07 Eylül 2023

Kıbrıslı bir Sülün Osman'ın ibret verici hikâyesi

Mustafa 2019 yılında vefat etti. Ardında Derviş Zaim sayesinde oya gibi örülmüş bir filmle, kolay unutulmayacak bir hayat hikâyesi bırakarak...

TAVURİ

X X X

Yönetim, yapım ve senaryo: Derviş Zaim
Görüntü: Fuat Sözen
Müzik: Marios Takoushis
Oyuncular: Mustafa Serttaş, Metin Bilmen, Derviş Cebic, Şirin Gazi, Sevil Hançerli, Mustafa Kalfa, Aral Moral, Derviş Zaim

Belgesel, 2013

Değerli yönetmen Derviş Zaim, uzunca bir sessizlikten sonra dönüyor. Ama öylesine farklı ve kişilikli bir filmle ki... Bu yalnızca bir belgesel değil. Ayrıca son derece kendine özgü ve her şeyiyle orijinal bir yapım...

Derviş Zaim Kıbrıslıdır; bilenler bilir (Kuzey Kıbrıs, Limasol doğumlu). Orada genç yaşlarda tanıdığı en tuhaf insanlardan biri Mustafa Serttaş'tır. Lakabı yerel bir sözcükle Tavuri olan... Bu sözcüğün oralarda 'şeytan' anlamına geldiğini de belirtelim!...

Kıbrıs'ın Yenişehir, Magusa yöresinden olan Mustafa ile Derviş daha 8 yaşlarında tanışıyorlar. Derviş'i gerçek hayatta, Mustafa'yı ise filmde tanıdığımız kadarıyla, ortak yanları hiç yok gibi... Ama kader onları bağlıyor. Ve yıllar sonra kahramanlarının tümü gerçek kişiler olan bu film ortaya çıkıyor.

Mustafa gençken biraz okumuş. Sonraki yıllarda filmin bir yerinde eline verilen Dostoyevski'nin Suç ve Ceza adlı tuğla gibi kitabını da eline alıp karıştırmıyor değil!... Ama okumak? Onun alanı olacak şey değil...

Öyle bir babası varmış ki, ona daha çocukken "Git bul, çal, getir" diye emir verirmiş... Üç kez evlenmiş, ama ailesini ve çocuklarını hiç tanıyamamış. Nasıl tanısın ki... Yaşamının hemen tümü hapishanelerde geçmiş.

Çünkü o doğuştan bir suçlu. Vazgeçmez bir hırsız; iflah olmaz bir kötücüllük toplamı. Çalmak, bunun için de en basidinden en entrika gerektirenine her yola başvurmak, onun için bir tutku, bir saplantı. O sanki döneminin ve coğrafyasının Sülün Osman'ı... Aldatmaktan adeta keyif alan, kandırmaktan ilahi bir zevk duyan bir insan...

Ve bunu kabul ediyor. O kırık-dökük, Kıbrıs şiveli Türkçesiyle şöyle diyor: "Ben neyim, ben kimim, ben neler yaptım, ne günahlar işledim!", "Ben tam bir dolandırıcıyım; bunun için doğmuşum!"... Ya da "Bu memlekette enayiler oldukça ben kandıracağım". Bir ara Londra'ya gittiğinde bile etrafına bakınıp kimi nasıl soyarım diye düşünen biri...

Bu yüzden de hayatı hapislerde geçmiş. 1979'dan 2015'e dek girip -ve uzun uzun kalıp- 2015 yılında çıkmış. Ne ailesini tanımış, ne de hayattan gerçek bir zevk alabilmiş. Ömrünün dörtte üçü dört duvar arasında geçmiş. Ve orada, hepsi aynı kareli gömleği giyen ve filmde harika biçimde canlandırılan suçlular arasında hayatına acılı gözler atıp durmuş.

Ama en önemlisi bu konuda Zaim'in yaptıkları. Derviş daha uzun zaman önce bu olayı film haline getirmeyi kafasına koymuş. Hem Kuzey Kıbrıs'ı -tüm güzel yanlarının yanı sıra sefaleti, yoksunluğu, dökük evleri, eril zihin yapısıyla- çok iyi biliyor; hem de Mustafa Serttaş sanki onun bir akrabası... Ve yıllar öncesinden çekimlerine başlıyor. Tüm o gerçek kahramanları, aynen kendilerini oynayan figüranları gerçek dekorlar içinde çekerek... O garibanlar için -filmde aynen söylendiği gibi- sanki bir Robin Hood. Ve bir savcının dediği gibi "Önemli olan, kötülüğün içinde saklı iyiliği bulmaktır".

Aslında yanılmıyorsam bu hikâyenin kitabı da çıkmış. Ama o kolay... Asıl olan, yıllara yayılmış bu kendine özgü olayı yine yıllara yayılmış bir filmle çekmekti. Mustafa 2019 yılında vefat etti. Ardında Derviş Zaim sayesinde oya gibi örülmüş bir filmle, kolay unutulmayacak bir hayat hikâyesi bırakarak...


