Antik Yunan dünyası ölümü; "Ölüm, hayatın son bulması ya da ruhun bedenden ayrılmasıdır. Bu ayrılık beden için tekrar toprağa dönüştür. Ancak asıl olan ruhtur. Ruh yaşamaya devam eder" diye betimler. Beşiktaş'ın beden ölümünden haberdardık, bu gece ise "ruh ölümüne" tanıklık ettik İnönü Stadı'nda!

Beşiktaşlılar, Fenerbahçe derbisi başlamadan kabullenmeliydi, bunun bir "ölüyü diriltme merasimi" olduğunun. Genelde bu tip merasimler Karayipler ülkelerinin ritüelidir. Hani Lucayan Adaları olarak adlandırılan ve Karayip Denizi sınırları içinde yer alan Barbuda, Bahamalar, Barbados, Dominika, Guyana, Haiti, Jamaika, Surinam, Trinidad, Tobago vs… Oralarda düzenlenen törenlerde yaşamını yitirenin geri geleceği inanışı yaygındır. Ayaza karşın dün gece İnönü Stadı tribünlerinde yerlerini alanların içinde de böylesine bir umut mevcuttu, ta ki hakem başlama düdüğünü çalana kadar!

Aslında karşılaşma öncesi iki takımın kadrolarına bakıldığında aradaki "kalite" farkı fazlasıyla belirgindi. Beşiktaş'ın umudu Cenk Tosun, Fenerbahçe'nin ise Edin Dzeko… Gerçekçi olmak gerekirse "sahada kimin ne yapacağı belli olmaz" diyemiyordu Beşiktaşlılar, zira Cenk Tosun hiç bir şey yapamayacağını a'dan z'ye herkes biliyordu. Edin Dzeko'nun yaptıkları ise ortadaydı. Beşiktaş ilk golü Edin Dzeko'nun ayağından yedi ardından topu önünde bulan Cenk Tosun'un kaleci Daminik Livokovic ile karşı karşıya kalacağını varsaydık ve tabii yine yanıldık! Ayağındaki topa hakim olamayan Cenk Tosun'a faul yapan Samet Akaydın durduk yerde penaltıya neden oldu. Oysaki Samet Akaydın, beceri yoksunu Cenk Tosun'a dokunmasa Fenerbahçe kalesinde tehlike yaşanmayacaktı ve Beşiktaş tek gol dahi atamayacaktı. Cenk Tosun öylesine beceriksiz oyuncu ki topla ikisini baş başa bıraksan ya ayağı kayar düşer ya da topu yitirir! Fenerbahçeli oyuncular Onur Bulut ile Jackson Muleka'nın görev yaptığı sağ kanadın aksadığını fark ettiler ve ataklarını bu kulvardan geliştirdiler. Sonrasında da Beşiktaş'ın hiçbir şey yapamayacağını anladılar zaten… 

Dusan Tadic penaltı golüyle Fenerbahçe'yi yeniden öne geçirdi. Sebastian Szymanski uzatma dakikalarında attığı gol ise skoru belirledi; Beşiktaş 1 – Fenerbahçe 3… Bu arada Dusan Tadic'in bir penaltı atışını kaleci Mert Günok kurtardı. Mert Günok için parantez açmak zorunlu. Şayet Mert Günok gününde olmasaydı Beşiktaş, İnönü Stadı'nda Fenerbahçe'ye tarihi farkla yenilirdi…

Beşiktaş – Fenerbahçe derbisinde skor kadar önemli iki anekdot mevcut. Birincisi hakem Atilla Karaoğlan'ın yaptığı "kart hatası". Altını özenle çizmekte yarar var; Atilla Karaoğlan'ı verdiği penaltı kararları nedeniyle eleştirmiyorum ve Beşiktaşlılara da yenilgiye sakın ola ki hakem kılıfı uydurmaya kalkışmayın önerisini sunuyorum.  Tayfun Bingöl'e Sebastian Szymanski'yi golü giderken düşürdüğü için kırmızı kart gösteriyorsun, pozisyonu yeniden izleyince bunun kırmızı değil sarı kart olduğuna karar veriyorsun. Sevgili Atilla Karaoğlun sana sahadaki de, tribündeki de, ekran başındaki de inanmaz. En büyük kötülüğü kendine yaptın!

Ve ikinci anekdot; Beşiktaş'ta önce Gedson Fernandes sakatlandı ve oyuna devam edemeyince yerini Salih Uçan'a bıraktı. Sonrasında aynı şey Umut Meraş'ın başına geldi o da Tayfur Bingöl ile değiştirildi. Beşiktaş'ta ciddi bir sorun mevcut takımın yarısı sakat, sağlam olanlar da sağlıklarını sahada yitiriyor. Çok ikaz ettim, "kendisini geliştiremeyen Şenol Güneş takıma büyük zarar veriyor" diye, dinleyen olmadı. Yaşamda geriye dönme olasılığı yok, gelelim saadete!

Samet Aybaba ile Feyyaz Uçar'ın günlerini tesislerde geçirmesi doğal olarak işe yaramadı, yaramayacak da. Beşiktaş'ta "Ahmet Nur Çebi – Şenol Güneş erozyonu" öylesine büyük sorunlar yarattı ki, bastırılmış problemlerin üstesinden ne Rıza Çalımbay ne de bir başkası gelebilir. Rıza Çalımbay kötü takım sürmüş sahaya. Sanki Rıza Çalımbay muhteşem bir kadroya sahip, elinde inanmış futbolcu topluluğu mevcut da o kötüyü seçti!  Fenerbahçe mi? Bu kadroyla puan yitirmelerinin kabul edilir yanı olmaz.