27 Ocak 2024

Sonuna dek direnen bir oyuncunun son zirvesi

Film içerdiği kısa süren, ama vurucu rüya (belki daha çok kabus) sahneleri kadar, sosyal medya ve "cancel culture" eleştirisiyle de dikkat çeker

RÜYA SENARYO

X X X X

(Dream Scenario)

Yönetim ve senaryo: Kristoffer Borgli
Görüntü: Benjamin Loeb
Müzik: Owen Pallett
Oyuncular: Nicolas Cage, Lily Bird, Julianne Nicholson, Jessica Clement, Star Sladse, David Klein., Kaleb Hozrn, Liz Adjei, Dylan Baker, Paula Boudreau, Marnie McPhail

A24 (Amerikan) yapımı, 2024

İşte karşımıza gelebilecek en değişik, özgün ve farklı filmlerden biri... Çok güzel bir haftanın bir diğer büyük sürprizi de denebilir.

Film ABD'nin Osler Üniversitesinde ders veren profesör Paul Matthews'ün hikâyesi... Eşi Janet, kızları Sophie ve Hannah'la mutlu bir yaşam süren Paul, üniversitede doğa, hayvanlar ve yaşam üzerine öğrencilerine özgün dersler veren, onlara her tür soru sorma serbestliğini de tanıyan bir bilim insanıdır. Ve kendi konularında kitap yazma peşindedir.

Bu arada kendisiyle benzer konularda konuşup yazan kadın öğretmenlerle başı derde girer. Bu tümüyle mesleki kıskançlık denen olayın bir dışavurumudur. Bilimsel olarak Jung Psikolojisi denen alanda cereyan eden...

Tam bu sırada çok garip bir şey olur. Yakınlarından (hatta kızından) başlayarak, birileri Paul'u rüyalarında gördüklerini iddia ederler. Ve bu olay onlardan yüzlere, binlere, giderek milyonlara dek uzanarak, dünya çapında büyür. Kimileri bunu "Mandela etkisi" diye yorumlar. Kimileriyse "Niye ben görmüyorum?" diye yakınır. Bu arada bir manyak çıkar ve onu öldürmeyi dener... Böylece Paul artık açıkça "Dünyanın en ilginç insanı" ilan edilir. Ve ünü giderek yayılır.

Öte yandan, THOUGTS - Düşünceler adlı ünlü ajans onu "evrensel biyolog" ilan eder. Arada cinsellik bile yaşar; kendinden çok daha genç bir kızla... Bu seks sahnesi kimi eleştirmenlere göre türünün en hatırlanası olanlarından biridir; içerdiği gariplik nedeniyle!..

Ama bu elbette böyle sürmez. Giderek onu kıskananlar, hatta ondan korkanlar artar. O artık bir rüya değil, bir "kabus adamı"dır; öyle poz verir. Artık o çok sevdiği derslerine bile giremez olur. Birkaç kez denediğinde, sevgili öğrencileri topluca sınıfı terk ederler. O ne yazık. ki tam bir "loser" olmuştur. Öyle ki evini, sevgili karısını ve kızlarını bile terk eder; tek başına yaşamaya başlar. Acaba normal hayatına dönmeyi, "Ben Senin Kabusunum" adlı kitabını yazmayı, tanınıp sevildiği Fransa'ya gitmeyi ve orada kitabı fan'larına imzalamayı başarabilecek midir?

Sonuç olarak film içerdiği kısa süren, ama vurucu rüya (belki daha çok kabus) sahneleri kadar, sosyal medya ve "cancel culture" eleştirisiyle de dikkat çeker. Bu deyim bir kişinin toplumsal alanın dışına itildiği modern bir dışlama biçimini ifade ediyor. Yani biraz da "linç kültürü" demek... Filmin tüm bu açılardan özgünlüğü kolay kolay yadsınamaz. Ama belli bir gerilim yanı da var. Ki bu, bir eleştirmenin Stephen King romanı benzetmesine yol açmış.

Yönetmen Kristoffer Borgli 1985 Norveç doğumlu. 2022'deki İlgi Manyağı filmiyle hayli ilgi görmüştü.

Filmin en büyük kozuysa şüphesiz Nicolas Cage. California 1964 doğumlu aktör kuşağının en dayanıklı, adeta inatçı oyuncularının başında geliyor. 1981'de başlayan kariyerinde yüze yakın filmde oynamış, Aralarında Siyam Balığı, Birdie, Gangsterler Kulübü, Arizona Junior, Ay Çarpması, Vahşi Duygular, Elveda Las Vegas (1996'da Oscar ödülü), Yüz yüze, Melekler Şehri, Yaşamın Kıyısında, Corelli'nin Mandolini gibi önemli filmler var.

Son yıllardaysa tam bir düşüş... Ama o inat ediyor. En son Renfield, Şeytana Sempati... Derken bu film. Ardından gelen Emeklilik Planı da ilgi çekti. Velhasıl kolay pes etmeyen biri... Bu film de en iyileri arasında yer almayı hak ediyor.

Atilla Dorsay kimdir?