YARIN: KAR VE AYI

Atilla Dorsay kimdir?

Atilla Dorsay 1939 İzmir, Karşıyaka'da doğdu. Çocukluğu zor savaş yıllarında geçti. O yıllardan her şeyin karneyle alındığını, radyolardan yayılan savaş haberlerini ve ilk sinema deneyimlerini oluşturan savaş üzerine filmleri hatırlıyor.

On yaşındayken ailesi sırf onu Galatasaray Lisesinde okutabilmek için İstanbul'la göç etti. Böylece Fransız kültürüyle yetişti.

Güzel Sanatlar Akademisi'nde (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) mimarlık okudu. Hayatta her koşulda koruduğu estetik bakışını bu temele borçlu olduğunu söyler.

Rehberlik, gazetecilik ve eleştirmenlik yaptı.

1966 yılında başladığı Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını 27 yıl boyunca sürdürdü.

Bu aralıkta Leman Dorsay'la evlendi. İki çocuk ve üç torunu oldu.

Sonraki yıllarda Cumhuriyet'ten kendi isteğiyle ayrıldı. Kısa bir süre için Milliyet'te devam eden ve hâlâ süren dergi yazarlığı yaptı.

Yeni Yüzyıl'da yepyeni bir gazeteyi yaratmanın keyfini yaşadı. Daha sonra Sabah gazetesinde devam etti. Buradan kendi deyimiyle "ilkesel bir tavırla" ayrıldı: Bir yazısında (Emek Yoksa Ben De Yokum) okuruna Emek sineması üzerine verdiği bir sözü tutmak için.

Atilla Dorsay, 2013 yılından beri "Özgür, serbest, hiçbir konu, yer ve zaman kısıtlamasına tabi olmadan... Ama artık maaşsız!.. Ve çok yakında tam on yılını dolduracak olan... " sözleriyle işaret ettiği T24'te yazıyor.

Atilla Dorsay'ın kültür-sanata dair birçok alanda çabaları oldu. İKSV'de çalışıp yıllar boyu İstanbul Sinema Festivali'nin kadrosunda yer aldı. Dünya çapında sayısız ünlüyü basın toplantılarında sundu, söyleşiler yaptı, fotoğraflarını çekti.

TRT'de hem haftalık müzik programları yaptı, hem de filmler sundu. Özellikle sinemanın 100. yılının kutlandığı 1995 yılı ve sonrasında sayısız klasiği Murat Özer, Alin Taşçıyan, Müjde Işıl gibi genç meslektaşlarıyla birlikte tanıttı.

Sinema Yazarları Derneği'ni (SİYAD) kurdu ve uzun yıllar başkanlığını yürüttü. Ödül gecelerini özenle seçilmiş sunucular ve müzisyenlerle sundu. Yine kendi sözleriyle; "zamanı geldiğinde tüm bu görevleri genç arkadaşlarına bırakmayı da ihmal etmedi".

Dorsay'ın en büyük üretimleri kitapları. 1970'lerden itibaren eleştirisini yazdığı tüm filmleri Türk ve yabancı sinema olarak tasnif ederek pek çok kitapta topladı. Bu kitaplar son 50 yılın bir dökümü niteliği taşıyor.

Aynı zamanda İstanbul, Beyoğlu, şehircilik; biyografiler (özellikle Türkan Şoray ve Yılmaz Güney), söyleşiler, seyahat notları, hikâye, hatta şiirler de yazdı.

Müzik merakını görkemli bir arşivle birlikte sunduğu bir eser yayımladı. Ne Şurup Şeker Şarkılardı Onlar adıyla yayımlanan bu kitap, 20. yüzyıl pop-müzik tarihini anlatıyor.

Kitaplarının sayısı şimdilerde 60'ı aştı, ama daha sayısız projesi var. Son olarak 2022'de Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar, onu tamamlayan Övgüler, Yergiler, Atışmalar ise 2023'de çıktı. Ardından daha birçoğu da gelecek. Kendisinin dediği gibi "Allah kısmet ederse!"...

 

Yazarın Diğer Yazıları

Altın Palmiye’li, bol seks ve ırk kavgası içeren bir film

Filmin gayet hareketli bir kamerası var. Drew Daniels’in elinden çıkma...Sean Baker yönetimle senaryoyu gayet iyi kotarmış. Son haftaların en iyi filmi bence...

Bir ustadan ölüm ve ötanazi üzerine cesur bir film

Film görkemli bir melodram tadı içeriyor. Konuşmalar oldukça edebi; yani yer yer suni (yapay) kaçıyor. Ayrıca dünyamızın gidişi üzerine de ahkam kesiliyor. Ama belki en önemli yanı, iki kadının o inanılması zor ilişkisi

Görkemli bir hayal kırıklığı

Başlarda oldukça ilginç gözüken bu film, sonunda insanı neredeyse boğar!.. Ve sanki zaman zaman yönetmen finalde kullanılan ‘ucube’ lafını üzerine giyer. Kanlı-bıçaklı, her türe el uzatmış, ama en büyük özelliği zırvalık olan bir film...

"
"