Yeni Şafak, Sabah, Daily Sabah, Türkiye, Ulusal Kanal, Kanal A ve gibileri ASALA'yı tekrar hortlattı. (Benim sayabildiklerim) Halen varlığını korusa da aktif olmadığı bilinen Ermeni Kurtuluş Ordusu'nun Erdoğan'ın Çanakkale anması için davet gönderdiği ülkelerin dış işlerine ve elçiliklerine bir mektup göndererek katılacak olan ülkelere gözdağı verdiği haberleri geçtiğimiz hafta yukarıda saydığım basında manşetlerde idi.
Bazı gazeteler bir “üst aklın” PKK ve ardından da DHKP-C'yi uyandırdığını şimdi de ASALA'nın hortladığını yazdılar.
Peki şimdi durup dururken niye ASALA yine gündeme getirildi?
Şimdi size kalkıp da ASALA savunacak değilim. O bambaşka bir yazı konusudur. Ancak haberciliğin artık sadece habercilik olmadığı Türkiye'de hele ki “devlet ağızlı” gazeteler varken;
- Seçim öncesinde,
- Ermeni soykırımının 100. yılında,
- Çözüm süreci ile ilgili gelinmiş aşamada
- Çanakkale anmalarıyla ilgili yanlış adım atıldığının dış işlerinde farkına varılmasının ardından
Birdenbire ASALA ile ilgili haberlerin servis edilmesi alenen Ermenilere gözdağı verilmesi ve ülkemdeki demokrasinin giderek battığının simgesidir.
Öncelikle haberlerin tamamının tek bir elden servis edildiğini burada belirtelim. Zira metinlerin tamamı, tvler dahil aynı vurgu ve hataları bile değiştirilmeden okundu/yazıldı. Anlayacağınız biri o meşhur butona bastı ve “yaz”, “oku”, “söyle” emirlerini verdi.
Örgütün hala birkaç üyesiyle sanal bir varlığı sürdürdüğü bilinmeke birlikte, bugüne kadar “mektuplaşma” dışında bir aktivitesinin olmadığını bu haberi “yazdıran”lar da çok iyi biliyor. Bu yüzden son gönderilen antetli kağıdın bir parçasını okuyuculara ve izleyicilere göstererek bir 'gaz' veriliyor zaten.
Diaspora ASALA değil
Haber diye önümüze konulan metindeki en büyük sorun diaspora Ermenilerini ve kuruluşlarını doğrudan hedef göstermesi.
Yeni Şafak ve Sabah gazeteleri özellikle haberlerde doğrudan örgütten söz ettikten sonra diasporalı Ermeni kuruluşlarının ve kişilerinin yaptıkları demokratik eylemlerini sanki terör eylemiymiş gibi listeleyip, yurtdışındaki Ermeniler ASALA imiş gibi gösteriliyor. Bu arada Fransa'da faaliyet gösteren Nor Serund Derneği (Yeni nesil) resmi bir Ermeni kurumu, demokratik eylemlerde küçük çaplı afişler asmak dışında Türkiye'nin radarına girmiş olması imkansız. Ama Nor Seround'un, Newroz kutlamalarına, Paris'te öldürülen üç Kürt Kadın siyasetçinin anma eylemlerine katılıp pankart açtığından yola çıkarak “derin üst akıl” bağlantısını zaten yapmış kendince. Demokratik hak isteyen, eylem yapan herkes aynı kefede.
Türkiye Diasporayı da mı fişliyor?
Son 5 yılda diasporalı Ermenilerin, “konferanslarda sorulan sorular”, “pankart açma”, “büyükelçilik önünde el ilanı dağıtma”, “elçilik duvarına afiş asma” gibi 'suçlar' işlediklerini öne süren haberler aslında bie başka bir bilgiyi daha veriyor.
Bu haberdeki detay bize yurt dışında yaşayan birçoğu halen Türkiye vatandaşı olan Ermenilerin de yakından takip edildiğini gösteriyor. Öyle ki haberler biraz daha derine inse isim isim verecekler, konferanstaki soruları kimlerin sorduğunu...