Atilla Dorsay. 1939 İzmir, Karşıyaka'da doğdu. Çocukluğu zor savaş yıllarında geçti. O yıllardan her şeyin karneyle alındığını, radyolardan yayılan savaş haberlerini ve ilk sinema deneyimlerini oluşturan savaş üzerine filmleri hatırlıyor.

10 yaşındayken ailesi sırf onu Galatasaray Lisesinde okutabilmek için İstanbul'la göç etti. Böylece Fransız kültürüyle yetişti.

Güzel Sanatlar Akademisi'nde (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) mimarlık okudu. Hayatta her koşulda koruduğu estetik bakışını bu temele borçlu olduğunu söyler.

Rehberlik, gazetecilik ve eleştirmenlik yaptı.

1966'da başladığı Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını 27 yıl boyunca sürdürdü.

Bu aralıkta Leman Dorsay'la evlendi. İki çocuk ve üç torunu oldu.

Sonraki yıllarda Cumhuriyet'ten kendi isteğiyle ayrıldı. Kısa bir süre için Milliyet'te devam eden ve hâlâ süren dergi yazarlığı yaptı.

Yeni Yüzyıl'da yepyeni bir gazeteyi yaratmanın keyfini yaşadı. Daha sonra Sabah gazetesinde devam etti. Buradan kendi deyimiyle, "ilkesel bir tavırla" ayrıldı: Bir yazısında, (Emek Yoksa Ben De Yokum) okuruna Emek sineması üzerine verdiği bir sözü tutmak için.

Dorsay, 2013'ten beri, "Özgür, serbest, hiçbir konu, yer ve zaman kısıtlamasına tabi olmadan... Ama artık maaşsız!.. Ve çok yakında tam on yılını dolduracak olan..." sözleriyle işaret ettiği T24'te yazıyor.

Dorsay'ın kültür-sanata dair birçok alanda çabaları oldu. İKSV'de çalışıp yıllar boyu İstanbul Sinema Festivali'nin kadrosunda yer aldı. Dünya çapında sayısız ünlüyü basın toplantılarında sundu, söyleşiler yaptı, fotoğraflarını çekti.

TRT'de, hem haftalık müzik programları yaptı, hem de filmler sundu. Özellikle sinemanın 100. yılının kutlandığı 1995 yılı ve sonrasında sayısız klasiği Murat Özer, Alin Taşçıyan, Müjde Işıl gibi genç meslektaşlarıyla birlikte tanıttı.

Sinema Yazarları Derneği'ni (SİYAD) kurdu ve uzun yıllar başkanlığını yürüttü. Ödül gecelerini özenle seçilmiş sunucular ve müzisyenlerle sundu. Yine kendi sözleriyle; "zamanı geldiğinde tüm bu görevleri genç arkadaşlarına bırakmayı da ihmal etmedi".

Dorsay'ın en büyük üretimleri kitapları. 1970'lerden itibaren eleştirisini yazdığı tüm filmleri Türk ve yabancı sinema olarak tasnif ederek pek çok kitapta topladı. Bu kitaplar, son 50 yılın bir dökümü niteliği taşıyor.

Aynı zamanda İstanbul, Beyoğlu, şehircilik; biyografiler (özellikle Türkan Şoray ve Yılmaz Güney), söyleşiler, seyahat notları, hikâye, hatta şiirler de yazdı.

Müzik merakını görkemli bir arşivle birlikte sunduğu bir eser yayımladı. Ne Şurup Şeker Şarkılardı Onlar adıyla yayımlanan bu kitap, 20. yüzyıl pop-müzik tarihini anlatıyor.

Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar adı kitabı Eylül 2022'de yayımlandı.

Kitaplarının sayısı şimdilerde 60'ı aştı, ama daha sayısız projesi var. Son olarak T24 Yazıları -Pandemi Günlerine Doğru: Sanat ve Siyaset Ekim 2023'te okurla buluştu. Ardından daha birçoğu da gelecek. Kendisinin dediği gibi "Allah kısmet ederse!"...

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Canlandırma sinemasına Disney el atarsa ne olur?

'Mufasa Aslan Kral' filminde; canlandırma hayvanların yüzlerinde, insan yüzlerinde görmeye alıştığımız tüm o ifade zenginliği vardır. İşte bu belki de o eskimeyen Disney damgasıdır ve filmin değerini bu yapar

Gizemli bir ‘sanat filmi’: Sevsek mi sevmesek mi?

"On Saniye" filmi sadece iki kadının bitmeyen diyalogları üzerine kuruludur. Bir sanat filmi için bile tam bir handikap! Kendi adıma şunu söyleyebilirim: Bunca lafı etmem bile, filme özel nitelikler kazandırmıyor mu?

Aksiyon sinemasında çekici ve modern bir zirve

'Avcı Kraven'de pek uyum sağlamayan, karmaşık ve biraz zıt motifler olduğunu biliyorum. Ama belki bu filmin gücünü oluşturan asıl öge. Bunca tema içinde böylesine çekici bir filme ulaşmak... Kolay olabilir mi?

"
"