ADU
X X X X
Yönetmen: Salvador Calvo Senaryo: Alejandro Hernández Görüntü: Sergi Vilanova Claudín Müzik: Roque Baños Oyuncular: Luis Tosar, Álvaro Cervantes, Anna Castillo, Mustafa Oumaru, Miguel Fernandez, Jesus Carroza, Adam Nourru
İspanyol filmi, 2020.
|
Öyle filmler vardır ki hiçbir türe girmez; dışarıdan bakınca hiçbir starı, hiçbir çekiciliği de yoktur. Ama küçük veya büyük ekranın karşısına geçip izlemeye başlayınca kanınız donar, yüreğiniz dağlanır, duygularınız ayaklanır. Adu işte bu tür filmlerden...
Film tümüyle Afrika kıtasında geçiyor. Ve bize üç ayrı hikâyeyi koşut biçimde anlatıyor. Sık sık buluşan ve birbirini sanki tamamlayan üç hikâyeden filmin başındaki ilki, kuzey Afrika'da, İspanya'ya ait olan bölgedeki iki büyük kentten biri olan Melilla kenti sınırında geçiyor. Kenti Afrikalı göçmenlerden korumak için yapılmış yüksek duvarı aşmaya çalışanlardan biri olan Tatou, bir yerel polis tarafından öldürülüyor. Bu bir büyük suçtur; en azından çağdaş bir devlet olan İspanya'nın hukuku açısından... Ve polislerden Mateo arkadaşının cinayetini ihbar etmek veya onu korumak arasında sıkışıp kalır.
Diğer hikâyeler
Bir ikinci (ve en dokunaklı) hikâye altı yaşındaki küçük Adu ve ablası Ali'ninkidir (Alika). Kameron denen ülkenin inanılması zor bir yoksulluk ve şiddet içeren sefil koşullarında yaşayan kardeşler, annelerinin öldürülmesinden sonra İspanya'da kalmış babalarına kavuşmak için yola çıkarlar. Yolda başlarına gelmeyen kalmayacaktır. Ama bazen çocuklar öylesine güçlü çıkarlar ki...
Son hikâye yine Kameron'da İspanya adına görev yapan ve özellikle dişleri için vahşice öldürülen dev filleri korumaya kendini adamış olan Gonzalo'nun öyküsüdür. O sırada isyancı, başına buyruk, içki ve uyuşturucu tutkunu kızı Sandra çıkagelir. Tüm bu haşin koşullar içinde, yüreği baba nefretiyle yaralı kızla babanın barışması mümkün olabilir mi?
Sanki bir Afrika belgeseli
Bu çok özel film, tümüyle bakılınca sanki karşımıza görkemli bir Afrika belgeseli gibi çıkıyor. Öykülerin içerdiği dramatik güçle daha da etkili kılınmış olarak... Kameron, Nijerya, Kongo, Senegal, Moritanya, Fas ya gösteriliyor ya da en azından anılıyor. Ve sonuç olarak tüm kıtanın benzer bir sefaleti paylaştığı anlaşılıyor.
Elbette hoş şeyler de var. Örneğin Afrika'nın folkloru. Bir sahnede sadece bir davul eşliğindeki o kalabalık dans sahnesi gibi...
Ya da filmin bize filler üzerine verdiği ilginç bilgiler. "İki ayda dört fil" öldürülmesi nasıl matem nedeni oluyor... Ya da "ölü fil ceset midir, et midir?" tartışması... Bu arada vaktiyle ömrünü Afrika'ya, fillere ve gorillere adamış olan bilim kadını Dian Fossey anılıyor.
Ayrıca o ülkelerin kimisinde Fransızca, kimisinde İngilizce, kimisindeyse İspanyolca konuşulmasındaki tuhaflık... Ya da şu sözler: "Afrika'nın sorunu ne? İşte şu: Herkes kaçıyor. Doktorlar, hemşireler, mühendisler, ustalar... Ve de herkes aç!"
Göç olayının eriştiği boyutlar
Ve de dünya çapında konan şu teşhis: "2018 yılı içinde 70 milyondan fazla insan, daha iyi bir yaşam umuduyla evini terk etti. Bunların yarısı çocuklardı."
Hikâyeye dönersek... İkinci yarıda küçük Adu'nun yolda tanıştığı genç adam, bir kaçak olan Massar'ın himayesine girmesi... Ve de bu "ağabey"in onu kurtarmak için elinden geleni yapması. Bu arada bir başka bela olan çocuk tacizinden kurtarmak için, kendi "namus"unu feda etmesi.
Ve de o görkemli finalde, iki "kardeş"in denizleri aşarak verdikleri hayatta kalma çabası. Doğaya karşı verilen müthiş bir savaş... Düşünürken bile gözlerim doluyor!..
Netflix'te oynayan bu "müstesna" filmi görmeye çalışın.