24 Haziran 2015

Bahçeli, Baykal, Turan Alkan ve Mehmet Aksoy vurmasın da ne yapsın?

Yepyeni yüzler, ilk kez Meclis’e giren Romanlar, Yahudiler, Ermeniler, Ezidiler ya da Süryaniler...

Ortalık ne kadar karıştı!..Aylar-yıllardır belli bir zihniyete, otokrasiye kayan bir iktidara, tek adamın sultasına girmiş gözüken bir yönetime karşı amansızca mücadele veren, bu uğurda birbirlerine el uzatan, açık ve net bir işbirliğine giden çeşitli taraflar ve onları temsil eden partiler, son seçimlerdeki görece başarılarına karşın hemen şımarıp birbirlerine sırt çevirmeye, kendi tek adamlıklarını açıklamaya, dar zihniyetlerini sergilemeye başladılar.

Bunları özellikle gayet anlaşmaz, huysuz, benmerkezci bir tavır sergilemeye başlayan ve böylece son dönemde kazandığı ülke çapındaki prestiji cömertçe harcayan MHP için söylediğimi açıkça belirtmek isterim. Bu parti ve sayın Bahçeli sanırım benim gibi birçok insan için de büyük düşkırıklığı yarattı.

Yine de manzara güzel. Hergün ekranlardan veya gazete sayfalarından yansıyan o yeni milletvekillerinin  meclise gelmeleri, mahçup mahçup kameralar karşısında ilk sözlerini söylemeleri, ardından gelen yemin töreni ne kadar umut verici!...Yepyeni yüzler, ilk kez (ya da yıllar sonra ilk kez) Meclis’e giren Romanlar, Yahudiler, Ermeniler, Ezidiler ya da Süryaniler...

Gencecik müstakbel politikacılar, herbirinin tavırlarından gerçek bir heyecan taşan, Türkiye’nin yeni toplum inşası mühendisleri. Deneyimsiz olabilirler, ama öğrenecekler, pişecekler, ustalaşacaklar. Ve hep dediğim gibi, gerçek Yeni Türkiye’yi onlar yaratacaklar.

Ve bu durumun getirdiği yeni zorluklar, yeni çare arayışları. Örneğin daha yemin töreninden önce, HDP’nin yeni milletvekili Feleknas Uca’nın “Türkçe telaffuzu” konusunda, oturumu yöneten Baykal’a özel ricası: “Uca’nın olası yanlış telaffuzu konusunda anlayışlı olması” için. Ve Baykal’ın da bu konuyu sorun etmeyeceği sözünü vermesi!...

Beklerken, ortalığa egemen olan karamsarlığı dağıtan o kadar çok şey var ki... Örneğin kendi adıma çok sevip önemsediğim bir alan olan mizah ve onun kendini en görkemli biçimde göstermesi. Yalnız sayıları ve güçleri artan mizah dergileri ve ekleriyle değil. Cumhuriyet gazetesinin gündelik Manş@ köşesinde güzel örneklerini sunduğu ‘Sosyal Medya Cumhuriyeti’ de öyle...

Ayrıca diyelim ki Kılıçdaroğlu’nun o son derece nazik ‘başbakanlık önerisi’ni en kaba ve kırıcı biçimde elinin tersiyle iten ve böylece olası bir CHP- MHP koalisyonuna daha baştan set çeken bir Bahçeli’yi artık eleştirmek için, olaya parlak bir mizahla yaklaşan, Zaman gazetesi yazarı A. Turan Alkan’ın alaycılığından daha ötesi olabilir mi?

“İktidar Olmak: Haşa!” başlıklı yazısında Alkan şöyle diyor: “Şimdi bize koltuk teklif edenlere bak...Yav sen bu koltuğu ne zaman  buldun da şuna buna ikram etmeye başladın? Sana düşer mi bu ulvi vazife be? Bir de “Sen buyur, benim zaten karnım tok” şeklinde havalı edalar, imalar!...Yav senin  cemaziyelevvelin ortada...Görmemişin çocuğu gibi ne atılıyorsun ortaya? Bu gibi durumlarda mahallenin büyükleri vardır, lazım geleni düşünürler, biz de efendi efendi tembih edileni yerine getiririz . Nitekim hep öyle yapmışızdır ve yapıyoruz zaten!”..Hay Allah seni  ne yapsın, Turan Alkan!...

