07 Haziran 2019

Orta Doğu’nun kaderini paylaşanlar için ilgiye değer bir film

Yönetmen bu filmi Suriye’de çekemeyeceğini bildiği için İstanbul’u seçmiş

EN SEVDİĞİM KUMAŞ   
X  X  X
(Mon Tissu Prefere)

Yönetmen: Gaya Jiji
Senaryo: Zoge Galeron, Gaya Jiji, Eiji Yamazaki
Görüntü: Antoine Heberle
Müzik: Peer Kleinschmidt/
Oyuncular: Manal İssa, Metin Akdülger, Gaya Jiji, Saad Lostan, Ula Taban, Wissam Fares

Fransız-Alman-Türkiye ortak-yapımı

Suriyeli kadın yazar-yönetmen-oyuncu Gaya Jiji’nin ilk uzun filmi olan En Sevdiğim Kumaş, dünya galasını 2018 Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünde yapmış ve sonra İstanbul Film Festivali’nin kadınlara adanmış Çiçek İstemez seçkisinde gösterilmişti. Gaya Jiji ve filmin Türk oyuncusu Metin Akdülger de gösterime katılarak soruları yanıtlamışlardı. 2014’den beri Fransa’da yaşayan ve vatanına dönüp dönemeyeceğini bilemeyen yönetmenin burada söylediği gibi, bu filmi Suriye’de çekemeyeceğini bildiği için İstanbul’u seçmiş ve sokaklar, kahveler, restoranlar gibi tüm dış mekanlar burada çekilmişti.

Film Suriye’de iç savaşın başladığı dönemde genç ve güzel Nahla’nın öyküsünü anlatıyor. Naha ülkesindeki siyasal gerimlerden uzak, kişisel sorunlarıyla yaşıyor. ABD’den dönen politik sürgün Samir’le evlenmeyi kurarken, onun kızkardeşini eş olarak seçmesi hayatını altüst ediyor. Bu arada üst katta oturan gizemli bir kadınla tanışıyor ve onu sırdaşı yapıyor. Madame Jiji’nin orada bir randevu evi işletmesiyse Nahla’nın yaşamını değiştirecektir.

Film 2011 yılının 15 Mart’ında gerçekten yaşanan bir büyük isyanın yaklaştığı, sokakları son derece hareketli bir kentte geçiyor. Ve biz bunu  fonda görüyoruz. Ama ön planda bir kadın öyküsü var. Yönetmenin deyişiyle “Hem cinsel, hem politik anlamda özgür olmak isteyen bir genç kadının hikâyesi.”  Film son dönemde birçok ülkenin yaşadığı, bu arada özellikle Orta Doğu’da etkili olan başkaldırının bir dökümü.  Ve belli acemilikleri olsa da, bunu en azından kadın açısından gayet olgun ve etkileyici biçimde vermeyi başarıyor.

Filmi için en çok Luis Bunuel’in Catherine Deneuve’lü ünlü filmi Gündüz Güzeli’nden etkilendiğini söyleyen kadın yönetmen, doğrusu ilginç bir örnek seçmiş.

Gerçi Bunuel’in baş özelliklerinden olan Gerçek-üstücülük olayı pek yok... Ama cinselliğin kadın gözünden verilmesi ve de özellikle Müslüman bir ülke için ‘yasak bölge’ olması gereken randevu evi dekoru gayet cesur bir seçim. Ve Gaya Jiji bizzat canlandırdığı Madame Jiji rolüyle, bunun sonuna dek gitmiş. Türk oyuncu Metin Akdülger da hiç fena değil.

Sonuç olarak özellikle bu coğrafyanın kaderini paylaşan bizler için ilgiyle izlenebilecek bir film...

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Aksiyon sinemasında çekici ve modern bir zirve

'Avcı Kraven'de pek uyum sağlamayan, karmaşık ve biraz zıt motifler olduğunu biliyorum. Ama belki bu filmin gücünü oluşturan asıl öge. Bunca tema içinde böylesine çekici bir filme ulaşmak... Kolay olabilir mi?

Son dönemin en büyük düş kırklığı getiren filmi

Her şeyin sonuç olarak bir özenti gibi durduğu "Hain"de, cesetler birbiri ardına geliyor. Sonu yok sanki... Sonunda bir tek başkan, yani Haldun Dormen sağ kalıyor. Acaba ona olan saygıdan mı dersiniz?

Kadın özgürlüğüne adanmış çok özgün bir komedi

Mukadderat; bir yandan yalnız bizde değil, tüm dünyada da var olan aile kurumunun miras denen olayla boğuşmasını ele alır. Öte yandan bu yaşlanmayı kabul etmeyen bir kadının portresidir

"
"