21 Aralık 2013

Çağımızın ‘Bisiklet Hırsızları’

Danis Tanovic, 1969 Zenica doğumlu Bosnalı bir yönetmen. Yalnız yönetmen değil: ayni zamanda yazar ve besteci.

Bir hurdacının hayatı

(Epizoda U Zivotu Beraca Zeljeza)

Yönetim ve senaryo: Danis Tanovic

Görüntü: Erol Zubcevic

Oyuncular: Nazif Mujic, Senada Alimanovic, Semsa Mujic, Sandra Mujic

Yapım: Bosna-Hersek cumhuriyeti filmi.

   

Danis Tanovic, 1969 Zenica doğumlu Bosnalı bir yönetmen. Yalnız yönetmen değil: ayni zamanda yazar ve besteci. Ve adına Bosna-Hersek denen o talihsiz ülkenin, Avrupa’nın 20. yüzyıldaki son soykırımını yaşamış ülkenin önde gelen, halkının kültürünü uluslararası düzeyde temsil eden en önemli sanatçısı.

1996’da kısa filmlerle işe başlayan sanatçı, asıl ününü 2001 yılındaki No Man’s Land- Tarafsız Bölge filmiyle yapmıştı. Bosna savaşında uluslararası Barış Gücü’nün devreye girdiği günlerde, iki Boşnak ve iki Sırp’ın savaşın acı koşullarında karşılaşıp yaşadıkları korkunç dramı anlatan film büyük ilgi görmüş, festivallerden Altın Küre ve Oscar’a sayısız ödül almıştı. Tanovic ise Cirkus Columbia ile (2010) yeniden başarı kazanmış, bu son filmiyle ise Berlin 2013’de hem Gümüş Ayı, hem de en iyi erkek oyuncu çifte ödülüyle, yine sinema dünyasının gündemine girmişti.

Böylece, Tuzla çevresindeki yoksul bir yerleşimin kıyısında, eski arabaları parçalayıp satarak ailesini geçindirmeye çabalayan Nazif’i, karısı Senada’yı ve iki küçük kızlarını tanıyoruz. Düşük yapan Senada’nın acele ameliyat edilmesi gerekiyor. Ama sosyal güvencenin hemen hiç var olmadığı ve her şeyin bulunması kolay olmayan ‘peşin para’yla döndüğü alabildiğine yoksul ve yozlaşmış bir düzende, bu kolay değil. O bin ‘Bosna markı’nı bulup buluşturması imkânsız Nazif’in... Hiçbir hastane, hiçbir doktor bu konuda özveride bulunmuyor, insanca davranmıyor. Ve bu acıklı serüven dramatik boyutlarla sürüyor.

Elbette insanların dertleri farklı, sorunları değişik. İçinde yaşadıkları toplumların da... Ama her şeye karşın, temel şeyler var. Yaşama hakkı, ekmek kavgası, ailesini en alt koşullarda da olsa ayakta tutma içgüdüsü.

İşte o zaman, sinemaya da iş düşüyor. Tüm o tür sineması örnekleri, tüm o uçuk hayallerin filmleri, tüm o teknololji ve özel efekt harikaları, tüm tapınılan starlar mitolojisi biryana... Gerçeği, en temel insan gerçeğini katıksız biçimde veren filmler biryana. Onlara her zaman gereksinmemiz ve de saygımız  var. Gazap Üzümleri’nden Roma Açık Şehir’e, Bisiklet Hırsızları’ndan Yol’a...

Sonuç olarak, gerçek insanların kendi hayatlarına çok yakın bir öyküyü kamera karşısında canlandırdıkları bu neredeyse belgesel film, kimi acemiliklere, kısıtlı yapım koşullarına (genel bir ikinci kişiler ve figüran eksikliği var) karşın, bir ülke gerçeğini keskin çizgilerle karşımıza getiriyor.

Ve değme gerilim filminden az olmayan bir gerilim sunuyor: hayatta kalmak veya kalmamak ikilemi üzerine...Yönetmenin bu yersiz-yurtsuz, sosyal güvencesiz ve unutulmuş Roman azınlığın sorunlarına bakışı, tüyler ürpertici anlar ve muhteşem arı sinema bölümleri içeriyor.

Unutmaya başladığımız bir yaşam biçiminin yine unutmaya başladığımız bir sinema tadıyla anlatılması. Ve başrolde gerçek sokak emekçisi Nazif Mujic’in Berlin ödüllü oyunu. Tavsiye edilir. 

Dikkat: Film sinemaseverlerde bayram etkisi yapan yeni ve önemli girişim Başka Sinema’nın salonlarında oynuyor:  Beyoğlu’nda Beyoğlu, Kadıköy’de Rexx, Levent’te Metro City Cinema Pink, Altunizade’de Capitol Spectrum ve Haramidere’de Cinetech Torium Sinemaları.

Yazarın Diğer Yazıları

Canlandırmayla has oyunculuğun bir karması

Zeki bir yaratıcılık, zengin bir mizah duygusu, yer yer dedeler için “dedeşko” demek, bir haritayı Google’da aramak, ‘avec moi’ gibi birkaç sözcükle bu kez Fransızcayı anmak, Tom Cruise’dan söz etmek... Bence görün, hangi yaşta olsanız fark etmez!

Son günlerin acıları ve hayat devam ediyor

Ülkenin içler acısı siyasal manevraları, ortak vicdanımızı mahveden gelişmeleri içinde, aslında belki bizler için en büyük teselli olabilen ya da olabilecek sanat ve bilim insanları birer ikişer çekip gidiyorlar

İran’dan gelen şaşırtıcı ve sürprizli bir yapım

Kutsal İncirin Tohumu, ne yazık ki ilk yarıdaki etkisini giderek yitiriyor. Uzunluğundan değil sadece... Başka yollara sapmasından... Örneğin bir polisiyeye dönüşmesi gerekli miydi? Yeterince polisiye izlemiyor muyuz?

"
"