Ya da Saray’ın önünde toplanıp klasik protesto gösterisi yerine kapı önünde piknik yapıp top oynamaya kalkan o gençler...Ve korumaların şaşkın tepkisine karşı, birbirlerine attıkları  topla ortalığı birbirine katmaları...Bundan güzel, bundan esprili, bundan genç işi bir gösteri olur mu? Hay Allah layığınızı versin!...

Zaten artık gösteri ve protesto eylemleri öylesine sempatik, barışçı ve aynı ölçüde cesur olmaya başladı ki...Elbette İstanbul’un geleneksel gösteri arteri İstiklal Caddesi başta olmak üzere...Bu caddedeki son 6. Trans Onur Haftası ve 23. LGBTİ Haftası gösterisi öylesine renkli, coşkulu ve esprili idi ki...Sanki en demokratik bir Avrupa ülkesi kentinde imişçesine...     

Milliyet’de Asu Maro şöyle anlatıyor:

İnsanlar rengarenk giysiler içinde, çoluk çocuk, hatta kucakta bebekler, şarkılar, düdükler, her durumdan iş çıkarmayı bilen seyyar satıcılardan alınan rengarenk peruklar, atkılar ve son derece eğlenceli sloganlarla katediyor caddeyi, boydan boya...Taksim’den açılmaya başlanan dev mavi-pembe bayrak, hoplaya zıplaya tüm caddeyi örtüyor. Esnaf camlardan sarkmış, bu çok renkli ve çok sesli grubu alkışlıyor, resimler çekiyor, el sallıyor”.

Bu eylem kadar ona imkan veren asayiş güçlerini de kutluyorum. (Bu arada tam da bu olaya İngiliz işçi tarihi çerçevesinden bakan o görkemli Pride –Onur filminin bu Cuma sinemalarımızda olacağını belirteyim. Eleştirisi Cuma’ya).

Öte yanda, ünlü heykeltraş Mehmet Aksoy’un Ermeni sınırına yakın yaptığı dev heykeli üç yıl önce “ucube”diye niteledikten sonra yıktıran zamanın başbakanına karşı açtığı davayı kazanıp Erdoğan’dan 10 bin TL tazminat almasından sonra, Aksoy, şimdi de artık Cumhurbaşkanı olan aynı kişinin açtığı tazminat davasıyla karşıkarşıya...Nedeni, onun “haram parayla yeni bir heykel yapmam” sözlerindeki hakaret...Güler misiniz, ağlar mısınız?

Allahtan sevgili Cüneyt Özdemir gülüyor. Ve bizi de güldürüyor. Aksoy’u elinde koca çekiç, taşı döverek yeni bir heykel çabası içinde gösterirken “Ne yapsın Aksoy? O da böyle vuruyor” diyerek...Sizler de çok yaşayın emi, sevgili Aksoy ve sevgili Özdemir!...

Tam şu sırada, yemin töreni başlıyor. Ve ben ekran karşısında bu yeni yüzleri izliyor, çoğunu ilk kez görüp tanıyorum. Üstüste iki kadınla başlaması ne hoş!...Keşke daha çok olsalardı...Yeni Meclis ülkemize ve demokrasimize hayırlı olsun...

 

Yazarın Diğer Yazıları

Canlandırma sinemasına Disney el atarsa ne olur?

'Mufasa Aslan Kral' filminde; canlandırma hayvanların yüzlerinde, insan yüzlerinde görmeye alıştığımız tüm o ifade zenginliği vardır. İşte bu belki de o eskimeyen Disney damgasıdır ve filmin değerini bu yapar

Gizemli bir ‘sanat filmi’: Sevsek mi sevmesek mi?

"On Saniye" filmi sadece iki kadının bitmeyen diyalogları üzerine kuruludur. Bir sanat filmi için bile tam bir handikap! Kendi adıma şunu söyleyebilirim: Bunca lafı etmem bile, filme özel nitelikler kazandırmıyor mu?

Aksiyon sinemasında çekici ve modern bir zirve

'Avcı Kraven'de pek uyum sağlamayan, karmaşık ve biraz zıt motifler olduğunu biliyorum. Ama belki bu filmin gücünü oluşturan asıl öge. Bunca tema içinde böylesine çekici bir filme ulaşmak... Kolay olabilir mi?

"
"