Ellerindeki metinleri 'takla bile attırmadan' sorgusuz-sualsiz haberleştiren gazeteci arkadaşlarımız herhalde konferansta soru sormanın, elçilik önünde eylem yapmanın normal bir demokratik hak olduğunu unutmuşlar.
Kaldı ki etik açıdan diasporanın tamamını sanki ASALA'ya mensup insanlarmış gibi haber yapmak, bir twiter takipçimizin deyimi ile Türkiye'nin Ermenilerle ilgili ideolojisinde “fabrika ayarlarına dönüş” yolunda koca bir adım attığını da gösteriyor bize...
Biz bunu zaten Egemen Bağış ve diğerleri Doğu Perinçek'in AİHM'deki Ermeni Soykırımı davasında boy gösterdiğinde anlamıştık ama bu da tuzu oldu diyelim.
1965...1975... 1980... 2015...
Türkiye diasporayla 1965'te Ermeniler yurtdışındaki eylemlerine başlayınca tanıştı. O denli acemiydi ki dış politikada, 65'teki gazetelerde “Bu Ermeniler ne diye ayaklandılar?”ın cevabını bulana kadar gazeteciler akla karayı seçti. Soykırım'ın “sözde” ya da “asılsız bir iddia” olduğu terimleri henüz keşfedilmemişti.
Düşünün, 1965'te bazı gazeteler “Ermeni jenosidi” yazıyordu olanlara. Ne yazacağını bilmediğinden.
Ama nefret söylemi en üst safhadaydı.
Ermeni toplumuna yayılan korku çok daha üst düzeyde...
Ermeni toplumunun önde gelenlerinden bir grup, “Atatürk'ün çocuklarıyız” diyerek 24 Nisan 1965'te Taksim anıtına çelenk bile koydu, diasporadaki eylemlere karşı Türkiye'ye sadakatini kanıtlamak için. (1965, 2015'ten 50 yıl önce - 1915'ten 50 yıl sonra, Serdar Korucu- Aris Nalcı, Ermeni Kültür Yayınları)
10 yıl sonra, 1975'te, tarih daha 'tarih' olmadan tekerrür etti . ASALA ilk eylemlerini yaptığında yine aynı cemaat üyeleri hükümet yanlısı açıklamalar yapmaya zorlandı. Gazetelerde boy boy Ermenilere terör kınatıldı.
1982'de Artin Penik Taksim Meydanı'nda ASALA'nın Esenboğa eylemini protesto etmek için kendini yaktığında her yeri yanmış can çekişen Penik'le yapılan röportaj fotoğraflarıyla manşetlerdeydi yine...
Aynı yıllarda Kapalıçarşı'dan ASALA'ya altınla maddi destek sağlandığı söylenilerek yine Ermenilere ekonomik bir darbe girişimi bile oldu...
Yapmasalardı... Kimse hatırlamazdı belki de
Yukarıdaki örnekleri çoğaltmam mümkün. Ama bundan sonra olabilecekleri, devletin o meşhur “gizli üst aklının” bizlere hazırladığı oyunların ne denli ileri gidebileceğine yine yakın tarihimizde arayabiliriz.
Geçtiğimiz hafta yitirdiğimiz ağabeyim ve Baron'um, Agos'un Ermenice sayfaları sorumlusu, engin derya bilgi Baron'u Sarkis Seropyan ile bundan aylar önce yaptığımız söyleşiden bir anektodla o dönemlerde yaşananları aktarayım ki siz de biliniz:
“ASALA olayları ilk çıktığında gazeteciler gelip giderlerdi. Sıkıştırırlardı Ermenileri. Ağızlarından bir şeyler kapsınlar diye. Herkes bir şey düşünmüyordu ASALA için. Mümkün müydü ASALA'yı korumak. Bugün de korumuyorum. Cinayet işlemek bir çözüm değildir. Ama bugün şunu diyebiliyoruz artık, 'ASALA o cinayetleri işemeseydi Türkiye, Ermeni soykırımının üstünü örtmüştü' diye düşünüyordu. Ermeni soykırımını halletmişti.”
Şimdi seçim öncesinde her seçimde olduğu gibi yine Ermenilere karşı nefret söylemi yükseltiliyor.
Araç aynı medya.
Peki 100 yıl sonraki amaç da mı aynı?