Soykırım tasarısı sezonu açıldı.
Amerika Birleşik Devletleri Dışİlişkiler Komisyonu'nun kabul edip daha sonra senatonun gündeme almadığı 1915'te Ermenilerin soykırıma uğradığını tanıyan yasa tasarısı ilebirlikte, 24 Nisan ve Soykırım, tekrar Türkiye'nin gündemine...
1965'ten beri Türkiye'nin 24 Nisanlardaki korkulu rüyası haline gelen bu yasa tasarılarının Ermeniler için önemi büyük.
Biz Türkiye'dekiler için de.
Dünyanın dört bir yanına dağılmış olan 7 milyonluk Ermeni halkının varlığının kanıtı ve köklerinin kazındığının bilincinin yaratılması için bir tanınırlık sağlıyor bu tasarılar.
Neden 7 milyon kaldıklarını bir sonraki nesillerine anlatabilmenin bir başka yolu...
O yüzden kişisel olarak bu tasarılara karşı çıktığımı söyleyemeyeceğim.
Unutmayalım ki bu tasarılar olmasaydı bugün dünyada ve Türkiye'de Ermenilerin esamesi okunmazdı.
Her gün basın taramalarıyla önüme Ermenilerle ilgili gelen 10-15 haber ile nüfusunun %1'ini bile oluşturmadığı Türkiye'nin gündeminde kalabilen bir toplumdan bahsediyoruz...
Hrant Dink'in “Fransa'da soykırım olmadı demek yasak ise gidip Fransa'da soykırım olmadı derim” fikrini bana hatırlatacaklar çıkacaktır. Ancak o fikrin bir konsept çerçevesinde söylendiğini söylemek ve 2007'de yukarıdaki fikirleri ifade eden Hrant Dink'in de katledildiğini hatırlatmak gerek...
Bu yüzdendir ki siyasi arenada “tasarı kabul ettirmek” teriminin farklı bir yerden ele alınması gerektiğini düşünüyorum...
Evet, tasarılar Ermeni lobilerinden para almak veya Ermenilerin oy desteğini almak için yapılıyor olabilir. Siyaset bu denli “kirli” bir şey değil mi zaten?
Türkiye'de başbakan dahil CHP de birlikte milliyetçilerden oy alabilmek için binbir takla atmadılar mı?
Bozkurt işareti yapan parti liderleri olmadı mı?
Almanya'da Merkel oy almak için yerel seçim öncesinde Nazi selamı dursa kim bilir neler olurdu?
O yüzden perspektifimizi bozmayalım...
Bence tasarılar sadece politik malzemeler olarak kalacak.
Sanırsınız ki ABD senatosundan tasarılar geçse Türkiye'de dünya değişecek.
Sanmayın.
Yok öyle bir durum.
Bakınız ne tapeler çıktı da bir şey değişmedi memlekette.
Türkiyeli siyasetçilere, yurt dışındaki Türk lobicilere, Türk büyükelçilerine, konsoloslarına ve dış işleri dahil Ermeni Soykırımı'nı iç siyaset malzemesi yapmaya kalkanlara da soykırım tasarılarına çok takılmamalarını öneriyorum...
Asıl takılmaları gereken kendi yaptıkları lobilerin başarısızlığı...
Perinçek gibi...
Sayın Perinçek'in İsviçre'deki davasının AİHM'den dönmesinin iç politikada “bakın soykırım gerçekten de yalanmış” şeklinde kullananlara iki çift lafım var...
Perinçek davası ile ilgili kararın hala yüksek mahkemede durduğunu ve AİHM'nin itirazı değerlendireceği bilgisini verdikten sonra konjonktüre şöyle bir bakalım.
İsviçre son 10-15 yıldır G20 zirvesine katılmak isteyen bir ülke.
Gayrı resmi dünya ülkeler birliği olan G20'ye katılmak ekonominiz istediği kadar kendine yetsin her ülkenin hayali.
Ancak bu zirveye katılmak o kadar da kolay değil. Zira sadece ev sahibi ülkenin G20'ye üye olmayan ülkeleri davet etme hakkı var. Bugüne kadar sadece Rusya, İsviçre'yi davet etti. İsviçre o zirveden memnun ve birçok bağlantı ile ayrıldı.
Dünyanın politik dedikodu kulislerinin döndüğü zirve sonrasında İsviçre Türkiye Ermenistan, Ermenistan Azerbaycan ve Güney Kafkasya'daki çatışmalı durumlarla ilgili girişimlerde bulundu. Sivil toplum örgütlerine destekler verdi...
Rusya'daki zirvede, kahve fincanı etrafında dedikodu yapıp dünyayı neresinden karıştıracaklarını düşünen ülkelere kulak misafirliği yapmış olan İsviçre uzun süredir G20'den uzak...
Dedikodu alamıyor.
İşte bu yüzden 2015'te G20'ye evsahipliği yapacak olan Türkiye'ye bel bağlamış durumda.
Türkiye ise tabii ki bunun pazarlığını yapıyor...
2013 Kasım'ında Agos'ta Fatih Gökhan Diler bir yıl önce bu pazarlığın Cenevre'de planlanan soykırım anıtı üzerinde yapıldığını söylemişti.
İsviçre'deki Ermeni Derneği SAA'nın yöneticilerinden gelen bilgiler ışığında bu pazarlık unsurlarına 2014'te Doğu Perinçek davası da eklendi.
İşte bu yüzdendir ki Perinçek davasında çok da gönülden olmasa da AİHM'nin kararına son gün itiraz eden İsviçre en azından Uluslararası arenada Türkiye ile zıt düşmemiş bunu kendi iç politikasında halletme konusunda İsviçreli Ermenileri ikna etmiş oldu.
Soykırım tasarıları dünyanın her yerinde bir pazarlık unsuru.
ABD'de de “soykırım tasarısı” senato tatile girdiği için 28 Nisan'dan sonraya kaldı gibi gözüküyor. Ama unutmayalım dert zaten 24 Nisan öncesinde soykırım tasarısı geçirmek değil.
ABD'deki her vatandaşın her tasarı gündeme geldiğinde Ermenilerin varlığını ve sebebini bir kez daha görmesi, anlaması.
Bu tasarılarla mesaj ABD'liye ne kadar gidiyorsa, Türkiyeli'ye de o kadar gidiyor.
İster haberini iyi yapın ister kötü...