09 Ocak 2015

Çözmesi büyük keyif veren bir bulmaca-film

Film, Cronenberg ustanın başyapıtlarını biraz bilen ve değişikliğe hazır bir seyirci için şölen!..


 

YILDIZ HARİTASI       X  X  X
(Maps to the Stars)

Yönetmen: David Cronenberg
Senaryo: Bruce Wagner
Görüntü: Peter Suschitzky
Müzik: Howard Shore
Oyuncular: Julianne Moore, Mia Wasikowska, Robert Pattinson, John Cusack, Olivia Williams, Evan Bird, Sarah Gadon, Justine Kelly, Carrie Fisher/ Amerikan filmi.

     

David Cronenberg’den yine şaşırtıcı bir film. Modern bir kara-film olarak bu türe son dönemdeki önemli katkıların en sonuncusu denebilir: Gone Girl- Kayıp Kız,  The Drop- Kirli Para, A Walk Amongst the Tombstones- Kanunun Ötesinde, Nightcrawler- Gece Vurgunu gibi filmlerden hemen sonra gelen...

Cronenberg’in filmi, buradaki şirketin tanıtım bilgisi başta kimi yerlerde onun “en eğlenceli filmi” olarak niteleniyor. Hatta Julianne More, Altın Küre ödüllerinde ‘müzikal-komedi dalında en iyi oyuncu adayı’ olmuş: Cannes’da bu filmle en iyi oyuncu seçildikten sonra... Bense kendi adıma bu filmi komediye hiç yaklaştıramıyor ve tersine, koyu ve yoğun bir dram olarak görüyorum.

Bu özgün senaryonun önceleri çok karmaşık gözüken senaryosu, bizlere çağdaş Hollywood’dan amansız bir kesit veriyor. Temelde bir aile sözkonusu: harcında ‘ensest´ bir ilişki bulunan, bunun sonucu iki mutsuz ve dengesiz çocuk yetiştirmiş bir aile. Baba tanınmış bir psikanalist ve yazar, anne 9 yaşından itibaren bir ‘harika çocuk’ olan oğlu Benjie’nin koruyucusu. Yıllar önce evi ateşe verip neredeyse Benjie’nin ölümüne neden olmasına ramak kalan abla Agatha ise, kapatıldığı hastaneden çıkıp Los Angeles’e dönmüş, melek görünümlü bir ruh hastası.

Diğer ana kişiler arasında psikanalistin hastalarından, inişe geçmiş yıldız Havana, ünlüleri taşıyan lüks limuzinlerde şoförlük yapan, ama gözü oyuncu ve yazarlıkta olan bıçkın delikanlı Jerome, Benjie’nin genç erkek ve kız arkadaşları, ayrıca yönetmen, yapımcı, oyuncu koçu, avukat gibi yan kişiler var. Ayrıca en azından ikisi geçmişleriyle ilişkili sürekli düşler görüp duran kişilerin gördüğü hayaletler!..

Film önceleri tam bir puzzle- bulmaca gibi karşımıza çıkıyor. Hikayeye girmekte ve kişileri tanımakta zorlanıyorsunuz. Ama yanılmayın: bu gayet iyi inşa edilmiş bir senaryodur ve yapı yavaş yavaş yükselmekedir.

Böylece film bir yandan bir büyük aile ve çevresindekilerin iki kuşağa yayılan, suç ve günahla örülü hikayesini anlatırken, öte yandan yaman bir Hollywood taşlaması yapıyor. Rüyalar Başkenti’nin özellikle starlarını çıldırtan yaşamı, başarının korkunç bedeli, rekabetin insanı insanlıktan çıkartan amansızlığı. Örneğin çocuk star Benjie’yi daha 13 yaşında bir ruh hastasına dönüştüren ya da Havana’yı bir çocuğun ölümüne sevinir hale getiren bir ortam...

Bu kendine özgü duygusal gerilime damgasını vuran iki hastalıklı öge var. Biri, başta da sözünü ettiğim ensest olayı. Ötekisiyse daha ‘kriminel’ birşey: yangın çıkarma tutkusu. Bilimsel adıyla ‘piromani’. Ve ikisi de geçmişten günümüze, etkilerini yitirmeden ve genetik yollarla, yeni kuşaklara geçiyor!..  

Böylece film, bir yandan içburucu insan karakterlerini ilmek ilmek oluştururken, öte yandan sinema tarihine en amansız Hollywood eleştirilerinden biri olarak geçeceğe benziyor: üç kez çekilen Bir Yıldız Doğuyor, Sunset Bulvarı, The Bad and the Beautiful- Çıplak Ruhlar, The Legend of Lylah Clare, Küçük Bebeğe Ne Oldu?, Oscar, The Player-Oyuncu vb. filmlere ek olarak...

Filmin kişilerinin hemen hepsi, tanıdığımız ünlüleri akla getiriyor. Büyük oyuncu Julianne Moore’un vaktiyle annesinin oynadığı bir rolü yıllar sonra yeniden canlandırmak isteyen karakteri Havana, yerli-yabancı birçok oyuncunun bir karması gibi... Agatha’da üstün bir oyun veren Mia Wasikowska, sanki hık demiş bir başka Mia’nın,  Mia Farrow’un burnundan düşmüş!.. Roger Pattinson, Alacakaranlık serisinden artık iyice sıyrılmış olarak, Cronenberg’in bir önceki filmi Cosmopolis’deki iyi oyunculuğunu sürdürüyor.

Benjie ise akla hemen günümüzün çok genç starı Justin Bieber’i getiriyor. Öylesine bir benzerlik!.. Umarım kaderleri benzemez... Star Wars serisinin prenses Leila’sı Carrie Fisher ise, iyice şişmanlamış olarak yine Carrie Fisher rolünde gözüküyor: menejerlikle dedikoduculuk arasına sıkışıp kalmış bir oyuncu eskisi...

Sonuç olarak, belki herkese göre olmayan bir film. Ama Cronenberg ustanın Sinek’ten Müthiş Yemek’e, Varoluş’tan Şiddetin Tarihçesi’ne, Şark Vaadleri’nden Tehlikeli İlişki’ye tüm o başyapıtlarını biraz bilen ve değişikliğe hazır bir seyirci için, ne şölen!..

Yazarın Diğer Yazıları

İstanbul'da yaşamanın artı ve eksileri üzerine

Bu yazıyı yazmamın baş nedeni İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin çıkardığı aylık derginin Nisan sayısı oldu. İstanbul Bülteni adını taşıyan ve AVM'ler ya da metro istasyonlarında bulunan bu dergide, İmamoğlu'nun sevgili kentimize kattığı güzellikler öylesine iyi anlatılmıştı ki...

Kaderin elinde sönüp giden bir şarkıcının dramı

Özellikle müzikseverler için kaçırılmaması gereken filmlerden...