'in kuzeni Mehmet Ali Aybar'ın spor ve bisiklet macerasından söz edelim. (Aybar'ın babaannesi Hayriye Hanım, Nâzım Hikmet'in annesi Celile Hanım'ın teyzesiydi.)

Doksanlara kadar ben de, çoğu insan gibi Aybar'ı politik kişiliğiyle tanıyordum. Onun sporla ilgisini, rekortmen bir atlet olduğunu, olimpiyatlarda yarıştığını, Uğur Mumcu'nun Aybar ile Söyleşi kitabından öğrendim.[1]

Anlattığına göre Galatasaray Lisesi'nde okurken futbola başlamış, ardından atletizme yönelmişti. Sadece kendisi değil, kız kardeşi Nermin'i de aynı spora yönlendirmişti. İki kardeş, o yıllarda her tarafı çayır çimen olan Yeşilköy'de koşuyor, Taksim ve İttihat stadlarında yarışıyor, üst üste birincilikler elde ediyordu.

Taksim Stadı, bugün Gezi Parkı'nın olduğu yerde bulunan Topçu Kışlası'nın avlusuydu. 31 Mart Vakası'nda (13 Nisan 1909) tahrip olan binanın avlusu 1940'lara kadar spor müsabakaları için kullanıldı. (Hikâyenin devamını biliyoruz. Kışla 1940'larda yıkıldı. Yerine Gezi Parkı yapıldı. 2013'te Topçu Kışlası yeniden yapılmak istendi. Ardından Gezi Direnişi geldi... Sonrası malum.) 

İttihat Spor Alanı ise bugün Fenerbahçe Stadı'nın olduğu yerdeydi.

* * *

1908 doğumlu Aybar, 1936'ya kadar süren atletizm hayatında tam 17 Türkiye rekoru kırdı.

1928 Amsterdam Olimpiyatları'nda, Semih Türkdoğan, Şinasi Şahingiray, Ömer Besim Koşalay ve yüksek atlamacı Haydar Aşan'dan oluşan Atletizm Milli Takımı'nın beş üyesinden biriydi.

20 yaşındaki atletimiz, 100 metrede beşinci seride beşinci oldu. Milli Takım, 4x100 metre bayrak yarı finalinde dördüncü sırayı elde etti.

Aybar, 1931'de Atina'da yapılan Balkan Oyunları'nda 4x100 bayrak yarışında birinci olan ve rekor kıran takımın da üyesiydi.

Atina 1931 (Güllü Aybar Arşivi)

1936'da "profesyonel" spor hayatına nokta koyan Aybar, aktif spor hayatına devam etti. Söz konusu söyleşide Uğur Mumcu'ya halen koştuğunu, su altı balıkçılığı yaptığını ve bisiklete bindiğini anlatır.

Mehmet Ali Aybar Milli Takım formasıyla (Güllü Aybar Arşivi)

* * *

Bisiklet, Aybar'ın hayatında bir spor nesnesi olmaktan öte bir işleve sahiptir. Adı geçen kitapta "Ragıp Sarıca ile Paris'e gönderildik; çalışmalarımız Paris'in işgaliyle yarıda kaldı. Güneye kaçan halkla biz de bisikletle Bordo'ya indik." diye bir cümle kurar.

1940 baharında Belçika sınırından Fransa topraklarına giren Nazi orduları, Paris'e doğru ilerlemektedir. Çok sayıda insan şehri terk etme hazırlığı yapmaktadır.

Bir başka doktora öğrencisi Mina Urgan, Nazilerin şehre yaklaştığını Fransa'nın güneyinde tatil yaparken öğrenir. İtalya üzerinden Türkiye'ye geçme şansı olsa da bunu tercih etmez, Paris'e döner.

O sırada Mehmet Ali Aybar, Oktay Rifat (ki o da Nâzım'ın teyzesi Münevver Hanım'ın oğludur) Ragıp Sarıca gibi isimler bisikletle kaçma planları yapmaktadır. Ancak bir sorun vardır. Ragıp Sarıca bisiklete binmeyi bilmemektedir. Mina Urgan Bir Dinozorun Anıları'nda o günleri şöyle anlatır:[2] 

"Paris'e geri döndüm. Oradaki Türklerle ne yapacağımızı düşündük. Mehmet Ali o sıralarda çok kullanılan bir tandemle, yani iki kişilik uzun bir bisikletle, güneye doğru gitmemizi önerdi. Bisikletin ön kısmında Mehmet Ali, arka kısmında ben pedal çevirecektim. Çocuk için yapılan orta kısmına da, ikimiz gibi sporcu olmayan sevgili Ragıp Sarıca'yı oturtacaktık."

Bu fikir başka bir şekilde hayata geçer. Mina Urgan Türkiye'ye trenle döner. Diğer ekip, Concorde Meydanı'nda Ragıp Sarıca'ya bisiklete binmeyi öğretir. Sonraki yılların ünlü hukukçusu, diğer arkadaşları gibi şehirden pedal çevirerek ayrılır.

* * *

Şehirden bisikletle kaçanlar arasında bir şair daha vardır. Cahit Sıtkı Tarancı, yaşadıklarını arkadaşı Ziya Osman Saba'ya yazdığı mektuplarda anlatır. 7 Haziran'da Paris'ten yazdığı mektupta yola çıkmak üzere hazırlık yaptıklarını söyler. Bir sonraki mektup 23 Temmuz'da kaleme alınmış, Périgueux'den postalanmıştır:[3]

"Son hadiseler üzerine Paris'ten haziranın on üçünde ayrılmak zorunda kaldık. O günden beri Fransa yollarında, bisikletle, bombardımanlar altında olanca hızımızla kaçarak on gün kadar yol aldık. Nihayet Bordeaux'ya vardık (...) Yirmi gündür Dordenge vilayetinin merkezi Périgueux'deyiz."

Bir sonraki mektup 25 Ağustos'ta Lyon'dan gelir: "Paris'ten bisikletle yola çıkış tarihimiz olan 13 Haziran'dan beri neler gördüğümüzü tasavvur edemezsin" yazmaktadır.

Yaklaşık 4 ay süren bu dolambaçlı macera, İstanbul'a giden bir trende nihayetlenir.

* * *

Aybar ve arkadaşlarının bu macerasını birkaç yıl evvel spor dergisi Socrates'e yazmaya karar verince, sevgili kızı Güllü Aybar'la iletişime geçmiş, bilinenler dışında malzeme olup olmadığını sormuştum. Eksik olmasın Güllü Aybar, aile albümünden çok güzel fotoğraflar yolladığı gibi bir de bisiklet fotoğrafı yollamıştı.

Geçen Eylül'de Büyükada'daki Adalar Müzesi'nde açtığımız bisiklet sergisi için söz konusu bisikleti isteyince hiç tereddüt etmeden "evet" dedi.

Vitus marka borularla bir sanat eseri gibi imal edilen Terrot yarış bisikleti sergimizin en kıymetli parçalarından biri oldu.

Mehmet Ali Aybar'ın bisikletinden bir kesit (Fotoğraf: Tarık Gül / Cyclist Türkiye)

* * *

Yeri gelmişken yazıyı bir duyuruyla toparlayalım.

Eğer söz konusu bisikleti ve birbirinden özel onlarca iki tekerliyi hikâyeleriyle birlikte görmek isterseniz sadece bir ayınız kaldı. Bugüne kadar yaklaşık 20 bin kişinin ziyaret ettiği sergiyi 2 Temmuz'da kapatıyoruz. Detaylı bilgi için şu linke tıklayabilirsiniz. Adalar Müzesi Bisiklet Sergisi'nde Son Bir Ay (adalarmuzesi.org) 

* * *

Nâzım Hikmet'li bisiklet yazısının linki ise şuracıkta.


[1] Uğur Mumcu, Mehmet Ali Aybar ile Söyleşi, Sosyalizm ve Bağımsızlık, Uğur Mumcu Vakfı Yayınları

[2] Mina Urgan, Bir Dinozorun Anıları, Yapı Kredi Yayınları

[3] Cahit Sıtkı Tarancı, Ziya'ya Mektuplar, Can Yayınları

Aydan Çelik kimdir?

Aydan Çelik 1966 yılında Gürün'de doğdu.

İstanbul Ünivesitesi'nde İşletme ve İktisat Tarihi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde Heykel okudu. 

Çizgi film stüdyolarında, reklam ajanslarında, gazetelerde, dergilerde, yayınevlerinde çalıştı. 

Erken yaşta bağlandığı bisiklet sporu vesilesiyle Eurosport Türkiye'de konuk yorumcu oldu.

Açık Radyo'da Esra Ertan'la birlikte Şeytan Arabası adında bisiklet programı yaptı.

2006'da Tarih Vakfı Yurt Yayınları'ndan Mişli Geçmiş Zaman adını taşıyan karikatür albümü yayımlandı. 

Devam eden yıllarda Bi Tur Versene, İstanbul Bisiklet Rehberi ve Bisiklet Manifestosu adında bisiklet temalı üç kitabı okurla buluştu.

2013'te Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu'nun 50. yaşı için "Pardus" adında bir maskot tasarladı.

Toplumsal Tarih, Cyclist Türkiye, Socrates dergileri yayın kurulu üyesi.

Halen çiziyor, yazıyor, bisiklet üstünde çocukluğunu arıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Son destanı kadınlar yazdı

Roland Barthes, Fransa Turu'nu "destan" olarak tanımlar. Daha çok erkekler üzerinden anlatılan destanı artık kadınlar yazıyor... Geçen pazar biten yarışta, birinci Kasia Niewiadoma ile ikinci Demi Vollering arasındaki fark sadece 4 saniye idi

Türk bisikletinin Olimpiyat'la imtihanı

Olimpiyat tarihindeki en büyük bisiklet başarımızın 88 yıl evvel, 1936’da gelmiş olması, sizce de hazin değil mi?

"
"